İsrail-Suriye barış görüşmeleri arabuluculuğu görevi, ABD ve İsrail’in baskısıyla Fransa Cumhurbaşkanı Sarkozy devredilmiş görünüyor. Bu seçimin çok yanlış olduğunu, bu kısa yazımda açıklamaya çalışacağım.
AB bütünleşmesinin ve genişlemesinin şımarık çocuğu olan Fransa, ABD Başkanı Bush’un evinde konuk olarak ağırlandıktan sonra, Başkan Bush ile el ele verip Rusya ve Çin’e karşı “küresel bir savaş” ilan etti ve ABD’nin ileri karakolu rolüne bürünerek dünyanın egemen güçlerinden birisi olmak yolunda ilerleme uğraşısı içine girdi. Fransa’, son yıllarda faşist hareketlerin ve siyasi partilerin % 20’lere dayanan seçmen tabanı karşısında, diğer sağ partilerin de ırkçı ve yabancı düşmanı söylemlere prim vermeye başladığı gerici bir ülke olma yolunda hızla ilerliyor. Fransız ırkçılarının oyları ile Başkan olan Sarkozy, Fransız gerici, ırkçı ve faşist seçmen tabanının kendisine verdiği desteğin karşılığını, ABD’ye yakınlaşarak süper güç olma yolunda ilerleyerek ödemeye çalışıyor.
Fransa’nın ve Sarkozy’nin Arap-İsrail anlaşmazlığında arabuluculuk rolü oynaması asla beklenemez. Bunun nedenlerini kısaca incelemekte yarar vardır.
Fransa, Arap ülkeleri ile İsrail’in arasında arabuluculuk yapabilecek son ülkedir. Bunun nedeni, sömürgesi olan Cezayir’de birkaç yıl içinde Cezayir’de 1.5 milyon Müslüman’ın katledilmesinden sorumlu olmasıdır. Bu nedenle, Müslüman ülkelerin Fransa’ya güvenmeleri asla söz konusu olamaz. Fransa’ya arabuluculuk rolü vermeye çalışanların bu yalın gerçeği göz ardı etmeleri beklenemez. Peki, bu ani tavır değişikliğinin nedeni ne olabilir?
Fransa, geçmiş yıllarda Tony Blair Başbakanlığındaki İngiltere gibi ABD’nin dümen suyuna girmiş bir ülke konumundadır. Bu ilişki, İngiliz gazeteleri tarafından Blair’in Amerika’nın fino köpeği olarak görülmesine neden olmuştu. Bugünlerde ise fino köpeği rolünde Sarkozy Fransası görülmektedir. İsrail-Suriye arabuluculuk görüşmelerinin ABD tarafından Fransa’ya verilmesinin nedeni de bu olsa gerek.
Fransa, Ermeni ve Yahudi çıkarlarının devlet politikalarında ağırlığını hissettirdiği bir ülkedir. Asla güven vermeyen böylesi bir ülkeye Arap ülkelerinin güvenmesi ve arabuluculuğundan bir sonuç elde edilmesi de asla düşünülemez.
Fransa’nın emperyalist batı bloğunun sadık müttefiki olması da arabuluculuğunu zora sokan diğer bir unsurdur. Arap ülkelerinin ve özellikle Suriye’nin Arap ülkelerinde sömürgeci katliamlara girişmiş bir ülkeyi arabulucu olarak kabul etmesi, arabuluculuk kurumunun doğasına aykırı olur.
Fransa’nın arabuluculuk konusundaki handikapları bir yana, Sarkozy gibi güven vermeyen ırkçı bir liderin arabuluculuk görevini başarıyla sürdürmesi asla söz konusu olamaz. Niçin ?
Öncelikle, Sarkozy’nin etnik kimliğinin Yahudi olduğuna yönelik ciddi iddialar bulunmaktadır. İsrail ile Suriye arasında Yahudi olduğu şüphesi bulunan arabuluculuk görevi verilmesi, traji-komik bir gelişme olur.
AB siyasal bütünleşmesine ve bu kapsamda bir İslam ülkesi olan Türkiye’nin üyeliğine karşı açık direnişi, Fransa ve Sarkozy yönetimini İslam ülkelerinden koparacağa benziyor. Hitler faşizmi öncesi Almanya’da yaşanan çok tehlikeli gelişmeler, Fransa içinde de yaşanmaya başladı. Fransız ekonomisinin içine düştüğü sorunlar, ABD gibi küresel bir dünya devleti olma özlemi, sertleşen söylemler ve güçlenen ırkçılık, Sarkozy yönetimini, milliyetçi söylemlerin ötesine taşıyarak aşırı milliyetçi politikalar benimsemeye sürüklemiştir. Bu durumda, Sarkozy’ye Orta Doğu sorunlarında arabuluculuk rolü verilmesinin yanlışlığı ortadadır.
ABD’nin İsrail-Suriye arabuluculuk görevini Fransız Sarkozy’ye verme yönündeki sürpriz tavrı, İran müdahalesi öncesinde Türkiye’den alamadığı açık desteğin faturası olarak görülmelidir. Bütün bu yaşananlara karşın açık biçimde görülmektedir ki, ne Fransa’nın arabuluculuğundan bir sonuç elde edilebilir, ne de Sarkozy ismi, arabuluculuk yapabilmek niteliklerine sahip bir liderdir. Bu durumda, İsrail’in Suriye ile barış görüşmelerinden bir sonuç çıkmayacağını şimdiden ilan etmek olasıdır.
_______________
* Yrd. Doç. Dr.
