İSVEÇ’TEN… Atatürk dayım

Bizde Atatürkçülük aileden gelir.

Seferberlikte sekiz yıl askerlik yapmış Haççe Ali dedemle, Atatürk’ün fotoğrafı evimizin bir köşesinde yanyana dururdu. Dedemin resmi bıyıklıydı. Eskiden askerler bıyıklı da olurmuş. Atatürk ise, saçlarını geriye doğru taramış, tertemiz giysileriyle, karatahtanın başında halka okuma- yazma öğretiyordu.

Yeni emeklemeye başladığım günlerde, sürüne sürüne evin köşesine gider, parmağımı resme doğru uzatarak:
“Atta!” dermişim; “atta!.”

Annem, tamamlarmış:
“Dayı!.. Atatürk dayı!..”
Ağladığımda, yatıştırmak için, beni köşedeki o fotoğrafla avuturmuş. Kızamık ateşleriyle yanıp kavrulduğum gecelerde, hasta yatağımda başımı her kaldırdığımda, dayımı başucumda gördükçe yüreğime serin sular serpilmiş gibi olurdu,, rahatlardım…

Başka bir köyde oturan Zeki dayım evimize konuk geldiğinde kafam karışmıştı.Zeki dayımın dizine oturmuş, pala bıyıklarını çekiştirmeye çalışırken, bir yandan da parmağımı bir duvardaki resme, bir Zeki dayıma doğru uzatarak:
“Dayı!.. Dayı!..” dermişim.

Annem tamamlarmış:
“He yavrum! O da dayı, bu da dayı!”

27 Mayıs devriminde altı yaşımdaydım. Babamla birlikte Yalak pazarına, Sarız’a, Göksun’a, Tufanbeyli’ye gittiğimizde, devlet dairelerinde, kahvehanelerde, okul duvarlarında dayımın resimlerini gördükçe içim bir hoş olurdu. Demek ki, O, sadece benim değil, bütün bir ulusun dayısıydı…

İlkokulda, sınıfa her girdiğimde, kara tahtanın üstünde asılı duran dayımın resmiyle gözgöze gelirdim.Öğretmenin sorularını doğru yanıtladığımda, dayım gülümserdi. Derslerime çalışmadığım, sorulara yanlış yanıtlar verdiğim zamanlarda yüzü asılır, kaşlarını çatardı.Resim, hep aynı resimdi oysa…

Köyümüzde okul yoktu. İncemağara Köyündeki okulda Süleyman Çiltaş’la aynı sırada oturuyorduk. Öğretmen, Atatürk’ ü, Cumhurıyet devrimlerini anlatıyordu.

Süleyman’ın kulağına eğildim:

” Biliyor musun, O benim dayım!” dedim.

Süleyman, çok şaşırdı, parmağını kaldırdı:

” Anaaaa! deli mi ne! Örtmenim, bu çocuk diyor ki, Atatürk benim dayım!…”

Öğretmen, yanıma geldi, gülümseyerek saçlarımı okşadı.

Yaşamım boyunca dayıma hiç söz söyletmedim.Ona yan gözle bakanlardan hep uzak durdum. Dayıma küfür edildiğinde, heykelleri parçalandığında, devrimleri ayaklar altına alındığında, yüreğimde derin acılar duydum. Acaba şimdi ne düşünüyor,diyerek hep gözlerinin içine baktım…

Şimdilerde, binlerce kilometre uzaklarda, kitap okurken, yazı yazarken, zaman zaman, çalışma masamın bir kenarında duran dayımın resmine bakar, yüzündeki anlamı yakalamaya çalışırım.

Uzunca bir süredir dayımın bakışlarını hüzünlü bulurum. Aklından geçenleri anlatmaz bana. Düşünceli, dalgın haliyle uzaklara, hep uzaklara bakar…

[email protected]

Bu yazı, Cumhurıyet Gazetesi’nin Pazar Yazıları sayfasında da yayımlandı.

———————–

ÖNEMLİ NOT: Açık Gazete’ nin yorum sayfasına gönderilen yorumlar, doğrudan sayfaya girdiğinden, teknik nedenlerle bana ulaşamıyor. Bu nedenle, geçmiş yazılarıma yorum gönderen akrabalarım, eski arkadaş ve dostlarımla adreslerini bilmediğim için iletişim kuramıyorum. Daha önce yorum gönderen ve bundan sonra gönderecek yakınlarımın, ileti adreslerini,  [email protected] veya  [email protected] adresine ayrıca bildirmeleri halinde kendilerine ulaşmam mümkün olacaktır.AHN

647730cookie-checkİSVEÇ’TEN… Atatürk dayım

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.