İSVEÇ’TEN… “Boşluk” ve “ hoşluk” üzerine..

Sevgili  Sezai  Bayar Dostum,

Yazınızın ilk bölümünde “Al gülüm, ver gülüm”  anlayışıyla işi ” hoşluk”  içinde götürürken, finalde bana  ” yanıt hakkı” vermemek  için gönderme yapmayışınızı doğrusu  çok manidar  buldum. Oysa, finalde de birlikte  yürümeliydik  biz  bu  yollarda..

Ben  yine de  durumdan  vazife  çıkarak, yazınızın  satır  aralarını okumaya, ya da satır  aralarına  ilaveler  yapmaya  çalışacağım..

 Benim derdim, anlamsız  bir “Sağ- sol”  çekişmesi  içinde  olmak değil. Kim  bu  ülke  için  taş üstüne taş  koymuşsa, ona minnet  ve şükran duyarım.

Diyorsunuz ki:”Sağda boşluk mu var, hoşluk mu var derken sağ iktidarları yerden yere vurduk.Vurduk, hatta orantısız güç kullandık.
Üstelik hiç söz hakkı tanımadık savunma yapmaları için…”

Bu  söz hakkını daha  önce CHP  ve DSP’ye de tanımıştınız. Buyursunlar “boşluk”  ve  “hoşluk” içinde olanlar  söz haklarını  kullansınlar, kimse  onların elini, kolunu bağlamıyor.

Satır  aralarını maddeler  halinde  doldurmaya  çalışacağım:

 1.Tek parti  döneminde, İkinci Dünya  Savaşına girilmemesi İsmet İnönü’nün  bir başarısıydı. Bunu teslim etmek  gerekiyor. Eğer kazara  savaşa girilseydi, herhalde  bugün daha kötü  ve  farklı  bir  haritamız  olurdu. Ancak, arkasından gelen Adnan  Menderes’in, emperyalistlerin  yedeğinde Kore’ye  asker  göndermesi ve bu ülkenin  çocuklarını oradaki  Amerikan çıkarları  için kırdırması  kötüydü ve bize bir  şey kazandırmadı.

2. Yaşım  sizin  kadar  olmasa da, “Sarı defterler” e ben de yetiştim. Sarı defterden “beyaz çizgili defter”e  geçilmesi, elbette ki  azımsanmayacak  bir aşamadır. Ancak, iktidarda  kim  olursa  olsun bu  aşama  sağlanacaktı. Tarihin  akışı ve bütün  ülkeler  ileriye  doğru  gelişir. Sarı  defterlerden, tekrar ceylan derisi  üzerine  yazı  yazma  dönemine geçmek  mümkün  değildir.

3. 1960 darbesini onaylamıyorum. Darbecileri  tarihin  hiç  bir  döneminde onaylamamak  gerek. Menderes  ve  arkadaşlarının asılması  da, Deniz  Gezmiş ve arkadaşlarının asılması da tarihi  birer suçtur  ve  utanç  vericidir…

4. Aynı  dönemlerde  siyaset  sahnesine çıkan  Süleyman  Demirel de, Bülent   Ecevit de ( Ecevit,  siyasette  biraz daha eskidir) kendi  sınıflarına ihanet  ettiler. Bir halk  çocuğu  olan  Demirel, halkın  çıkarlarını  değil de uluslararası  sermayenin ve  emperyalizmin  çıkarlarını savundu. Bir “burjuva” çocuğu olan  Ecevit ise halkçılığa  soyundu. Özal ve Erdoğan’ ın da  halk  çocukları  olmalarına dikkatinizi çekerim. Ne yaman  çelişki  değil mi?

 5. GAP’ı  yok  sayamayız.. Keban’a, Karakaya Barajına üç- dört kez gittim. 1984 yılında yayımlanan kitabımda, Keban  ve Karakaya’nın  türküsü, “Fırat’a  vurulan  zincir” başlığıyla  yer alır. Ustam Fikret  Otyam’ın  da  sevdası  olan GAP çok önemli  bir projeydi. Peki  ya bugün  ne durumda?

GAP’ın  “züğürt  ağaları” gitti,  onların yerine İstanbul’dan, yurt  dışından  başka  ağalar  geldi. Bir de GAP  topraklarının yabancılara satılması  konusu  var. Benim, buralardan araştırma  olanağım yok Sevgili dost; siz daha  yakınsınız; doğru  mu  bu  iddialar, ya da  ne  ölçüde  doğru?

Evet, sorumu yineliyorum:  GAP, bugün  ne durumda? Bilgisiz  sulama  nedeniyle  toprakların hızla  çoraklaştığı  söyleniyor. Bakmayın  Demirel’in “GAP’ı  gaptırmam”  dediğine. GAP’ı  çoktan  kaptılar!. GAP’ı  yaptınız ama, Avrupa  Birliği  istiyor diye  tarımı yasakladınız. Peki  ne  işe  yarayacak  bu GAP? Üstelik, yeniden  enerji  darboğazı  ile  karşı karşıya kalındı. Yakın  gelecekte büyük  çaplı  elektrik  kesintilerinden  söz  ediliyor. Nükleer  enerji  santrallerinin gündeme  gelmesi  de  bu  yüzden..

6.Boğaz Köprülerine karşı  çıkılması solun  bir  öngörü  eksikliği olarak tarihin  kayıtlarına geçti  zaten.

7. Demirel, ve Özal, çok  karayolu yaptılar , ama  Cumhuriyetin  temel taşlarından  biri  olan demiryollarına boş  verdiler. Ülke, karayollarının yanı sıra  daha  çok  demiryolu  ile  örülseydi , daha  mı  kötü  olurdu? Daha  çok  demiryolu yerine, kamyonlar, otomobiller  daha çoğalsın, daha  çok  satılsın, birilerinin  cebine  daha  çok  para  girsin  diye  karayollarına  ağırlık  verdiler. Trafik  canavarını  yaratarak her yıl  binlerce  kişinin  ölmesine ortam  hazırladılar. Daha  çok demiryolumuz  olsaydı, demiryolları  ulaşımda daha  yaygın  kullanılsa, her yıl  bu  kadar  çok  insan  ölmezdi  belki..

8.Türk  Ceza  Yasasının 141 ve  142. Maddeleri  kaldırıldı ama, bugün  nur topu  gibi  bir 301 Maddemiz  hala yürürlükte.

 9. Üniversite sayısını  82′ ye  çıkardık ama, üniversitelerde eğitim  kalitesini yükseltemedik. Öğretim  üyesi  açığını lise  öğretmenleriyle  karşılamaya  çalışıyoruz. Üniversitelerimizin  sayısını  arttırdık  da kültürümüz mü  arttı,  eğitim  düzeyimiz  mi  yükseldi. İstatistiklere  göre ülkedeki eğitim ortalamamız  hala ilkokul  üçüncü  sınıf düzeyinde..

10. Herkesin  bildiği borç  konusuna girmiyorum. Nasıl  olsa  borç yiğidin  kamçısıdır, deyip  geçiyorum.

11. Yazınızın  sonunda  sola  çağrı  yaparak “Sağa bakıp hizaya gelsinler…Sağdan yürüsünler, belki para bulurlar.” diyorsunuz.

 İlahi  üstadım! Bu  kadar çok “bul karayı, al parayı “ diyen eli çabuk  sağcımız   varken, hiç  acemi  solculara  cüzdanı  kaptırırlar mı hiç?

Bu  ülkede, tarihi  boyunca  banka hortumlamak başta  olmak  üzere bütün  akçeli  işler ve “malı  götürmek  “ marifeti” hep  sağcılara  ait  oldu..

Çulsuz  solcularımız ise,  hiç  olmazsa halkın  sırtına  yamalı  bir  gömlek giydirebilmek  için  ömür boyu   canları  pahasına  didinip  durdular..

12.”Sürçü lisan” olduysa, af ola!. Saygılarımla.

647440cookie-checkİSVEÇ’TEN… “Boşluk” ve “ hoşluk” üzerine..

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.