The Observer’deki başyazıda İsrail’in son saldırıda başarısız olduğu ve sonuçlarının da ABD’ye yansıdığı yorumu yapıldı. Gazetedeki değerlendirme şöyle:
“İsrail’in Lübnan’dan aldığı ders, Amerika’nın Vietnam’dan aldığı derse benziyor. Yani, özellikle hava saldırılarına dayalı askeri gücün, alandaki gerillaları etkisizleştirmekte bir işe yaramayacağı. Üstelik bu, iki ateş arasında kalan sivillerin de kalbini kazanmakta başarısız oluyor. İsrail’in Hizbullah’ı etkisizleştirme hedefini desteklediği için, bölgenin en güçlü ordusunun burnunun sürtülmesinin Washington için de yansımaları olacaktır. ABD’nin burnu da, ateşkes kararı için yürütülen diplomasi sırasında sürtüldü. Aslında Bush yönetiminin Birleşmiş Milletler’e yönelik husumetinde, Güvenlik Konseyi’nin Irak savaşını onaylamayı reddetmesinden bu yana bir değişiklik olmamıştı. Ancak bu sefer farklı olan, son krizde tek taraflı hareket etme şansı bulunmamasıydı.”
“GÜÇ DENGESİ ABD’NİN DIŞINA KAYIYOR”
“ABD gücünün sınırları, Afganistan ve Irak’ta da sınanıyor. Savaşı kazanan ABD ve müttefikleri, ‘barış’ı kazanmakta zorlanıyor. Dolayısıyla ABD, caydırıcı gücünün etkisinin azaldığını görüyor” diyen The Observer şu öngörüde bulunuyor:
“Örneğin İran, kendisine yönelik bir askeri harekatın muhtemel olmadığını görecek ve bir yandan Irak ve Lübnan’da huzursuzluk yaratırken, bir yandan da nükleer emellerini gerçekleştirmekte daha cesur olacaktır. Bu Amerika açısından iyi bir sonuç değil. Süper güç statüsünü kaybediyor. Bir zamanlar ABD ile ittifakı tek stratejik seçenekleri olarak gören ülkeler, şimdi başka ittifaklar arıyor. Rusya, bağlantısız bir görüntü vermeyi tercih ederek, Washington’a karşı kampta yer alan Venezuela Devlet Başkanı Hugo Chavez gibi isimlerle dostluk kuruyor. Asya ülkeleri, yüzlerini bölgenin süper gücü olma yolundaki Hindistan ve Çin’e çevirmiş durumda. Çin, Afrika ile ilişkilerini hızla geliştiriyor. “
Gazete yorumunun sonunda da; “Yani Soğuk Savaş’ın ardından en çok tartışılan, Amerika’nın tek önemli güç olduğu tek kutuplu dünyanın ömrü uzun olmadı. 21’inci yüzyılda güç dengesi, ekonomik ve askeri üstünlüğüne rağmen, Amerika’dan başka noktalara kayıyor” sonucuna ulaşıyor.
