Haravgi gazetesine söyleşi veren Hristofidis, Cenevre görüşmesinin sonuçlarını değerlendirdi.
Cenevre’deki üçlü görüşmenin tüm sürecin devamını teşkil ettiğini belirten Hristofidis, BM Genel Sekreteri Ban Ki Moon’un açıklamasına atıfta bulunarak, doğrudan müzakerelerin başlamasıyla garanti altına alınan sürece ilişkin çerçeve temelinde müzakerelerin yoğunlaştırılmasından bahsedildiğini ifade etti.
Bu sürecin takvim ve hakemlik olmaksızın Kıbrıs sahipli süreç olduğuna dikkat çeken Hrisotifidis, Türk tarafının prosedür değişikliği, nihai bir takvimin belirlenmesi, dörtlü veya beşli konferans gibi önerilerle Cenevre’de “meydan okuduğunu” söyledi.
Hristofidis, Cenevre görüşmesinin hakemlik, ara anlaşma, takvimlerin empoze edilmesine ilişkin iç cephedeki endişelere de yanıt verdiğini söyledi.
Hristofyas’ın müzakerelerin başından beri süreci garanti altına aldığını ve ilkeleri savunarak muhtemel metotları göğüslediğini kaydeden Hristofidis, Türk tarafının sürecin değiştirilmesine ilişkin taleplerinin, Rum tarafındaki bazı çevreleri düşündürmesi gerektiğini belirtti.
BM Genel Sekreteri Ban’ın tüm sürece ilişkin anahtar konuları netleştirdiğini söyleyen ve müzakeredeki başlıkların ilişkilendirilmesine ilişkin gereklilikten bahseden Hristofidis, sürece bağlı kalmaya ve Kıbrıs sorununun en kısa zamanda doğru çözüme ulaşması için iyi niyetle çalışmaya devam edeceklerini belirtti.
Hristofidis bir soru üzerine, Güney Kıbrıs’ın uluslararası anlamda güçlü olduğunu, bunun uluslararası çevreler tarafından da böyle değerlendirildiğini söyledi.
Almanya Başbakanı Angela Merkel, Rusya Devlet Başkanı Dimitri Medvedev ve diğer yetkililerin adayı ziyaretlerinde yaptıkları açıklamalara atıfta bulunan Hristofidis, Güney Kıbrıs’ın bu ek kazanımlarının önemli olduğunu belirtti.
Kıbrıs sorunun çözüm ilkelerine yönelik ısrarın uluslararası açıdan Güney Kıbrıs için olumsuz imajı değiştirdiğini ve konumunu güçlendirdiğini söyleyen Hristofidis, Türkiye’ye yönelik baskıları arttığını savundu.
