Türkiye gene ateşten gömlek mi giyiyor?

Hatta o kadar zor durumda kaldılar ki, Türkiye’de pek örneğine rastlanmadık biçimde Belçika İçişleri Bakanı Jan Jambon ve Adalet Bakanı Koen Geens, istifalarını sundular ama başbakanları redetti.

Belçika, aşırı İslamcı tehdit karşısında gereken önlemleri almadığı ve istihbarat alanındaki zafiyetleri nedeniyle mercek altında. Avrupa Birliği de bir bütün olarak zaaflarını gözden geçiriyor. Üye ülkeler arasındaki işbirliğini, eşgüdümü ve iletişim kanallarını nasıl daha etkili hale getirebileceklerini tartışıyor.

Türkiye aslında, Belçika’nın eksiklerine dikkat çekmekte haklı ama bir noktaya kadar. Avrupa Birliğiyle kendisini kıyaslayıp, ders vermeye başlamadan önce, kendi ülkesindeki terör saldırılarını önlemekte gösterdiği başarısızlıkları da akılda tutmasında yarar var.

AKP sözcüsü Ömer Çelik, Cumhurbaşkanı Erdoğan’dan bir adım daha ileri giderek, Belçika’yı sadece terörü önlemekte yetersiz kalmayıp, aynı zamanda çifte standart uygulamakla da suçladı. Avrupalıları, IŞİD’e gösterdikleri hassasiyeti PKK’ya göstermedikleri için de kınadı.

Belçika’nın aşırı akımlara geleneksel olarak kayıtsız kaldığını gösteren örnekler gözönünde tutulduğunda Türkiye’nin tepkisi bir bakıma anlaşılır. 1996 yılında Özdemir Sabancı cinayetine adı karışan DHKP-C militanı Fehriye Erdal, Belçika’da yıllarca kaçak yaşamayı başardı. Sonunda yakalanıp, bir Belçika mahkemesinde mahkum edildikten bir gün sonra da kayıplara karıştı.

Belçika’nın bu alanda karnesi kırık ama Türkiye’nin de ciddi bir inanınırlık problem var. Çoğu zaman beceriksizce, baştan savma hazırlanan iade başvurularının sonuçsuz kalmasında, Türkiye’nin kötü insan hakları uygulamalarının da önemli rolü var.

Hükümetin sözcüsü konumundaki Anadolu Ajansının Perşembe günü İngilizce olarak yayınladığı bir haber bir kez daha Türkiye’nin PKK ve IŞİD arasında fark olmadığı tezinin ne kadar havada kaldığını gösterdi.

PKK/PYD kamplarında eğitim alan IŞİD militanlarının, kendilerine PKK’lı süsü vererek Avrupa’ya gittikleri ve burada terör eylemleri gerçekleştirdikleri iddiası, Türkiye’nin itibarını zedelemekten başka işe yaramıyor. Hele bu suçlamanın dile getirildiği gün Türkiye’de bir mahkeme, son 7 IŞİD sanığının tutuksuz yargılanmasına karar verdiyse ve gene aynı gün, barış bildirisine imza attığı gerekçesiyle tutuklu bulunan tanınmış bir kadın akademisyen koğuştan alınıp hücreye tıkıldaysa, Türkiye’nin açıklamaları kötü bir şakayı andırıyor.

Önümüzdeki günlerde Türkiye, hukuki açıdan kendisini giderek daha fazla köşeye sıkıştırılmış hissedecek.

İranlı işadamı Reza Zarrab’ın bu hafta Miami’de tutuklanmasının, Türkiye açısından öngörülemeyen ciddi sonuçlar doğuracağına kuşku yok.

2013 yılında üstü kapatılan yolsuzluk skandalının kilit isimlerinden biri olan Zarrab, Amerika Birleşik Devletleri tarafından İran’a uygulanan uluslararası yaptırımları ihlal etmek ve kara para aklamakla suçlanıyor.

Bir zamanlar bizzat Cumhurbaşkanı tarafından hayırsever ve ülkeye katkıda bulunan bir işadamı olarak övülen, hükümetten çeşitli isimlere yakınlığı ile tanınan Zarrab’ın tutuklanması, Erdoğan’ın Amerika Birleşik Devletlerine yapacağı geziden bir hafta kadar öncesine rastlaması bakımından da önemli.

Bakalım, Cumhurbaşkanının ziyareti, beklendiği şekilde gerçekleşebilecek mi? Ancak, Türkiye’de son yıllarda had safhaya ulaşan adalete saygısızlık ve hukukun siyasete alet edilmesi uygulamalarının, günün birinde sorumluların ayağına dolaşacağı belliydi. Bu haftanın hiç beklenmeyen gelişmeleri ışığında o günün beklenenden daha çabuk gelebileceği ihtimali, herzamankinden güçlü görünüyor.

____________________

YAZARIN DİĞER YAZILARI İÇİN LÜTFEN TIKLAYINIZ
http://www.firdevstalkturkey.com/tr/

1581100cookie-checkTürkiye gene ateşten gömlek mi giyiyor?

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.