Türkiye’deki insanlar kızgın

Türkiye Sokaktaki Kızgın İnsan Soruyor: “Doğru mu?” diye -durum vahim!-

Dün Adana’dan Ercan’a uçmak üzere havaalanına geldiğimde daha önce İstanbul Emniyet Müdürlüğü döneminden tanıdığım ve hatta bir “Polis Günü” nedeniyle birlikte bir futbol maçı yaptığımız Osmaniye Valisi Celalettin Cerrah ile karşılaştım. Ercan’a gittiğimi duyduğunda ilk sorusu “Doğru mu bu olan biten? Nedir bu pankartlar?” idi.
“Dogru mu?” sorusu beni artık hiç şaşırtmıyor. Kıbrıs ile bağlantılarımı bilen herkesin sorusu bu son günlerde.
İstanbul’da, Ankara’da ya da Adana’da ama Almanya’daki Türkleri de çok ilgilendiriyor olanlar.
Türkiye’de sokaktaki insan kızgın.
“Doğru mu?” diye sorma ihtiyacı duyuyor, çünkü bugüne kadar Kıbrıs için yapılması gereken her fedakarlığı yürekten taşımış ve bir kez olsun itiraz etmemiş.
“Doğru mu?” diye sorduğu ilk soru “Kıbrıslı Türkler bizi sevmiyormuş, doğru mu?”. Doğru cevap verip “evet az da olsa içlerinde Türkiye ve Türklerle sorunlu olanlar var. Gazetelerinde böyle, böyle yazıyorlar. Miting’te de o ünlü pankarta sahip çıkan onlar, ama büyük bir çoğunluk bu tiplere karşı” diye anlatmaya başladığınızda yeni sorular geliyor:
“Rauf Denktaş’ın oğlu Serdar Denktaş’ta varmış o mitingte, doğru mu?”, “Nasıl yapar bunu babasına?”, “O eski Cumhurbaşkanı Talat’ın partisi de mitingteymiş, doğru mu?” ve “Rumlar bayram ediyordur şimdi” diye devam ediyor hep sohbet. İster entellektüel düzeyi çok yüksek isterse kültürel olarak sıradan düzeyde diye tanımlayabileceğimiz insanların tümünün soruları ve yorumları birbirine benziyor.
Anlatamaya çalışıyorsunuz, “doğru” diyorsunuz, “Serdar Denktaş’ın partisi de vardı o mitingte ama onun gençlik teşkilatı malüm pankartı taşıyanlara en sert tepkiyi koyandı” ya da “evet CTP’de bu mitinge katıldı ama o pankartla ve taşıyanlarla aynı görüşü savunmuyor” diye anlatmaya devam ediyorsunuz. Nafile!
“Nasıl Türkiye ve Türk Düşmanları ile birlikte eylem yapabilirler?” sorusu geliyor.O soruyu ancak eyleme katılanlar açıklayabilirler ama Türkiye’de kimseyi ikna edebileceklerini sanmıyorum.
İnsanlar DİSK’in bu mitinge destek verdiğini duyduklarında ise çok daha sert tepki veriyorlar. CHP’den miletvekili olmak isteyen Süleyman Çelebi sanırım bu konuda ileride çok açıklama yapmak zorunda kalacak.
Politik soruların ardından son günlerde Türkiye’de ulusal televizyon kanallarında gündeme gelen programlar ve katılımcıları ile ilgili sorular geliyor. En çok tepki çeken sendikacı bir öğretmen. En çok övülen de ona “haddini bildiren bir gazeteci”. Ben bu yayınları izlemediğim için cevap vermekte zorlanıyorum. Sadece isimler söz konusu olduğunda haklarında görüşümü söylüyorum.
Ama sonra yeni sorular peş, peşe geliyor. Ana konu maaşlar. KKTC’de bir öğretmenin kaç para maaş aldığı herkesi ilgilendiriyor. Çünkü en çok Türkiye Düşmanı’nın öğretmenler arasında örgütlü olduğuna inanıyor artık insanlar. Buna neden olan da tüm bu gelişmelerde en “keskin demeçlerin” onların örgütlü olduklarının iddia edildiği bir sendikadan gelmesi.
Sonra bir soru daha geliyor: “Türkiye’den oraya giden Türklerin sayısı ve Kıbrıslı Türklerin sayısal oranları üstüne.
28 Şubat Mitingi sonrası Türkiye insanı artık Kıbrıs’ta yaşamakta olan Türkler ile aynı Almanya’da yaşamakta olanlara baktığı gibi bakmakta.
Almanya, Avusturya, Fransa ya da Hollanda’da Türklere yapılan haksızlıklar konusundaki hassasiyet KKTC özelinde de artık neredeyse aynı düzeyde.
KKTC’de aklı başında olan herkes durumun ne kadar vahim olduğunun farkında. Bu Türkiye içinde geçerli.
Yalnız KKTC’de “Has…tir Kahramanları” yanlış bir rüya görmekteler. Onlar bu gelişmenin sonucunda Türkiye Kamuoyu’nun “bırakın şu Kıbrıs’ı ne hali varsa görsün” diyeceği umuduyla yatıp, kalkmakta ve kışkırtmaya devam etmekteler.
Büyük bir yanılgı.
Tam tersine günün birinde olaylar iyice içinde çıkılmaz hale gelse ve Barış Kuvvetleri tankları KKTC sokaklarında devriye gezmek zorunda kalsa tüm Türkiye Kamuoyu bunu destekler konumda. Çünkü KKTC’nin aralarında Türkiye’den gelen Kıbrıslıların da yer aldığı çok geniş bir kesimin Türkiye ile sorunu olmadığına ama Rum Kesimi’nin desteğiyle ortalığı karıştıranlar karşısında “gerekirse korunması” gerektiği inancında.
Kıbrıs konusunda hangi kahvehanede sohbet ederseniz edin yaşlısından gencine herkesin ortak bir tepkisinin “gerekirse gider koruruz onları” olduğunu duyduğumda “hassasiyetin boyutunun da” farkına vardım.
Cemil Çiçek “Cuma miting yaptılar, Pazartesi gidip maaşlarını aldılar” dediğinde tüm 73 milyon Türkün desteğine sahip.
Buna karşın “keşke Başbakan ilk demecinde tüm Kıbrıslı Türklere yönelik konuşmasaydı” diyenler de çok. Türkiye Kamuoyu “Kıbrıslı Türklerin yanında, Türkiye karşıtı olan ve zaten daha çok Rum yanlısı diye görüğü kesimin de karşısında” ve bu ayrıma çok özen gösteriyor.
Şimdi 2 Mart’ta yeni bir miting var haberi yayıldığında beklenti de bu doğrultuda olacak.
Türkiye Kamuoyu Serdar Denktaş ve partisini “Türkiye Düşmanları” ile aynı miting alanında görmek istemiyor.
Türkiye Kamuoyu KKTC Cumhurbaşkanlığı yapmış Mehmet Ali Talat’ın partisini “Türkiye Düşmanları” ile aynı miting alanında görmek istemiyor.
CTP, TDP ve DP’nin Türkiye Kamuoyu tepkisini doğru analiz ettiklerinde sadece KKTC insanının değil Türkiye insanının da onlardan beklentileri ve geleceğe yönelik onlara önemli roller biçtiklerini tespit edebilirler.
Türkiye Kamuoyu ayrıca devlet adamları ve devletlere hakaret kapsamındaki tavır ve açıklamaların da hukuken takip edilememesine anlayış göstermeye hazır değil. Demokrasilerde de “hakaretin” hukuki işleme tabi tutulması prensibinin gerçekleşmesini bekliyor. Bu konuda Ankara’nın taleplerini sonuna kadar destekliyor.
Evet Türkiye Kıbrısla yatıp, Kıbrısla kalkıyor. Konuşulanlar ortada. Siz Kıbrıslı dostlarımla paylaşmak istedim.
Durum gerçekten çok vahim. Bu vahim duruma son vermek hep birlikte bizlerin elinde.

1617750cookie-checkTürkiye’deki insanlar kızgın

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.