Ancak ne acıklıdır ki bu ana temelin koruyucusu olarak hep Türk Silahlı Kuvvetleri görülmüştür. Yani koskoca cumhuriyet tarihimizde demokratikleşmeyi de laikleşmeyi de kendi içimizde bir türlü berecebilme yetisini göstermeyi başaramamışız.
Özellikle sosyal demokratların ve ulusalcıların yıkılmaz kale olarak gördüğü orduda yaşanan gelişmeler ise son yıllarda akıllara durgunluk verecek bir hal almaya başladı. TSK da her zaman Atatürkün ilkelerine bağlı askerler yetiştirerek “biz buradayken ülkeye birşeye birşey olmaz” ayarını şeriat isteyen partilere ve azınlıklara gerektiği zaman vererek bu güveni tazelemiştir.
Temeli sağlam olarak görünen bu yapı peki hala sağlam mı?
AKP’ye yakınlığıyla tanınan şeriatçı araştırmacı Kamil Mısırlı da bir sohbetinde “ordunun islamın emrine geçmesi hiç de kolay bir hadise değildir. En az 20 sene gerekir” diyerek en az 1 jenerasyonluk daha ordunun tam olarak teslim alınamayacağını ön görmüştü. Ancak oynak politik zeminde yapılan, çok iyi planlanmış manevralar ordudaki erozyonu da hızlandırdı. Hızla radikalleşen jenerasyon ordudaki genç subay ve askerleri de etkiledi ve değiştirmeye başladı. Ordu da artık içinde dönenleri ve başlayan yeni yapılaşmaları kontrolüne almaktan uzaklaşıyor.
Ordu içinde ordu
Eskiden TSK dendiğinde aklımıza TSK gelirdi. Yani Ordumuz. Ancak son zamanlarda sıkça adini duymaya başladığımız Jöh, Pöh ve Bordo Bereliler yavaş yavaş ordunun yerini almaya hatta bağımsız operasyonlar düzenlemeye başladı. Medya’da birer aziz gibi gösterilen bu seçmece topluluklar aslında nedir ne değildir tam olarak da anlaşılabilmiş değil. Jöh : Jandarma özel harekat Pöh : Polis özel harekat timleridir. Bordo Bereliler ise ordu içinde üst rütbeli askerler tarafında seçilmiş “aşırı vatan sevgili” gençlerden oluşan özel eğitimli komando timleridir. Bu timlerin hepsi TSK’dan ayrı ve başlarında kimin olduğu bilinmeyen kişiler(devlet gizli koruması) tarafından yönetilen ekiplerdir.
Bu timler şeffaf midir ya da kontrole tabi midir?
Asıl sorulması gereken soru aslında burada başlıyor. Vatan için canını feda etmekten çekinmeyecek bu gençlerden oluşan timler ne yapmaktadır. Özellikle Güneydoğuda son aylarda yapılan operasyonlarda sıkça adini duymaya başladığımız bu timler aslında bir iç savaşın cephesi haline gelmiş durumda.
Eğer askerlerse hangi yemini etmişlerdir?
Bu garip gibi gelebilecek soru asıl problemin başladığı yer olarak kabul edilebilir. TSK’nın yemini cumhuriyetimiz kurulduğundan belli bellidir.
BARIŞTA VE SAVAŞTA,
KARADA,
DENİZDE VE HAVADA,
HER ZAMAN VE HER YERDE
MİLLETİME VE CUMHURİYETİME
DOĞRULUK VE MUHABBETLE HİZMET
VE KANUNLARA
VE NİZAMLARA
VE AMİRLERİME
İTAAT EDECEĞİME
VE ASKERLİĞİN NAMUSUNU,
TÜRK SANCAĞININ SANINI
CANIMDAN AZİZ BİLİP
İCABINDA VATAN,
CUMHURİYET VE VAZİFE UĞRUNDA
SEVE SEVE
HAYATIMI FEDA EDECEĞİME
NAMUSUM ÜZERİNE
AND İÇERİM.
Eğer fiziki bir sorunuz ya da çok paranız yoksa ve erkek olarak doğmuşsanız askerlik yaptığınızda okuyacağınız metin budur.
Ancak bu yeni nesil timlerin yüzlercesi şehrin içinde yeniçeri hücum marşıyla yürüyerek gövde gösterisi yaparken aşağıdaki yemini okumaktadır.
ALLAH İÇİN!
İSLAM İÇİN!
(TEKBİR)
ALLAHÜ EKBER!
(TEKBİR)
ALLAHÜ EKBER!
(TEKBİR)
ALLAHÜ EKBER!
ALLAH MÜSLÜMANLARI KORUSUN
AMİN!
Genellikle ordu marşlarıyla yapılan eğitimler de yerini aşağıdaki mısralara bırakmış.
Ey şanlı ordu,ey şanlı asker
Haydi gazanfer, umman-ı safter
Bir elde kalkan, bir elde hançer
Serhadde doğru ey şanlı asker.
Deryada olsa herşey muzaffer
Dillerde tekbir, Allahü Ekber
Allahü Ekber, Allahü Ekber
Ordumuz olsun daim muzaffer!..
Allahü Ekber, Allahü Ekber.
AKP’nin dahice planı. AKP-MHP
Sonuç olarak AK PARTİ hükümetinin artık TSK’yı bir mücahit ordusu olarak gördüğünü ve bu çizgide hızla yapılandırmaya çalıştığını söylemek yanlış olmaz. Pek çok yerde şehitlik mertebesinin güzelliklerinden bahseden parti kurmayları ve bakanları da şehitlik ateşiyle yandıklarını her ortamda dile getirerek gençleri savaşta ölmeye motive etmektedir. Partilerin aldıkları savaş kararlarıyla cepheye sürülecek gençlerin ölmeleri halinde o en yüksek makama ulasıcakları vurgulan bu konuşmalarda ölenler için de gittileri yerde nasıl mutlu oldukları anlatılmaktır.
Ancak tabii ki akla şu soru geliyor. AKP’nin gençlik tabanı pasiftir ve böyle silahlı ölmeli seneryolara ittirilmesi pek kolay olmaz. Peki buradaki çıkmaz nasıl aşılacak?
İşte o anda AKP kurmayları dahice bir planı devreye sokarak bir taşla 3-5 kuş vurdu. Son seçimlerin hemen ardından AKP yetkilileri, yenilginin kaosuna kapılmış MHP’li gençleri hedef aldı ve kendi saflarına çekmeye çalıştı. Zaten bunun ara yolunu da Türk bayraklı seçim propaganda filimlerinde vermişlerdi. MHP’li ülkücü gençlik AKP’lilerin tersine hem motivasyonu yüksek hem de aksiyonu olan bir gurup olduğundan bu anlamda AKP’nin tüm problemi çözmeye yeter de artardı bile. Hatta o kadar akıllı bir strateji uygulandı ki MHP’nin pişirdiği yemeği tabaklarında buldular.
AKP MHP’li kayıp gençliğe sunu dedi. “Kardeşlerim gelin hep beraber olalım, bak zaten kominist kalmadı, ırkçılık ve anti kürtçülük de artık para etmiyor. Nasıl olsa hepimiz müslüman değil miyiz? O zaman cihat icin yeni hedefe“
Böylece yeni nesil için tutunulacak bir ideal de bulunmuş oldu. Neo-Osmanlıcı, hilafet isteyen, turancı, faşist gençlik tarafından oluşturulacak bir mücahit ordusu. Kayıp gençliğe yeni bir ideal ve şehitlik mükafatlı yaşam ideali. İşte AKP’nin bizlere sunduğu örnek gençlik ve onun askerleri.
Yazılanların abartılı olduğunu düşünüyorsanız, Sayın Başbakanımız Davutoğlunun 28 Ocak 2016’da kameralara yaptığı konuşmanın şu aralığına bir bakın. Güneydoğudaki gençlerimize de sunduğu ideal gençlik profilini ve mecburi bırakıldığı 2 seçeneği siz değerlendirin. .
Mescid-i Nebevi’den otele gelirken bir çocuk ‘ben Diyarbakırlıyım’ diye geldi sarıldı. ‘Bize dua edin’ dedi. Şimdi, o çocuğun önünde iki yol var. Ya buradaki vahdet duygusuyla hiç bir etnik ve mezhebi fark gözetmeden birlikteliği yaşayacak. Ya da belli bir bağnazlıkla genç yaşlarda enerjisini yanlış yere sarf ettirecek bir ortamda devam edecek
