Yaptıkları “Ben ırkçıyım-faşistim” demek

AKP’nin ideolojik-politik yaklaşımını analiz etmeseni beceremeyenler, neyi hedeflediğini anlamayanlar, AKP’nin demokratikleşmede önemli bir şans olduğunu söyleyenler, Kürt sorununu çözecek tek irade Erdoğan ve AKP diyenler, demokratikleşme için AKP’nin Anayasa Referandumuna ‘evet oyu’ kullananlar, son birkaç aydır şoktalar.

Devleti ele geçiren İslamcıların politik temsilcisi olan AKP’nin yaptıklarını, Erdoğan’ın söylediklerini dinledikçe şaşkınlık içine girdiler. Hatta kendilerini rüyada olduğunu zanediyor. Kafalarını yere vuruyorlar: ‘Aman tanrım bunun bir rüya olduğunu söyle.’ Bir de o kadar destek vermelerine rağmen, Erdoğan’ın hışımına uğramaları, onları daha da çöktürmüş, omuzları silkmiş, süt içmiş kendi yavrusu gibi bakınıyorlar.

Cemaat ve AKP sistemleşmek için bütün stratejik planlarını uygulamaya koydular. Gerekli sonucu de elde ettiler ve artık kimseye ihtiyaçları olmadığı için yüksek sesle bağırıyorlar. F.Gülen, Amerika’da talimat veriyor: Yakın-yıkın öldürün. Öldürme ve katletme eylemi, kimyasal silahlar da kullanılarak çok yönlü uygulanıyor. Cemaat lideri açıkça söylüyor: Kürtleri-Alevileri-Kendilerine muhalif ilerici, demokratik ve devrimci güçleri susturun, teslim alın olmayanlarında köküne kibrit çakın. Bu politika AKP ve cemaatin ordusu tarafından çok kapsamlı olarak uygulanıyor.

Şimdi Başbakan Erdoğan, meydanlarda bağırıyor. Yok etme, tasfiye etme politikası kesintisizce devam edecek. Aydınları, yazarları, akademisyenleri, gazeteciler ve sivil toplum kurumlarını çok açık olarak tehdit ediyor. Bunu yaparken de MHP’lileştiğini de belirtiyor. Eskiden gizli bir MHP’lileşmiş AKP vardı. Şimdi ise bütünlüklü olarak MHP’lileşmiş ve iktidarı ele geçirmiş bir AKP var. Erdoğan, bazen baklayı ağzında çıkarır ‘tek vatan, tek millet, tek devlet, tek bayrak’ diye sıralardı. Erdoğan’ı öven, destekleyen, çözüm merkezi gören Kürt ve Türk kökenli gazeeciler-aydınlar da gerçeği görmek yerine, Erdoğan’ın ‘taktik yaptığını’ söylerlerdi.

Peki şimdi ne oluyor? Erdoğan, çok açık olarak tehdit ediyor: ‘barış’ kelimesini kullanmayı suç görmeye başladı. Savaşı değil, barışı isteyenler tehdit ediyor. Savaştan bahsetmeyenleri, savaşı desteklemeyenleri hizaya çağırıyor ve hatta onların da tutuklanacağı uyarısını yapıyor. Dünün barışsever geçinen bir çok yazar mesajını aldı ve başladılar Kürtlere saldırmaya.

Ne diyor Erdoğan: “Son KCK operasyonları… Kimse bizden bunun da durmasını beklemesin. KCK operasyonlarını destekleyenlere uyarımı ben yine yapıyorum: KCK’yı iyi tanımanız lazım. İyi tanımıyorsanız ehillerinden iyi öğrenmeniz lazım. KCK’nın nereye vardığını bilmeden ve bu işin içerisinde kimlerin ne tür rol üstlendiğini bilmeden yaptığınız açıklamalar, ister medyada olsun, ister şurada, ister burada olsun; nerede olursa olsun teröre destektir, teröre hizmettir. Bu kadar açık konuşuyorum…” Yani bizim çizgimize gelmeyenler yarın kendisini cezaevinde bulur diyor. Bunu dolaylı değil çok açık söylüyor.

Erdoğan, sistemi bütünlüklü olarak ele geçirildiğinden emin olduğu için, bu kez tamamen ırkçı-faşist söylemleri en üst noktada dillendiriyor. Erdoğan;”Evet ben devletçiyim, milliyetçiyim…” Sosyo-politik olarak analiz edildiğinde, ‘devletçilik-milliyetçilik’ tanımlaması faşizmin temel ideolojik damarıdır. Türk ordusunun en önemli sloganı ‘her şey vatan için’dir. AKP bunu olduğu gibi savunuyor ve Erdoğan da “Her şey vatan için, her şey Türkiye için’ diyor. AKP iktidar gücünden emin olduğundan bu yana, ırkçı-şoven-faşist politikaları çok hızlı ve aleni bir şekilde uygulamaya koyuyor.

Faşist politik çizginin ana karakteristik özelliği, ideolojik-politik sistemini uygulamak için çok yönlü saldırıları-operasyonları hatta katliamları eş zamanlı olarak uygulamaya koymasıdır. Kendisine muhalif olan herkesime karşı saldırıya geçer. Onları susturdukça toplum üzerindeki egemenlik gücünü çok daha fazla pekiştirir. Medya gibi ideolojik aygıtlarla büyük bir kararlılıkla toplumun emekçi kesimlerini denetim altına alır. AKP ve Erdoğan bu süreci çok hızlı bir şekilde uyguluyor. “Durmayacağız, yapmaya da devam edeceğiz. Bu konuda da bir şey söylüyorum, çok açık net söylüyorum: Kimse ama kimse ister kırsalda, ister şehir içinde askerimizle polisimiz arasında bir meslek rekabeti oluşturmaya çalışmasın. Bu her iki kuruluşumuz da el ele omuz omuza terörle mücadeleyi sürdürmektedir. Birisi önde, birisi geride diye bir şey yok… Bu mücadelemiz istihbarat paylaşımıyla başlamıştır, aynı şekilde devam etmektedir devam edecektir.”

Erdoğan Kürtlere yönelik saldırısını meşrulaştırmak için ‘KCK’yi sürekli gündemde tutmaktadır. Çok açıkça ifade etmek gerekir ki Erdoğan, KCK’nin ne olduğunu bilmiyor. KCK üzerine tek bir satır okumuş değil. Çok biliyormuş gibi havalara girerken, aslında cahilliğini ortaya koyuyor.

AKP ve Erdoğan’ın esas hedefi ‘tek devlet, kutsal devlet’ politikasına nesnel bir zemin oluşturmaktır. Tek devlet-kutsal devlet politikası, Türk-İslamcılığın en önemli ideolojik dayanağı olduğu gibi faşizmin varlık ilkesinden biridir. Erdoğan: “biz devletin içinde devlete paralel bir devlet anlayışına müsaade edemeyiz. Türkiye’de tek devlet vardır, o da Türkiye Cumhuriyeti Devleti’dir.

Bütün bunları yaparken yine demagojiye, yalana başvuruyor. ‘Tek vatan, tek bayrak, tek millet ve tek devlet’ diyen birinin bu topraklarda yaşayan her etnik yapının eşit olduğunu söylemesi büyük bir yalandır. “Hiçbir etnik unsurun bir diğer etnik unsura üstünlüğünü kabul etmiyoruz. Bizim tek derdimiz var; biz Türk’e ne kadar saygı duyuyorsak Kürt’e de o kadar saygı duyarız. Laz’a da o kadar saygı duyarız. Bak Rize’de konuşuyorum. Laz’a da o kadar saygı duyarız. Bak Gürcistan’ın yanında konuşuyorum. Ama içimizde Gürcüler de var, Gürcü’ye de o kadar, Abhaz’a da o kadar, Roman’a da o kadar, Arnavut’a da o kadar saygı gösteririz…” Bunu diyen kişi generallerin faşist anayasasının ilk üç maddesinin değiştirilmeyeceğini de çok açık söylüyor.

Erdoğan’ın kendisi Türk değil ve Gürcü kökenlidir. Kendi kimliğini inkâr eden biri aslında kişiliğini bitirmiştir. Kendisine yabancılaşmış bir tiptir. ‘Ama içimizde Gürcüler de var, Gürcü’ye de saygı gösteririz’ diyor. Büyük bir çabayla Gürcü olmadığını özel olarak gizlemeye çalışıyor. Kişi kendi etnik kimliğinden utanıyorsa ve bunun yerine ‘ırkçı-faşist söylemler dillendiriyorsa, o kişinin ciddi psikolojik bir travma içinde olduğunu gösterir.

AKP-GÜLEN ittifakı, Türkiye’deki rejimin politik karakterini olduğu gibi devam ettiriyorlar. Sistemin bütün kurumları eş güdümlü bütünlük bir politika ekseninde hareket ediyorlar.

MHP ile AKP ideolojik-politik olarak aynı eksende buluştular. Birbirini tamamlar hale geldiler. Tek parti olmalarının önünde hiçbir engel kalmadı. Türk devletinin faşist politikaları MHP-AKP eksenli bir çizgi üzerinde uygulanmaktadır. İkisinin de öncelikli ortak hedefi Kürtlerin tasfiyesi ve yok edilmesidir. İkisinin de akıl hocası Gülen’dir. Tek parti haline gelmeleri, onların politik kimliğini çok daha açık deşifre eder.

Ayrıca AKP’yi ve Erdoğan’ı bir şans olarak görenler, topluma bunu inandıranlar, ikna etmek için çaba gösterenler, Kürt meselesinin tek çözüm adresi olduğunu söyleyenler, şimdi ne diyecekler?

Bir çift sözleri yok mu?

[email protected]

1607510cookie-checkYaptıkları “Ben ırkçıyım-faşistim” demek

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.