Yaylalar 3-5 müteahhidin çökeceği yerler değil!

YUSUF YAVUZ / AÇIK GAZETE – Sarıkeçililerin yaşadığı sorunları Meclise taşıyan İyi Parti Genel Başkanı Meral Akşener, partisinin grup toplantısında iktidarın konar-göçerlere yönelik politikalarını eleştirdi, yapmayı planladıkları projeleri anlattı…

İyi Parti Genel Başkanı Meral Akşener, TBMM’de gerçekleştirilen partisinin grup toplantısında Türkiye’de konar-göçer hayvancılık üretim kültürünü yaşatan son topluluk olan Sarıkeçili Yörüklerinin sorunlarını gündeme taşıdı. İktidarı günümüze ulaşan 20-30 konar-göçer ailenin yolculuğunu bile düzenlemekten aciz olmakla eleştiren Akşener, Sayın Erdoğan; yaylalar, meralar, sandığının aksine, rant devşirilecek kupon araziler değildir. 3-5 müteahhidin çöküp, taş kaya çıkaracakları, maden açacakları yerler, hiç değildir. Yaylalar, Yörüklerimizindir. Konar-göçerlerindir. Keçilerindir, koyunlarındır. Senin işin, Yörüklerimize sınır çizip, bu kadim kültürü öldürmek değil, tam aksine yaşatmaktır. Sen onlara sırtını dönmüş olsan da, biz geldiğimizde, Toroslarda tüten o dumanın sönmemesi için ne gerekiyorsa yapacağız” diye konuştu.

Sarıkeçili Yörükleri Türkiye’de konar-göçer hayvancılık üretimini sürdüren son topluluk. Kış aylarını Mersin sahillerinde, yaz aylarını ise Konya ve Karaman bölgesindeki yaylalarda geçiren Sarıkeçililer’in yaşam alanları her geçen gün daralıyor. Yılda iki kez yaklaşık 500 km’lik yolu keçi sürüleri ve kıl çadırlarını yükledikleri develeriyle birlikte kat eden Sarıkeçililer için konar-göçerlik coğrafyanın belirlediği bir yaşam biçimi.

DÜNYA KORUYOR, TÜRKİYE YOK ETMEKLE MEŞGUL

Ancak son yıllarda az sayıda kalan konar-göçer aile için göç yollarında ve yaylalarda yaşadıkları sorunlar giderek artıyor. Dünyanın birçok ülkesinde geçmişten bugüne taşınan üretim kültürü bir tür yaşam bilgeliği olarak değerlendirilip koruma altına alınırken, ilgili kurumlar da geleceğe taşımak için her türlü desteği sağlıyor. Türkiye’de ise başta Sarıkeçililer olmak üzere konar-göçer üretim kültürü tamamen bitmek üzere.

AKŞENER’DEN SARIKEÇİLİLER ÇIKIŞI

Geçtiğimiz Sarıkeçililer’le ilgili yaşanan sorunları ve benzer üretim kültürlerine sahip çıkan ülkelerdeki uygulamaları gündeme getiren haberlerimizin ardından konu bugün de TBMM’nin gündemine geldi. İyi Parti Genel Başkanı Meral Akşener, partisinin grup toplantısında yaptığı konuşmanın önemli bir bölümünü Sarıkeçili Yörükleri’ne ayırdı.

‘DOĞAMIZA, KÜLTÜRÜMÜZE SAHİP ÇIKMAK ZORUNDAYIZ’

Doğamıza, topraklarımıza, değerlerimize, kültürümüze, çocuklarımıza, sahip çıkmak zorundayız. Ama maalesef, bu gerçeğin bilincinden çok uzak olan bu iktidar, son zamanlarda, bir kültür mirasımızı daha, yok etmekle meşgul” ifadelerinin kullanan Akşener’in Sarıkeçililerle ilgili konuşmasının öne çıkan bölümleri özetle şöyle:

‘20-30 AİLENİN YOLCULUĞUNU DÜZENLEMEKTEN ACİZ BİR YÖNETİM’

“Ne diyordu Gazi Mustafa Kemal Atatürk; ‘Torosların tepesinde, bir Yörük çadırı görebiliyorsanız, dumanı da tütüyorsa, hala umut var demektir.’ İşte o Yörük çadırları, bu günlerde maalesef ağır bir tehdit altında. Yörüklük, göçebelik veya konar-göçerlik, bizim kadim kültürümüzdür. Tarihimizdir. Anadolu coğrafyasında yerleşmemizi ve bu coğrafyada, kendimize yer edinmemizi sağlayan, üretim biçimimizdir. Yani bu yönüyle Yörüklük, aslında bir üretim kültürüdür. Yazın dikine yaylalara doğru, kışın tersine platoya doğru bir yolculuktur.

Bir yaşam biçimidir. Ama ne yazık ki, Yörüklüğü de, Yörükleri de ve onların üretim biçimi olan, konar-göçer yaşamı da yok ediyorlar. Yörüklerin, sürüleriyle birlikte yaptıkları, o geleneksel yolculuğa bile, tahammül edemiyorlar. Karşılarına, jandarmayı, zabıtayı çıkarıyorlar. Mera parası, orman parası, toprak bastı parası derken, karşılarına her türlü engeli çıkarıyorlar. Bırakın sahip çıkmayı, yollarını kesiyorlar. Daha 20-25 yıl önce, yüzlerce aile, o yolları, 30-40 bin hayvanlık sürüleriyle gidip geliyordu. Bugün ise, 20-30 aile, az sayıda hayvanıyla baş başa kalmış durumda ama buna rağmen, bir de yolları kesiliyor. Sarıkeçililerin durumu buna çok açık bir örnek. Maalesef, 20-30 göçebe ailenin yolculuğunu bile düzenlemekten aciz, bir çapsız yönetim anlayışıyla, karşı karşıyayız.

İTALYA, YUNANİSTAN VE AVURSURYA UNESCO LİSTESİNE EKLEDİ

İşin en acı tarafı da ne biliyor musunuz? Yörüklüğün, yani ‘Konar-göçer hayvancılık ve yaylacılık kültürünün’, egemen yurdu Anadolu’yken, İtalya, Yunanistan ve Avusturya, kendi ülkelerindeki konar-göçerlik kültürünü, UNESCO’nun ‘Somut Olmayan Kültürel Miras’ listesine eklediler. Biz ne yaptık? Biz maalesef, 2008’den beri olan biteni ancak seyrediyoruz. Türkiye, 2008 yılında müracaat etmesine rağmen, Yörüklerimiz bu listeye hala girebilmiş değil. Yani; eloğlu, kendi kültürünü yaşatmaya çalışırken, biz, binlerce yıl önce, atalarımızın gördüğü gerçeği bile göremiyoruz. Böylesine köklü bir kültürel mirasımızı, ısrarla yok ediyoruz. Oysa doğusundan batısına, bu coğrafya, küçükbaş hayvancılık coğrafyasıdır. Anadolu’nun otlakları, yaylaları, yaylakları, mera hayvancılığı için çok uygundur. Anadolu, Palandöken’den, Çaldıran’a, Bulanık ve Iğdır Platosundan, Yüksekova’ya; Banaz’dan Ermenek’e, Antalya’dan Muğla’ya, küçükbaş hayvan sürülerinin dolaştığı, yaylacılığın kadim üretim biçimi olduğu, muazzam bir coğrafyadır. Ama görüyoruz ki, Sayın Erdoğan hala meselenin farkında değil. O nedenle, buradan Yörük kardeşlerime seslenmek istiyorum: İlk sandıkta milletimizden yetkiyi alıp, size hak ettiğiniz değeri göstereceğiz. Bundan şüpheniz olmasın.

‘YAYLAK VE KIŞLAKLARI KIRSAL TURİZM BÖLGESİ İLAN EDECEĞİZ’

İşe, 13 yıl önce UNESCO’ya yapılan başvuruyu, sonuçlandırarak başlayacağız. Sonra; yaylak, kışlak ve otlakların konuşlanma alanlarını, ‘Kırsal Turizm’ bölgesi ilan edeceğiz. Bu alanların yakınlarına, yerel ürün pazarlama çadırları kuracağız. Mobil mekânlar oluşturacak, günlük ziyaretler düzenleyeceğiz. Böylece, çocuklarımıza ve gençlerimize, Yörük kültürünü ve üretim tarzını, yerinde gösterip, öğreteceğiz. Göç yollarının haritasını çıkarıp, tescilleyecek ve kamusal güvenliklerini sağlayacağız. Göç yolları üzerindeki, kamuya ait hazine arazilerini, mera ve otlakları, oba oba tahsis edeceğiz. Kiralama giderlerini, üretimlerine göre, puanlama sistemiyle karşılayacağız. Göç yolu ve süresi boyunca, oba, nüfus ve sürü kriterlerine göre, veteriner hekim, teknisyen, sağlık ve eğitim gibi konularda, mobil hizmet üniteleri kuracağız.

PİYASAYA UYGUN ÜRETİM TEŞVİK EDİLECEK

Bu hizmetleri, son konaklama yerlerinde düzenli olarak, haftalık periyotlar halinde sürdüreceğiz. Mobil süt sağım üniteleri tahsis edeceğiz veya kiralayacağız. Hayvanların, dış parazitlerden korunması için, seyyar havuzlar tahsis edeceğiz. Bulaşıcı ve ölüme yol açan hastalıklara karşı, aşılarını yapacağız. Yol boyunca, ihtiyaca göre, temiz içme suyu, mobil tuvalet, banyo, kitaplık ve internet erişimi sağlayacağız. Seyyar Güneş Enerji Sistemleri tahsis edeceğiz veya kiralayacağız. Yörüklerimize, konar-göçerlere hedefler verecek, hayvancılığı geliştiren, verimliliği artıran ve sistemde kalma sözü verenlere, kırsal kalkınma destekleri sağlayacağız. Böylece piyasaya uygun ürün üretilmesini teşvik edeceğiz.

‘YAYLALAR 3-5 MÜTEAHHİDİN ÇÖKECEĞİ YERLER DEĞİL’

Ayrıca; Yörük çocuklarımızı burslu okutacak, eğitimden uzak kalmalarına kesinlikle izin vermeyeceğiz. Tarım Meslek Liseleri için, ek puan vereceğiz. Üretimde kalmak isteyen gençlerimize, kendi üretim işletmelerini kurabilecekleri, sermaye desteği sağlayacağız. Sayın Erdoğan; yaylalar, meralar, sandığının aksine, rant devşirilecek kupon araziler değildir. 3-5 müteahhidin çöküp, taş kaya çıkaracakları, maden açacakları yerler, hiç değildir. Yaylalar, Yörüklerimizindir. Konar-göçerlerindir. Keçilerindir, koyunlarındır. Senin işin, Yörüklerimize sınır çizip, bu kadim kültürü öldürmek değil, tam aksine yaşatmaktır. Sen onlara sırtını dönmüş olsan da, biz geldiğimizde, Toroslarda tüten o dumanın sönmemesi için ne gerekiyorsa yapacağız.

‘BU, TARİHİMİZE İNSANIMIZA SAYGIDIR’

Bu ne biliyor musunuz? Bizi biz yapan kadim kültürün, kadim tarihin, kadim üretim tarzının yaşatılması için, az veya çok, sayısı az olabilir, oy itibariyle çok fazla olmayabilir, abiler onun için ilgilenmiyor olabilir. Ama bizim için beş kişi de olsa kadim tarihimizin, kültürün ve bilginin, bugünkü temsilcilerini koruyacağız, kollayacağız ve en az bu çözümü ortaya koyabilmek için arkadaşlarım bir ay çalıştılar. Bu, tarihimize, insanımıza saygıdır. Bu saygıyı ölünceye kadar bu partinin başında olduğum süre göstererek hayatımızı sürdüreceğiz.”

2533110cookie-checkYaylalar 3-5 müteahhidin çökeceği yerler değil!
Önceki haberTürkiye’den “yabancı düşmanlığı bildirim” uygulaması
Sonraki haberİNGİLTERE… Hangi Barış, Hangi Özgürlük
YUSUF YAVUZ
YUSUF YAVUZ (GAZETECİ-YAZAR) Isparta, Sütçüler'de doğdu. 1990’da edebiyatla ilgilenmeye başladı. Deneme ve inceleme tarzındaki ilk yazıları 1996 yılında 'Atatürkçü Ses' Dergisi’nde yayımlandı. Aynı yıl yerel ölçekte yayın yapan kanallarda 'Dönence' başlıklı radyo ve televizyon programları hazırlayıp sundu. 1999 yılında Antalya'da kurulan Müdafaa-i Hukuk Dergisi’nde yazmaya başladı. 2001’de Gazete Müdafaa-i Hukuk’ta Muhabir-Temsilci olarak görev aldı. Daha sonra adı 'Yeniden Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk' olan dergiyle bağını temsilci-yazar olarak sürdürdü. 2001-2007 yılları arasında Kaş Kitap Şenliğini organize ederek başta çocuklar ve gençler olmak üzere yöre insanının kültür, sanat ve edebiyat çevreleriyle buluşmasını sağladı. 2005 yılında Muğla ve Antalya arasındaki sahil bandında yaşanan yabancılara toprak satışına ilişkin yaptığı araştırmalar önemli etkiler yarattı. Deneme, inceleme, röportaj, düz yazı, haber ve yorumları; Cumhuriyet Akdeniz, Odatv, Yeni Harman, Edebiyat ve Eleştiri, Yolculuk, Evrensel, Atlas, Magma, Aydınlık, Birgün, Açık Gazete gibi dergi ve gazetelerde yayımlandı. Antalya merkezli VTV Televizyonunda, Pelin Gel Ağan'la birlikte 'İki Ağaç İçin' adıyla 16 bölümden oluşan bir program hazırlayıp ve sundu. Kanal V Televizyonunda, Biyomühendis Çağlar İnce ile birlikte, Yörük kültürünü ve tarihsel köklerini ele alan 'Islak Çarıklar' adlı belgesel haber programı hazırlayıp sundu. Araştırma yazılarından bazıları, 'Yer Bize Çimen Verdi' ve 'Darağacına Takılan Düşler' adıyla belgesel filmlere de konu olan Yavuz, şu sıralar 'Islak Çarıklar' adlı bir belgesel haber programı için çalışmalarını sürdürüyor. Ağırlıklı olarak arkeoloji, çevre, kentsel dönüşüm ve tarım konularını ele alan çalışmalar yapmayı yazılı ve görsel medyada sürdüren Yavuz, yıkım politikalarıyla tarımdan hayvancılığa, kültürden mimariye kırsal yaşamın dönüşümünü ele alan araştırma yazılarıyla tanınıyor. Ziraat Mühendisleri Odası Basın Ödülü, Çağdaş Gazeteciler Derneği Belgesel ödülü, Türkiye Ziraatçılar Derneği Tarım ödülü, Kubaba Derneği kültür hizmeti ödülü'nün yanı sıra Türkiye Ormancılar Derneği gibi çeşitli meslek odası, kurum ve kuruluşlar tarafından ödüle layık görülen Gazeteci Yusuf Yavuz, Likya'dan Teke yöresine uzanan coğrafyadaki su kültürüne ilişkin uluslararası bir sanat projesinin de danışmanlığını ve metin yazarlığını üstleniyor.

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.