Aradan uzun bir zaman geçer. Bir akşam kral, çocuklarının nasıl yetiştiklerini öğrenmek için onlara sorular sorar, cevaplar alır. Aldığı cevaplardan sonra, öz oğlunun daha iyi yetiştirildiği kanaatine varır. Ertesi gün, öğretmenlerini huzura çağırır. Ve, kanaatini kendisine söyler. Öğretmen ise, her ikisini de aynı şekilde yetiştirdiğini, ancak üvey çocuğun aldığı bilgileri doğru kullanamadığını anlatmaya çalışır. Fakat kralın ikna olmadığını görünce, huzurunda bir deneme yapmak istediğini söyler. Kraldan, yüzüğünü avucuna alıp saklamasını ister. Önce öz olan çocuğu huzura çağırır. Kendisine :
– Babanızın avucunda ne olabilir? Sana öğrettiğim metotla bul. Çocuk babasına bazı sorular sorar, notlar alır, hesaplar yapar. Babasına :
– Sizin elinizde yuvarlak ve içi boş bir şey vardır, diye cevap verir. Kral çocuğa sorar :
– Peki ne olabilir? Çocuk :
– Yüzük, alyans gibi bir şeydir.
Çocuk dışarı çıkarılır ve üvey olan çağrılır. O’na da aynı şey sorulur . O’da kardeşi gibi, babasına aynı soruları sorar, aynı notları alır, aynı hesapları yapar ve aynı sonuca varır :
– Elinizde yuvarlak ve içi boş bir şey vardır, der. Babasının:
– Peki, ne olabilir sorusuna karşı biraz düşünür ve cevabı patlatır :
–Baba, elinizdeki, değirmen taşı değil mi?
Kral öğretmene baka kalır. Öğretmen ise; “işte siz de gördünüz “ der gibidir.
Bilgi çağında olduğumuz doğrudur. Herkes istediği bilgiye ulaşma imkanına sahiptir. Ancak son yıllarda bilim adamları, bilgiye sahip olmanın artık yeterli
olamayacağı, bilginin doğru kullanılması ve yorumlanmasının daha önemli olduğunu söylüyor.
Bir süredir, sınav mevsimine girdik adeta. Maalesef okullar da, özel dershaneler de çocuklara test usulü bilgi yüklüyor. Sadece testlerde yeterli olacak kadar ve birebir örtüşen kısır bilgiler. Yani mevcut bilgiler sadece ezberletiliyor. Bu bilgileri doğru yorumlayacak beceriler yok. Bilgileri, öğrendiği şekilden biraz çıkarıp yoruma bağlı sorarsanız çocuklar belki de afallayacaktır.
Bizim yaşımızdakiler hatırlayacaklardır; bazı öğretmenlerimiz yazılı yapacakları zaman ders kitaplarını ve notlarımızı da serbest bırakırdı. İsteyen onlara bakabilirdi. Ama, konuyu derinlemesine öğrenemeyenler o sorulara buna rağmen cevap veremiyordu. O zamanlar bunun manasını anlayamazdık.
Mevcut bilgileri öğrenmek artık yetmiyor. Çünkü, bu durumda bilginin ilk sahibinden daima geride kalmaya mahkum olunur. Öğrenilenlerden hareketle bilgiyi ileriye taşıyan toplumlar ilerleme kaydederler.
Gerisi sadece hikaye…Diplomalı işsizler…Umutları yıkılan yüz binlerce genç…
Olan, çocuklarımıza, boş geçen genç ömürlere, bir bu kadar enerjiye ve tabii ülkeye oluyor.
Geleceğimizi onlara emanet edeceğimizi unutmayalım.
Yazık…
e-mail: [email protected]