Öylesine dolu ki içim…

Değerli okurlar, bir okuyucumdan çok duygulu bir mektup aldım… Benim defalarca yazdığım bir konuda… Hiç anlatmayayım, siz okuyun isterseniz… Aynen aktarıyorum… Bu arada okurum işi gereği kimliğinin açıklanmasının doğru olmayacağını söylediği için ismini veremiyorum, üzgünüm…

ÖYLESİNE DOLU Kİ İÇİM…

İçinizdeki sesi dinleyerek okuyacağınız günü umutla bekliyorum. Kaç gündür kalemime dokunamıyorum. Oysa öylesine dolu ki içim, acımasız insanların yaptıklarını kaleme almak ve sokaktaki hayvanların sesi, çığlığı olmak için yazıyorum…

Ey insanoğlu ağaçların altında büyüdün ama ağaçları sulamadın…Ormanları kestin, biçtin, yaktın yok ettin, peki ne oldu şimdi? Her yerde binalar yükselttin, geçim zorlaştı, iyice kibirli oldun, iyice sinirli…neden? Çünkü ayakların toprağa değemiyor artık… Çocukken okşadığın köpekçikleri, kedicikleri acımasızca vurdun… Gökyüzündeki kuşları avlanma yasağına rağmen avladın… Hayvanları katlettikçe doğa da sana isyan etti… Masumları da pençesine düşüren hastalıklar ortaya çıktı . Eko-sistemi bozdukça tabiat verdiklerini geri almaya başladı… insanoğlunun aksine doğa ana yavaşça alıyor intikamını, yavaşça yok ediyor yer yüzünde yaşamı… Yaşam kaynağımız suyumuz bitecek bir gün… İnsan bir terminatör; yok eden, parçalayan…Bugün teknolojiyi uğruna havamızı, suyumuzu, doğal kaynaklarımızı, denizimizi, derelerimizi yok ediyoruz, her ağaç yandıkça insan yanıyor… Gelişme adına yapılan buluşlarla kanseri çağırdık evlerimize, sakat doğdu çocuklarımız… Gencecik toprağa verdik ne fidanları… Soruyorum hangi kazanç bu insanları geri getirebilir… Gidenler keşke dönebilseydi…

Her sabah yolumu bekleyen köpekçik… Adını Garip koydum; ayağına sopa ile vurmuşlar; tek ayağı ile yürümeye çalışıyor… 4 yavrusuna sakat da olsa bakıyordu… Ben de hem ona yavrularına… Bir sabah işe giderken yine yemek vermeye gitmiştim yanına; Oradaydı ama yavruları yoktu… Acıyla gözlerime bakıyordu Garip, anneydi köpek de olsa… Belli ki yavruları için kaygılanıyordu. Sordum çevredekilere, götürüp atmışlar yavrularını bir dere yatağına… İnsanoğlu vicdanını mi yitirdi yoksa dinlemiyor mu artık vicdanının sesini… Merhameti kalbinde hissedemiyorlar mı insanlar… Hayvan sevgisi olmayan insanın yüreğinde insan sevgisi olur mu diye soruyorum… Hiçbir şey avutmuyor artık beni…

Belediyeleri unutmak istiyorum…Unutmak istiyorum gördüklerimi, duyduklarımı… Köpek başına para veren, beynine nişan alıp bir atışta yere sermeyi marifet bilen; zehirli etlerle canlar alan Rize belediyesini… Görevi sokak hayvanlarına aşılarını yapmak, onları korumak olan ama gerçekte acımasızca sürdürülen bu katliama alet olan, yardımcı olan sözüm ona veterinerleri görmeye dayanamıyorum.

Yolun ortasında köpeğe vurup kaçan şoförün aksine, yaralı arkadaşını yolun kenarına çekmeye çalışan köpek görüntüleri geliyor gözümün önüne, sizin köşenizden verdiğiniz linkten izlemiştim videosunu Çiğdem hanım; herkes gibi ben de ağlamıştım insanlığımdan utanarak; biz insanların vicdanına neler oluyor böyle anlayamıyorum… Etraftan duyduğum, bulduğum, öğrendiğim anneleri öldürülmüş sokakta biçare kalmış, korunmaya muhtaç çaresiz köpek ve kedi yavrularına şimdiye kadar hep evler buldum bakılacakları; bir yuva sahibi yapmak için her yolu denedim… Ama ya benim göremediklerim? Mahallenin çocuklarının elinden son anda kurtardığım yaralı güvercin geliyor aklıma; kanayan kanatlarına aldırmadan sallayarak savurmaları hayvancağızı, yavrucağın ciyak ciyak bağırması; ben orada olmasaydım, düşünmek bile istemiyorum sonunu… Hem ben her yerde olamam ki; bu insanlar neden bu kadar kötü…

Çocukluk dönemime ait hüzünlü bir anımı hatırladım şimdi de… Yemek artıklarını verdiğim mahallemizin sokak köpeklerinden birisiydi…benim sesimi duyar duymaz gelirdi…Susarak, gözlerime bakarak severdi beni…Dokunamazdım o zamanlar hiçbir hayvana…O da çekindiğimi hissederdi…Yaklaşmazdı… Bir gün evimin önünde acı bir inilti duydum. Pencereden baktığımda o gözleriyle adeta beni sevdiğini bildiğim Lessi yerde kanlar içinde yatıyordu… Yanına gittim, ne olduğunu sorduğumda komşulardan biri evin ilerisinde yolda Lessi’ye bir arabanın çarptığını söyledi… Zavallı köpekçik oradan bizim kapıya kadar benden yardım istemek için gelmişti…Bir hayvanın gözyaşı dökebileceğini ilk kez orada Lesse ağlarken görmüştüm. Veterineri getirdim, kurtaramayız dedi; acı çekmeden ölmesi için iğne yaptı. Lesse’nin o yaralı inleyen hali ve döktüğü göz yaşları günlerce gözlerimin önünden gitmedi… O arabasıyla hız yapıp Lesse’nin canına kıyan kişi, ona bu ıstırapları çektiren kişi, verdiği bu acıdan dolayı bir kez olsun vicdan azabı çekmiş midir diye merak ediyorum…

Güya insanız biz, yürek taşıyan, vicdan sahibi… Ama hayvan bile kıyamazken başka bir canlının yavrusuna, bizler, ah bizler, yok edici bizler, canlı canlı derede boğuyoruz köpek yavrularını; elimizde sallaya sallaya kırıyoruz bir güvercin yavrusunun kanatlarını… Umut etmek istiyorum yarınlardan, geleceğe bu tabiatı olduğu gibi, tertemiz, kirlenmemiş bırakabilmeyi istiyorum… Çocuklarımın ormanlarda gezinebilmesini, masmavi gökyüzüne bakarak, derelerden paçalarını sıyırarak geçebilmesini, kana kana su içebilmesini pınarlardan… Tıpkı kendi çocukluğumda olduğu gibi… Şimdi büyüdüğüm yer bir il oldu; bir metropol… Büyüdüğüm yere yabancılaştığımı hissediyorum… Yok olduğunu hissediyorum çocuk gülüşlerimin… Kimim, neredeyim, hangi hisler içindeyim bu satırları yazarken içimde kopan fırtınaları anlatabilecek miyim…

Nasıl bir hisle yazdım bu yazdıklarımı? İnsanım; sadece insan kalmaya çalışan bir insan…
Duyarsız kalacaksanız siz de okumayın yazdıklarımı… En azından yakın çevrenizi değiştirme gücünüz varken bunu yapmıyorsanız, üşeniyorsanız unutun anlattıklarımı; hiç olmamış sayın… Öyle ya bir tepki yaratmayacaksa okumanın ne anlamı var böyle hüzünlü iç karartıcı şeyleri… Yüreğinizde bir kıpırtı uyandırmayacaksa… Sadece üzülüyorum demenin bir anlamı yok; uzaktan sevmenin, acımanın, iç çekmenin, gözyaşı dökmenin… Bu yüzden duyarsız kalacaksanız gerçekten okumayın yazdıklarımı… Bir fidan dikmeyecekseniz toprağa, biçare bir hayvana bir dilim ekmek vermeyecekseniz, boş yere canınızı sıkmış olmayayım ben…

Ama yine de var umudum… ‘Belki de’ der beklerim… ‘İnsanoğlu terminatördür belki ama yine de parçaladıklarını bir gün toparlamaya kalkacaktır elbet’ der beklerim…

1080280cookie-checkÖylesine dolu ki içim…

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.