İzmir yanıyor…

İzmir, Temmuz sıcaklığını en şiddetli hissettiği günleri yaşıyor. Sıcaklar altında araç muayenesine gittik! (Aracımız için aldığımız vize sona eriyordu.)

Araç muayeneleri standartlaşmış, eskisi gibi değil de, daha düzgün görünümlü Alman markası ile Türk adının yer aldığı yere dönüşmüş. TÜV alman standart kuruluşu, Türk ise bu topraklarda yaşayan halkın ismi. İkisini birleştirmişler TÜV Türk olan araç muayene servisler oluşmuş. Eskiden belirli yerlere gidilir, araca şöyle bakılır ve vize verilirdi, bu sefer bant usulü çalışan bir sistem oluşturulmuş. Para verilen kasalar ve araçların yan yana gittiği bant çalışması. Araç banda konur gibi konuyor, aracı muayene edeceğin denetiminde araç bir çizgi üzerinde kısa zamanda kontrol ediliyor ve arka kapıdan teslim ediliyor.

Aracı verdiğin ile aldığın kapı arasındaki alanı yürüyerek geçiyorsunuz. Sıcakların insanı haşladığı günlerde o sıcaklarda arkaya dolanmakta o kadar sözdeki gibi basit olmuyor. Sıcaklarda yola yumurta kırılsa kızartma olur, öyle bıraksan haşlama. Sıcaklardan dolayı aşırı terleyenleri görmek şaşırtıcı değil, üzerindeki giysi üzerine yapışmış yüzlerce insan görmek doğal karşılanıyor. Her kapalı alanda olan klimalar sayesinde nefes alınıyor ama o klimalı ortamdan çıkanların sesinde bir çatallaşma olduğunu hissediyorum…

TÜV Türk’te muayene sırasında oluşan hatalar arka kapıdan liste olarak veriliyor ve yapılması isteniyor. 30 gün iş günü içinde bu hatalar yerine getirilmesi gerekiyor. Kural kuraldır, kurallardan taviz verilmez Alman anlayışını burada görmek mümkündür. Kurallara sadık Türk vatandaşı görmek şaşırtıcı gelse de hemen alışıyoruz!

Bizim aracın yıllardır muayenesi olur ama araç tescil belgesinde motor ve şase numaralarının yanlış yazıldığını bilmezdik. Trafik belgesinde tam yazan numara bu adını andığım belge de ön numaraları atılmış, son haneleri yazılmış olduğunu orada öğrendim. Bu durum düzeltilmesi gerekliydi. Ek 1 adı verilen bir belge doldurulması gerekliydi ve çözümde hemen kapının dışında, bahçenin yanında duran seyyar yazıcılarda mevcuttu. Memurun yapmış olduğu bir hatayı ödüyordum! Düzeltilmesi gerekenler uzaktaydı ve hemen pratik çözüme yöneldik. Pratik çözümler üreten bir milletiz!

Kapının önünde daktilo ve masadan oluşan yere gittik ve denilen ek 1 belgesi doldurttuk. Şoförler derneği adına basılmış kağıtlara 15 TL ve emek ücreti 5 TL ödeyerek, soruna hemen çare bulmuş olduk. Verilen belgede elbette resmi bir şey yoktu. Ne mühür ne imza vardı. Bu kağıtları fotokopi ile de çoğaltılabilinirdi.

İkinci işlem parasızdı ve hemen sıra alarak kağıtları teslim ettik. Sistem araç olarak kabul ettiği için bizi, araçlar ile birlikte sırada bulunduk. Öğlen tatili içinde azalan eleman sayısı ile birlikte uzun bir bekleme geçirdik. Sıcaklar çöle dönüştürmüştü ve bu sıcaklarda yaşlıların ve çocukların olmaması gerekliydi. Sırada bir çok yaşlı olması şaşırtıcı değildi, doktorların söylemi ekranlarda kalmıştı, hayat bu söylemleri ciddiye almıyordu.

İzmir sıcağı öyle doğal değildi, çöl sıcağıymış. Doğanın dengesi bozuldu, çöller buraya kadar sıcağını göndermişti. Orman yangınında daha geçenlerde iki emekçi insan ölmemiş miydi? Yanan orman yerine, meclisten çıkan yaslar ile siteler kurulur, ağaç yerine beton bloklar büyümekteydi. İzmir dağları şimdilerde beton gözükmektedir… Yeşil, maviden çoktan uzaklaşmıştı.

TÜV Türk araç muayenesinde uzun bir bekleme sonucunda plakamıza iki yıl kullanacağımız vize takılmış oldu! Almanlar sadece ülke girişinde vize uygulamıyor, bizzat ülkemiz içinde vize damgası basıyordu! Alman vizesi demek, güven demektir, onlar standartlara aşırıcı derecede bağlı ve kural kuraldır diyerek yılların birikimini ayrım yapmadan herkese uygularlar! Alman mallarına güven, bu denetimler sayesinde oluşmuştur! Gerçi bu Alman adının yarısında Türk var ama güvenmek zorundayız! Yılardır polislerin yaptığı hatayı biz sıcak altında beklemek ve cebimizden çıkan para ile ödemek zorunda kaldığımız gibi… Şimdi trafik şubesine gidip bu hatayı düzeltmek için yeni bir araç tescil belgesi düzenletmek zorundayız. Bunun içinde ödeme yapmak zorundayız. Hata bizim değil, ama birilerin yapmış olduğu hatayı, hem zaman hem de ekonomik olarak ödeyen biz oluyoruz. Adalet bunun neresinde?

İzmir yanıyor, benim sinirlerimde yerinden oynuyor! Sıcaklar kişilerin psikolojisini bozuyormuş, bu ortamda sabır azalıyor, her an kavgaya tutuşacakmış gibi gezenlerin sokaklarda volta attığını görüyorum!

Bir memurun yapmış olduğu hatayı birey olarak ben ödedim, eğer imkanım olmuş olsaydı, (memuru koruyan yasalar olmamış olsaydı) o belgeyi düzenleyen hakkında dava açar ve bu yaşadıklarımı ona ödetmek isterdim… Onun yapmış olduğu hatayı, neden yıllar sonra bu sıcakta ben ve babam ödedik? Bu ülkede dokunulmazlıklar var oldukça, daha çok ödeyeceğimiz bedeller var olmaya devam edecektir…


—————————
http://www.cemoezkan.de
http://cemoezkan.blogcu.com

1584950cookie-checkİzmir yanıyor…

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.