12 Eylül Anayasası’nı kim ister?

“Allahın sopası yok” sözü aklıma geldi emekli Tuğgeneral Ali Elverdi’nin boğazına takılan yiyecek sonucu öldüğünü duyduğumda. Deniz Gezmiş, Hüseyin İnan ve Yusuf Aslan’ı suçsuz oldukları ortada iken kalemini kırarak idama yollayan 12 Mart askeri yargıcının cenazesini kaldırmışlar. “Nasıl bilirdiniz?” diye sorduğunda imam iyi ki aslında orada bu soruyu cevaplaması gerekenler yoktu! 12 Mart Faşizmi yaşandıktan sonra bile “pişmanım” deme insanlığını gösteremeyen bir cuntacı terketti dünyamızı. Ne yazık ki o ve onun gibiler nice iyi insanın ölümünün sorumluluğunu taşımanın hesabını vermeden tek, tek terkediyorlar bu ölümlü dünyayı. “Netekim” daha nicelerinin cenaze fotoğraflarını gördüğümüzde acıyla anacağız kurbanlarını.

İşte bu duygularla TBMM’de kulis’te konuktum geçtiğimiz Salı Günü. Devlet Bakanı ve Başmüzakereci Egemen Bağış, tüm Avrupalı parlamenterlerin Başkanı Mevlut Çavuşoğlu, AK Parti’nin Uluslararası İlişkilerden sorumlu milletvekili Ömer Çelik, Almanya ve Türkiye arası ilişkilerde arı gibi çalışan Mustafa Ünal ve daha nice dostumun Anayasa Tartışması’na nasıl angaje olduklarına şahit oldum. Sayın Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ı da kısa da olsa görme olanağı bulduğum TBMM kulisinden meclisteki kavgaları da izleyebildim.

Türkiye’de “başkanlık sistemi’ne” bugün var olan demokratik ortamın tadını çıkararak karşı çıkan çoğu köşe yazarının geçmişte “başkanlık sisteminin en anti-demokratik uygulaması olan” 12 Eylül Paşalar Cuntası Sistemi’ne nasıl övgüler yağdırdığını hatırlamadan edemedim. Övgüler yağdırmayan ama “sus pus olan” çok sayıda yazar ve gazeteciyi de unutmadım. Rahmetli babam ve arkadaşları 12 Eylül Askeri Mahkemeleri’nde onur kırıcı anlar yaşarken susanlar bugün utanmasalar “12 Eylül Anayasası’nı” savunacaklar.

Ali Elverdi’ler kalem kırarken, masum gençler asılırken, üniformalılar her on yılda bir cunta yaparken, solcu gençler ve ülkücüler örneğin İstanbul’un göbeğinde Harbiye’de işkence altında “inim, inim inlerken” sistemle sorunu olmayanlar bugün yeni Anayasa ve “Başkanlık Sistemi” önerisi ile nedense çok sorunlular. AK Parti’li değilim. Bir çok konuda farklı düşüncelere sahibim. Hatta yeri geldiğinde AK Parti’li muhatablarımla en sert tartışmaları yaşarım. Ancak bildiğim tek bir şey var. O da Türkiye’nin 12 Eylül Anayası’ndan kurtulmaktan geç bile kaldığıdır. Türkiye için geçmişiyle hesaplaşırken yeni bir Anayasa’ya da kavuşmak bir olmazsa olmazdır.

Bu Anayasa ile ilgili çeşitli kaygılara sahip olmak herkesin hakkıdır. Ancak ana muhalefet adına sadece “bu Anayasa’yı istemiyoruz” diyerek neredeyse “12 Eylül Anayası’nı savunur” duruma düşmekte hazindir. Türkiye’de bir referandum olduğunda çok sayıda CHP seçmeninin ve de MHP içinde hatırı sayılır bir kesimin yeni Anayasa’ya “evet” diyeceğinden hiç şüphem yok. Çünkü eskisi “Elverdi’lerin” Anayasasıdır.

Sosyalist Enternasyonal üyesi anamuhalefet partisinin aslında eğer hükümetin önerdiği Anayasa’yı istemiyorsa kendi sunduğu bir öneriyle gelmesi ve bizzat gençler, kadınlar kısacası tüm toplumla bir Anayasa Tartışması organize etmesi gerekirken sadece “Hayır” taktiği arkasına saklanmasının sonu hezimet olacaktır.

Türkiye’de Anayasa Sürecini dikkatle izlemeliyiz. Çünkü bu sürecin sonunda 2011 Genel Seçimi’nin de sonucuna yönelik tespitlerde bulunmak zor olmayacak.

Anayasa Tartışması’ndan ve referandumdan güçlü çıkan hükümeti suçlayanlara hep sormak lazım: “Mecliste bağırıp, çağırmaktan başka ne yaptınız?” diye. Oysa bu tartışma gerçek sosyal demokrat bir parti için mükemmel bir “demokrasi mücadelesi platformu” olma şansına sahip olabilirdi.

Bu son anamuhalefetin sergilediği Anayasa Fiyaskosu’ndan sonra Avrupalı Sosyaldemokratlar niçin AK Parti ile sıkı diyalog halindeler diye soranlara cevap vermek hiç zor olmayacak.

______________

* Eski AP Milletvekili (1998 – 2004)

1617500cookie-check12 Eylül Anayasası’nı kim ister?

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.