2007 yılını kapatırken

Bu kısa yazıda, 2007 yılının çok genel bir görüntüsünü vererek, dönembaşı tahminleri ile dönemsonu gerçekleşmeler arasındaki farkları ortaya koyup, basit bir ekonomik analiz yapmayı amaçlamaktayım. Tartışmayı, yazı sıırları içinde kalarak ve fala detaya girmeden, makro göstergeler üzerinden yürüteceğim.

İlk göstergemiz milli gelirdeki büyüme oranıdır. 2007 yılı Bütçe Gerekçesine göre, 2007 yılı milli gelir ve yurtiçi gelir büyüme oranları % 5 olarak verilmiş idi. Bu tahminin doğruluk derecesini dönem sonu gereçekleşme değereleri ile test etmeden önce, milli gelir ile yurt içi hasıla göstergelerinin aynı değerlerle derecelensdirmenin yanlış olduğunu belirtmek gerekmektedir. Zira, yurt içinde yapılan üretim yurt içi hasılaya girdiği halde, yaratılan buı hasıladan dış dünyaya kâr transferinin yapılması durumunda yurt içi hasılanın milli gelire yansıyan bölümü daha küçük olur. Bu nedenle, yurt dışına kâr transferinin söz konusu olduğu koşullarda bu iki makro göstergenin farklı şekilde değerlendirilmesi daha doğru olurdu. Bu ayrıntıyı bir tarafa bırakarak, resmi değer olan % 5 ‘e karşın gerçekleşme oranının % 4 dolayında, belki biraz daha da düşük gerçekleşeceği anlaşılmaktadır. Son çeyrek dönemde sanayi üretimindeki düşüş yanında, tarım kesimindeki olağanüstü çöküş de, bu farklılıkta rol oynamıştır. Ama, meseleyi bu kadar basite irca etmek fazla doğru olamaz. Zira, 2007 yılı cumhurbaşkanlığı seçimi ile oldukça eğlenceli (!) geçmiştir. AKP, neredeyse tüm yılı cumhurbaşkanlığı seçimi ile geçirmede, maalesef, bir beis görmemiştir. Kısacası, olumsuz doğa koşulları yanında iç politikadaki kasıtlı manevralar da milli gelirdeki düşüşte önemli bir rol oynamışrır. Şu nokta çok açık ki, iç manevraların toplumsal dikkatleri başka tarafa çekmede çok önemli rolü vardır. Varolan siyasal kadro da bu manevrayı gerçeten çok büyük bir başarı ile yapabilmektedir.


IMF politikaları çerçevesinde uygulanan yüksek faiz baskılı kur politikası da ekonomiyi üretimden uzaklaştırmada çok önemli bir rol oynamıştır. Ne var ki, yüksek faiz baskılı kur politikası ekonomiyi üretimden uzaklaştırırken, aynı zamanda fiyat hareketlerinin baskılanmasında da etkili olmuştur. Ancak, tüm manevralara rağmen, enflâsyon başlangıçta saptana değerden bir hayli sapmıştır. Şöyle ki, bütçe tahminlerinde % 4 olarak verilen değerden yaklaşık % 100 oranında bir sapma gerçekleşmiştir. Yıl sonu itibariyle, TÜFE verileri ile ölçülen enflâsyon oranı % 8 ya da 9 dolayında gerçekleşeceğe bnzemektedir. Enflâsyonda sapma emekçi gelirlerinin ayarlanmasında çok büyük  haksızlık yapıldığını işaret eder. Maalesef, 2006 yılında da aynı hata yapılmış idi; 2006 yılı dönembaşı TÜFE değeri % 5 idi, dönemsonu değeri ise % 9,8  olarak gerçekleşti. Öğle anlaşılıyor ki, enflâsyonu denetleyebilmek için resmî veriler baskılı saptanırken gerçek değerlerden ciddî sapmalar oluşmakta, böylece ücret ve maaşlar baskılanarak enflâsyonu baskılamanın tüm yükü emekçiler üzerine yıkılmaktadır.

Ekonominin çok önemli diğer makro verisi de giderek yükselen ve 37 milyar dolara tırmanma eğilimi gösteren carî açıktır. Carî açığın yüksek oluşu dış borcun yükselmesinde önemli olduğu kadar, içeride işsizliği yükseltecek şekilde üretim merkezlerinin dış dünyaya kaydırıldığının da işaretidir. Resmî verilere göre % 10’larda seyreden işsizlik, iş aramaktan vazgeçenleri ve geçici istihdamı hesaba katmadığı için, gerçek boyutundan daha küçük olarak verilmektedir. Oysa, işsizlik büyüdüğü gibi, daha da önemlisi, kensel işsizler ve eğitilmiş gençler arasında işsizlik oranı giderek yükselmektedir.
Bir yıllık ekonomik analiz çok fazla bir şeyi göstermediği gibi, bir yıllık icraatın faturası da söz konusu olamaz sadece o dönemin siyasal kadrosuna yüklenemez. Burada üzerinde durulması gereken konu, ekonomik ve sosyal yapıyı fazla umut vaat etmeyen çarpık bir yolda ilerletmede isrardır. Umutsuz görülen yolun parke taşları üretimden uzaklaşan bir yapıdan, işsizlikten, yükselen carî açıktan, yaygınlaşan yoksulluktan ve sosyal bunalıma sürüklenen toplumsal yapıdan oluşmaktadır. Bu parke taşlarının algılanmaması için, bunların üzerine tarikat ve cemaat ilişkileri, ev ev dağıtılan ihtiyaç maddeleri ve siyasîlerle işbirliği içinde sermayenin borazanını üfleyen kimi çevrelerin ideolojik çarpıtmaları serpilmektedir. Sıkıntı, bir yılın başarısızlığından öte, gidilen yolun farkedilmesinin önlenmesi, ekonomik sorunların ötelenmesi ve toplumun bağımsızlığının ipotek altına alınmasıdır. 
  
Umalım ki, bu tanı yanlış çıksın, toplumuz ve insanlık daha mutlu geleceklere yelken açsın! Mutlu yıllar dilerim!

________________

* Prof. Dr.

1594830cookie-check2007 yılını kapatırken

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.