93’ünde de komunist…

Vedat Türkali, Londra’da sanatsal etkinlikler düzenleyen RenkArt’ın konuğu oldu.

10 Nisan Pazar günü saat 17’de RenkArt’ın kendi mekanında yapılan sohbet toplantısına100’e yakın sanatsever katıldı. Gazeteci yazar Kemal Erdemol’un yönettiği toplantıda hoş sohbeti ve belleği ile dikkati çeken 93 yaşındaki Türkali’nin sosyalist heyecanından da bir şey yitirmediği gözlendi.

Türkali, kendisinin Samsunlu yoksul bir işçi aileden geldiğini ve sınıfsal kökeni ve yaşadığı çevredeki çok kültürlü etnik mozayiği hiç bir zaman unutmadığını söyledi.

15 yaşında ilk kez aşk şiiri yazarak başladığı yazarlık serüvenini hâlâ sürdürdüğünü anlatan Türkali, “Benim motivasyonum temelde insan sevgisiydi. İnsanlar emek veriyorlar, hakkını alamıyorlar. Sömürülüyorlar. Onları anlatmak istedim hep” dedi.

Türkali, edebiyatta batının ulaştığı ilerici fikirlere cumhuriyetin ilk yıllarında ulaşılamadığını belirterek, ilerici edebiyatın Nazım Hikmet ile başladığını ve kendisinin de onun takipçisi olduğunu söyledi.

PAMUK’A ELEŞTİRİ

Roman, şiir ve resimde bir dönem sanat kaygısı olmadan fakir fukara konularının işlenerek işin ucuzlatıldığından yakınan Türkali Orhan Pamuk’u da şöyle eleştirdi:

“Orhan Pamuk’un beğendiğim kitapları var ama Masumiyet Müzesi’ni Mağlubiyet Müzesi olarak görüyorum. Pamuk, ne sağ biliyor ne de sol ama Kar romanında da ahkam kesmiş. Ben emekçi halkın edebiyatının elden gitmesine karşı olduğum için Orhan Pamuk’u eleştiriyorum…”

Sinemayla uğraşmayı “3 çocuklu evil barklı bir kadının eski gözağrısını görüp kaçması”na benzeten Türkali, “Sinemaya zaman ayırmasaydım pek çok romanım daha olabilirdi. Kötü mü yaptım? Sanırım iyi yaptım… Sinema ve senaryo yazma tekniklerini hapisanede yattığım zamanlarda öğrenmiştim. Unutulmamalıdır ki ‘Ağacı resmetmeyi, ağaçtan değil bir ressamdan öğrenebilirsiniz’ Teorik birikimime karşın çok iyi yönetmenlerle birlikte çalışma şansım oldu… O nedenle sinemada ‘Hoca’ diye anıldım” dedi.

Türkali okurlarınca ilk romanı “Bir Gün Tek Başına”nın sorulmasından yakınarak, “Diğer romanlarımı da o kadar seviyorum. Son çalışmamı da bitirebilirsem Türkiye’de 20’nci yüzyıl hakkında ipuçları vermeyi tamamlamış olacağım. Romanlarımda tasvirden hep kaçındım, okur seyreder gibi okuyor” diye konuştu.

“KÜRT SORUNU ÇÖZÜLMELİ”

Türkiye’de demokrasinin kurulmasının Kürt sorununun çözümünden geçtiğini belirten Türkali, “Bizim devlet suçlu bir devlettir. Güney Doğu’da köyler yakıldı, insanlar göç ettirildi. Şimdi geride açlık ve sefalet kaldı. Bana en dokunan haber, çocuklarının önüne yalnızca kuru ekmek koyabilen bir annenin intiharıdır. Türkiye’de kan durmalı. Bu kanı durduracak her türlü mücadelede varım. Bu amaçla Başbakan’a da mektup yazdım…”

Türkali, Türkiye’den gelen göçmenlere de seslenerek, “Hep birlikte ve hiç ayrım yapmadan Türkiye’de açlık ve yoksullukla boğuşan halkla insani dayanışmanızı gösterin” dedi.

“GÜLEN HAREKETİ MADRABAZ”

Fetullah Gülen cemaatini “Dış kaynaklı kapitalizmin Türkiye’deki dini kesimini temsil eden usta ve madrabaz bir akım” olarak niteleyen Türkali, Türkiye’de toprak sorunun hala çözülemediği ve toprak ağalarının tasfiye edilemediğini söyledi.

UMUTLU KONUŞTU…

Türkiye Komunist Partisi’nin en eski üyelerinden birisi olduğunu söyleyen Türkali, “Uzun politik yaşamınızda hayalkırıklıklarınız oldu mu” sorunusunu da şöyle yanıtladı:

“Sınıfsız toplumun inşası zor ve uzun soluklu bir iş. Bunun bilincindeydik. Bu bağlamda hayal kırıklığım olmadı. Finans kapital insana özgü sorunları çözmekten uzak. Dünya bugün nükleer ve biyolojik savaş tehditi altında. Herşeye rağmen insanlığa güvenmek gerekir. 72 günlük Paris Komünü deneyiminden 70 yıllık bir sosyalist devlet çıktı. Şimdi 70 yıllık sosyalist devlet deneyiminden 700 yıllık sınıfsız toplum yaratılabilir…”

1526830cookie-check93’ünde de komunist…

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.