“AB ile anlaşma bir yere varmaz”

Prof. Dr. Sirkeci, göç krizine köklü çözümün siyasi olarak ulus ötesi barış projesi ile olabileceğini söyledi. Londra Regent’s Üniversitesi’nde Ria Financial Ulus Ötesi Çalışmalar ve Pazarlama Profesörü ve Regent’s Ulus Ötesi Çalışmalar Araştırma Merkezi’nin direktörü Prof. Dr. İbrahim Sirkeci göç ve nüfus üzerindeki çalışmalarıyla uluslararası alanda tanınıyor.

Prof. Dr. Sirkeci, “Türkiye-AB anlaşmaları bir yere varmaz. Durum şu sadece Suriye’de değil, Irak’ta Yemen’de SUdan Afganis Fil Dişi’nde Siri Lanka Malezya Endonezya gibi bin bir türlü yerde savaş var. Bu savaşların herbiri insanları yerinden ediyor. Bunun ötesinde hiç gündeme getirilmeyen bütün kötülüklerin anası sayılan müthiş bir eşitsizlik var” dedi.

Avusturya Bilimler Akademisi’ndeki konferansında sunduğu eşitsizliğe neden olan 3 açığı da Prof. Dr. Sirkeci, şöyle aktardı:

“Biri Demokratik Açıklık, ikincisi Ekonomik ya da Kalkınmada Açık ve üçüncüsü de Demografik Açık… Demokratik açıklıktan anlattığımız bazı ülkelerdeki insanların demokrasiye katılma oranları çok düşük ya da seçim sistemleri öyle kurkulanmış ki onların iktidar olma ihtimalleri yok. Bu orta ve uzun dönemde bir umutsuzluk ve önemli bir çatışma yaratıyor.

İkinci Kalkınma Açığı ise çok daha önemli. Dünyada 250 ülkeden 20’sinin milli geliri 40 bin doların üzerinde geri kalanı ise 5 bin ya da altında. Biz ülkelerin göç hareketlerine baktığımızda 10 bin dolar milli geliri olan ülkelerde göç hareketi dengeleniyor. Bunun üzerindeki ülkeler daha çok göç alıyor, altındaki ülkeler ise daha çok göç veriyor… Burada ironik olan başka bir bilgi de şu: Dünyanın toplam Gayri Milli Safi Hasılası’na dikkate aldığımızda ortalama kişi başına düşen milli gelir 10 bin dolar. Bugün dünyada eşitsiz dağılan kaynaklar, eğer eşit dağılsa göç problemi büyük ölçüde olmayacak.

Üçüncü açık ise ilk ikisiyle ilintili olarak savaş ve doğurganlık etkileşimi ya da sanayileşme olduğu yerde okullaşmanın daha iyi olması gibi… Dünya nüfusunun altında birini oluşturan mutlu azınlık ABD ve Avrupa ülkelerinde doğurganlık oranı küçük, durağan ya da azalma eğiliminde. Diğer tarafta Ortadoğu, Latin Amerika ve Afrikalıların nüfusu sürekli artıyor. Bu nüfusu ne yapacaksınız. Bu nüfusun ihtiyaçlarını karşılayacak alt yapıya sahip değilsiniz. Bu üç açığı biraraya getirdiğinizde güçlü bir göç baskısı ortaya çakıyor. ABD ve Avrupa gibi sanayileşmiş ülkelerin karşılaşmış olduğu sorun bu. Yoksa sadece Suriye’deki savaş değil. AB’nin Türkiye ile girmiş olduğu ‘3 milyar euro verelim 2 milyon Suriyeli’yi içeride tutun’, ‘6 verelim yarısını bize verin’ gibi pazarlıkların gerçek hayattaki karşılığı maalesef sıfır. 2009-11 arasında dünya kamu oyu yoklamasındaki bir kaç soruyu analiz edip yayınladık. O dönemde dahil yurtdışına göçmek isteyen insan sayısı nüfusun yüzde 27’si çıkmıştı. Bugün göç eden 4.5 milyon Suriyeli hala bu orana ulaşmış değil. Bu baskı zaten vardı, savaş sadece bunu hızlandırdı.”

Prof. Dr. Sirkeci, “Ama bu pazarlıklarda asıl problemli yönlerden birisi işin kökenine ilişkin pek bir şey yapılmaması” diyerek şöyle devam etti:

“Türkiye sadece bir sınır.Türkiye sınırını kapatsa n’olacak? Bu kez insanlar Rusya Ukrayna üzerinden gelmeye çalışacaktır. Orayı da kapatsanız n’olur? İspanya’da tel örgüler ördük. Denize feribotlar koyup fırkateynler çıkardık. Gelen gemileri batıralım diye. Binlerce insan öldü ve ölmeye de devam ediyor. Duvar örerek bunu önlemeniz mümkün değil. Kaldı ki AB kendi içinde kendi göç sorununu bile çözebilmiş değil. Bugün 10-20 yıl önce Avrupa’nın Güney’inden Kuzey’ine doğru olan göçü, bugün doğudan batıya görüyoruz. Batıdaki sadece 3 ülke Almanya, Hollanda ve İngiltere göçü alıyor. Kİmsenin Macaristan ya da Romanya’da kalma niyeti yok. Bu anlaşmaların bir sonuç getirmeyeceğine, sadece bir banka hareketi olacağına inanıyorum. Bu anlaşmaların orta ve uzun dönemde göçü durdurabileceğini de sanmıyorum.”

“İngiltere ulusal medyasında Türkiye’nin Suriyeli göçmen sayısını 3 milyon olarak açıklaması eleştirilmiş ve daha az olduğu öngörülmüştü” sorumuza da Prof. Dr. Sirkeci şöyle açıklık getirdi:

“Benim konferanslarda söylediğim şu: Türkiye’deki resmi istatistikler en son 2.6 milyon olarak açıklamıştı. Ama aynı dönemde cumhurbaşkanı 2.8 milyon sayısını telafuz etti. Şöyle bir hesap mümkün, geçen yıl Türkiye üzerinden Avrupaya gelen 1 milyonun üzerinde göçmen var. Bu göçmenlerin sadece yüzde 10’u kayıt altına alınmış. Bunun anlamı bir milyonun yüzde 10, dokuzyüz bin kayıt dışı. Türkiye 2.6 milyon diyorsa gönül rahatlığı ile 1 milyon ekleyebilirsiniz.

Türkiye’nin durumu çok zor. Suriye sınırı çok büyük ve sınırın her adımına bir asker koymanız mümkün değil. Hiç bir zaman yüzde 100 kontrol edemeyeceğiz bir sınır. Ayrıca Suriye, Irak, İran ve Ermenistan’daki komşuların Türkiye’de akrabaları var. Mutlaka bir akış olacaktır. Avrupa’da kayıtlar yerleştikten sonra netleşir. ‘Geri Kabul Anlaşması’ ile karşılıklı sağlıklı kayıtlar tutulacak. Sayının 3 milyonun üzerinde olduğunu tahmin etmek zor değil.”

Prof. Dr. Sirkeci, “Türkiye’nin Suriyeli göçmenleri ‘göçmen statüsü’ vermesi daha mı yararlı olur” sorusunu da şöyle yanıtladı:

“Yok şu an için bunun bir meteryal etkisi olacağını zannetmiyorum. Çünkü BM zaten belli bir miktarda yardım etmeye devam edecek. BM’nin önceliği daha yoksul ülkelere yardım etmek. Türkiye burada kendisine ‘Biz daha iyiyiz daha az para veriyorlar’ diye kendisine bir gurur payı da çıkarabilir. Gerçeklik de öyle. 80 milyonunkarşılayabileceği bir kaç milyonluk Lübnan’a göre daha fazla…”

“Türkiye ne yapmalı” sorusunu da Prof. Dr. Sirkeci “Barış” diye vurgulayarak şöyle devam etti:

“Bölgedeki diğer büyük oyuncuların yanısıra Türkiye’nin de yapacağı şeyler var. Türkiye koşulsuz barıştan yana tavır alırsa, dünyayı da etkileyebilir. Herkesin takdirini toplar böyle bir çaba. Siz ‘barış’ derseniz, ‘bununla barışmam’, ‘şununla masaya oturmam’ diyemezsiniz. Zaten sahada 5 oyuncu var, dördüyle görüşmüyorsunuz. Bu sadece Türkiye için değil herkes için geçerli. IŞİD ile de masaya oturabilirsiniz. Zaten oturmanız da gerekir.

Türkiye’nin yapması gereken göçmen uyumuna ilişkin ön yargısız projeleri hayata geçirmesi… Çünkü ne olursa olsun Türkiye’ye gelmiş olan Suriyeli ve Iraklıların önemli bir kısmı ülkede kalmaya devam edecektir. Onların yasal statülerini tanımak, onlara oturma ve çalışma hakkı vermek Türkiye’nin aleyhine değil tam tersine lehinedir. En nihayetinde insanlar bir şeyler üretmek ister. Onlar bedava yaşamak için değil, savaştan kaçıp geldiler. İçlerinde sanatçılar var, doktorlar var, mühendisler var… Bu imkanlar tanınırsa Türkiye bu yükün altından kolay kalkacaktır. Yoksa AB ile pazarlıklar da süregidecektir.”

Prof. Dr. Sirkeci’ye AB ile anlaşmada göçmenlerin kalifiyelisi de konu edildiğini hatırlattığımızda da “Kalfiyeli elemanı tutmak çok zor, kendi yolunu bulur gider. Burada yapacağınız tek şey kalifiyeli eleman yetiştirecek ortamı sağlamanız. ‘Türkiye doğu ile batı arasında köprü’ derler ya aslında ‘Türkiye Güney ile Kuzey arasında’ yani ‘yoksullarla zenginler arasında’ bir köprü” dedi.

738200cookie-check“AB ile anlaşma bir yere varmaz”

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.