Ahmet bir kızı çok sevdi..
Deli divane..
Anası babası olmaz dediler..
O kız senden büyük..
Onu ağbine alacağız
Ağbinin de gönlü vardı kızda..
Ahmet başını eğdi
Büyük sözü dinledi..
Sevdasını içine gömdü..
Ağbi kız ile evlendi..
40 gün 40 gece düğün yaptılar köyde
Ahmet 40 gün odasından çıkmadı..
Gelin geldi eve yerleşti..
Maaile yaşamaya başladılar..
Mert çocuktu ahmet..
Artık ağbinin eşiydi o..
Bir gün bile yan gözle bakmadı..
Yillar geçti,…
Ahmet yine bir kızı sevdi..
Ama kıza açılamıyor bir türlü..
Tam o günlerde acı bir haber ile yıkıldı aile
Ağbi göçük altında kalmıştı..
Gelin dul..çocuklar öksüz..
Hadi dediler ahmete
Evleniyorsun..
Yengenle..
Hayır dedi ahmet..
Artık olmaz..
O benim ablam..
Ben bir kızı seviyorum..
Ne demek dedi baba, amca bağırarak
Sen sahip çıkmıcan da yengeni millete mi yar edelim..
Evleneceksin dedik sana..
Ahmet başını eğdi..
Büyük sözü dinledi
Sevdasını içine gömdü..
Düğün günü geldi..
Damat trasi yapıldı ahmete..
Jilet gibi delikanli..
Kan damarda deli gibi akıyor..
Sevdiği kiz düğün alanında
kırmızı tülbentiyle ahmetin kalbini yakıyor..
hadi dediler babalar amcalar
ahmeti aldılar aralarına..
yola koyuldular..
dul gelin alındı evden..
yeğenler etrafta
birden ahmet yok ortada..
baba dedi:
gerdek odasına çıkmıştır..
çıktılar
açtılar
gördüler..
asılı duran ahmeti…
ama baska birşeyi göremediler.
Hala göremiyorlar…
“İslam öncesi cahiliye toplumunda da levirat türü evlilikler görüldüğü gibi, islam sonrası dönemde de bu tür evliliklerin yapıldığına şahit olmaktayız.
Dinimize göre bir erkeğin, kardeşi hayatteyken onun eşiyle evlenmesi kabul görmemesine rağmen, kardeşin ölümünden sonra, dul kalan yengeyle evlenmenin bir sakıncası olmadığı anlaşılmaktadır.”(internetteki bir kaynaktan alıntıdır)