Almanya’yı örnek olarak göstermek artık inandırıcı değil!

Eskiden Türkiye’de bir terslik oldu mu, hemen lafımız hazırdı: “Almanya’da olsa böyle olmazdı” diye.

Türkiye’de Anayasa Referandumu ve Kanlı Terör gündemin ana konuları. KKTC’de yaşam tam bir “kaos” halinde. İşte bu nedenle ben siz okuyucularımızı biraz olsun Türkiye ve KKTC Gündemi’nden uzaklaştırmak arzusundayım.

Eğer aşağıda yazdıklarımı bir teselli olarak görmek isteyenler olursa buna da karşı değilim.

Yukarıda kaleme almış olduğum gibi biz Türkler ya aynı zamanda yaşamakta olduğumuz ya da çeşitli vesilelerle yaşam koşullarını inceleme olanağını bulduğumu AB ülkelerini “ballandıra, ballandıra” anlatmaya bayılırız. Eminim ben de bunu yapmışımdır.

Sevinmeli miyiz, üzülmeli miyiz bilmiyorum ama artık o “güzel örnekler verdiğimiz” Almanya’mız, Fransa’mız ya da İngiltere’miz yok!

Türkiye’de çok alanda olumlu değişim oldu ama hala yeterince sorun var. Yani kısacası “biz öyle hızlı bir gelişme sağlayıp Almanya’dan, İngiltere’den ya da İsveç’ten farksız bir ülke olduk” diyemeyeceğimize göre galiba gerçek farklı: “Bu ülkelerde bize benzemeye mi başladılar?” sorusu yanlış olmaz.

İşte buna acı bir örnek: Duisburg’ta olanlar ve Duisburg Belediye Başkanı’nın gerçekten utandıran tavrı!

24 Temmuz 2010 Cumartesi Günü Duisburg’ta 1 Milyon gencin katıldığı “Love Parade” yapıldı. “Sevgi” kelimesinin ön plana çıkması gereken bu etkinlik toplam 21 gencin ölümü ile sonuçlandı. Onlarca yaralı ve yüzlerce uzun yıllar “unutamayacağı acı anılarla boğuşacak” sorunlu insan da cabası.

Duisburg fakir bir kent. Aşağı Ren Vestfalya Eyaleti’nin önemsiz kentlerinden biri. Ne ciddi bir futbol takımı var ne de “illa Duisburg’u görmelisin” dedirtecek bir yanı.

Bochum gibi “Hayır biz bunca insanın sorumluluğunu yüklenemeyiz” diyen SPD’li Belediye Başkanları’nın olduğu kentler “Love Parade’nin” kendi kentlerinde yapılmasını red ederken Duisburg’un CDU’lu Belediye Başkanı Adolf Sauerland bunu bir fırsat olarak kullanmak istemiş.

Türkçe de benim politikada kullanmayı sevdiğim güzel bir laf vardır: “Ayakkabı numaranı bileceksin!” diye. Duisburg Kenti maalesef ufacık ayakları ile koca bir ayakkabıyı giymeye kalkmış.

En fazla 250 bin kişilik kapasitesi olan bir kent olarak yarım milyona bile hayır demesi gerekirken 1 milyonluk bir kitle etkinliğini kabul edivermiş.

Oysa kentin aklı başında sorumluları hep uyarmışlar “bu iş ters giderse sonu felaket olur” diye.

Kent Yönetimi ve tek hedefleri para kazanmak olan “Love Parade” organizasyonunu yapan şirket temsilcileri ise bu uyarıları ya hafife almışlar ya da hedeflerine ters geldiği için kulak arkası etmişler. Belediye “Love Parade” aracılığı ile Duisburg’u ünlü ve başarılı pazarlayacağım sevdasıyla ve organizatörler Duisburg’ta olmazsa bu yıl da olmaz “nasıl para kazanırız” kaygısıyla güya “tüm önlemleri alarak” bu etkinliği organize etmişler.

Tüm önelmler deyince: “Kalabalığın kontrolden çıkmasını engellemekle görevli elemanın oturduğu 16 monitordan durumun izlendiği konteyner en çok ölümün olduğu noktada olduğundan içindekilerin hareket olanağı olmamış. Konteynerdeki iletiğimi sağlayacak poliste ise telsiz yokmuş. Mobil telefonlarda bir milyon kişi telefon etmeye kalktığından iflas etmiş.” Ve böylece tüm tedbirlerin alındığı iddia edilen etkinlikte komuta merkezi en aciz konumda kalanların başında gelmiş.

21 genç insan binlerce insanın itişmesi ve birbirini ezmesi sonucu yaşamlarını yitirdiler. Ölü sayısı çok daha fazla olabilirdi.

Buraya kadar anlattıklarım bize Türkiye’de ya da Kuzey Kıbrıs’ta pek yabancı gelmiyor olsa gerek.

Ancak asıl skandal Belediye Başkanı Sauerland’ın kendisi. Adolf Sauerland istifa etmesi gerekenlerin başında gelmesine rağmen ben bu yazıyı kaleme alırken hala istifa etmemişti. Almanya Cumhurbaşkanı bile istifa etmesini dile getiriken o “görevinin başında” değil, çünkü halk içine çıkamıyor. Ancak sokağa çıkamayan Duisburg Belediye Başkanı istifa da etmiyor. Neden mi? Bu da başka bir skandal. Beyfendi eskiden memurmuş ve belediye başkanı olup görev süresini bitirmeden istifa ederse tüm haklarını yitirirmiş.

Yuh! Oysa politikada kimilerinin “beyaz kefen” hazırlayarak idealleri uğruna yola çıktıkları bir dünyada beyfendi “madem memurluktan doğan haklarına bu kadar meraklıymış, o zaman niye belediye başkanı olmuş?” diye sormadan edemiyorum. Politada ideali olan rizikoya girer. Bizim Belediye Başkanı “armut piş ağzıma düş” felsefesi gereği görevini bırakmak için devletin onu görevden almasını bekliyor şimdi.

Görüyorsunuz belki bu tip bir Belediye Başkanı’nı Türkiye’de bile bulamayız ya da Almanya’da anlatmaya başlasak mı acaba: “Türkiye’de ya da KKTC’de olsa böyle bir Belediye Başkanı istifa ederdi” diye.

Ne dersiniz?

1617590cookie-checkAlmanya’yı örnek olarak göstermek artık inandırıcı değil!

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.