Ayaş’ın dutu-Ankara’nın taşı

“dut yemiş bülbül” deyimini çağrıştırmak için haberin her karesini dutla süslüyorlar. Onların zımnen söylediklerini hadi biz açıkça söyleyelim: Deniz Baykal, dut yediği için Sosyalist Enternasyonale katılamadı! Çünkü sosyalist platformda Deniz Baykal’ın yeri yok! Üstelik bu oluşumu çok kötü temsil ettiği için de topun ağzında. Bugün-yarın karar çıkar ve CHP’nin katı devletçi geleneğini diri tutmanın dışında bir hevesinin olmadığı bir kez daha tescillenir. Anlayan için tabi bu tescil. İflah olmaz kimi çevreler, ihraç kararını da uygun yerinden tutup “emperyalist oyun” diye okuyacaklardır. Neyse, kimin ne hali varsa görsün…


Siyasi tarihçemizde özel bir bölümde anılmayı hak edecek bir çapa sahip Bay Baykal’ın o gün dut yemeyi seçmesinin.“Kaderin garip bir cilvesi” olarak da çerçevelemek mümkün.
Muhterem, kaderin kendisine tayin ettiği çizgide verilen rolü oynarken olacakları nerden bilsin? Dut sepetinin önünde poz vermesinin, “dut yemiş bülbül” diye tefsir edileceğini sezseydi değil Ayaş’a gitmek civarından bile geçmezdi. Hele bir de yanında Önder Sav var ki, “Yapmayın Allah aşkına” demek olanağını da büsbütün yok ediyor.


Sosyalist Enternasyonal oluşum, üyesi olan 175 parti ile “global sorunlar”ı ele alacakmış Atina’daki toplantıda. Türkiye’deki üyeleri CHP ise Ayaş’ta dut yemekle meşgul olduğundan, bir de “global” kelimesine ulusalcı sözlükte rastlanmadığından katılmama kararı almış. Bir de toplantının yapıldığı yer ecnebi memleketi! Sövüp saymanın bayraklaştırıldığı bugünlerde (Tuncay gidince ortalık bir nebze duruldu mu ne?) Atina seferi pek makbul karşılanmamış olmalı. Olsun, sonuçta her şey vatan için. Hadi hep bir ağızdan Onuncu Yıl Marşı’nı okuyalım bu kısımda. Yalnız “on yılda on beş milyon genç yarattık” nakaratına geldiğimizde bir dakikalığına düşünelim.


Sosyalist Enternasyonalin, CHP’yi ihraç etmesinin kuvvetle muhtemel olduğunu devletin resmi kanalı TRT’den kulaklarımla dinledim. Demek ki, CHP, çok yakında, yakasına taktığı solcu rozetini, solculuk oynamayı ve de pankartlarda altı okun yanında sıkılarak duran sloganları terk edecek. Ya da “Hayır, aleme sol nedir ben öğreteceğim” diyecek. Der mi der, Baykal bu. Derdi bir iken bin olacak demektir bu. 175 partinin “Senin solculukla alakan yok” yönündeki kararlarını püskürtmek için gerekirse Viyana kapılarına kadar dayanacak. Baykal kavga minderinden hiç inmediği için 175 parti değil karşısına cihan çıksa vız gelir.
Mahalli idareler seçimleri ufukta. CHP’nin bu seçimlerde varlık gösterebilmek için umudunu bağladığı iki şey var: Anayasa Mahkemesi’nin AK Parti’yi kapatma yönünde bir karar vermesi o da olmazsa -tarihi tekerrür ettirip- darbeyle mindere çıkmaktan ibaret. Başka bir şey yok bohçasında. İhraç kararı ile büsbütün öfkesine yenik düşecek olan Baykal, AK Parti’nin yükselişinin engellenemez olduğunu kabullendiği anda “rejim” diye tutturduğu türkünün orijinal versiyonuna geçerek, “askere darbe davetiyesi”ne dönüştürecektir.


Solculukla, Enternasyonalle yolu da ayrıldığından (pardon, kovulduğundan olacaktı) kara cübbeli rektörlere ve toplayabildiği bir grup öğrenciye “Ordu millet el ele” sloganını taşıtacaktır. Şu sıralar gırtlağını yağlamakla meşgul Tuncay Özkan’ı da otobüsün tepesine diktiler mi zehrinden yanına yaklaşılmaz olur. 


Hadi şimdi son vazifemizi yapalım bu siyasi mevtaya. Öleli çok oldu ama yerine ulaştırmakta gecikildi. Evet, koro eşliğinde ve guruba uyum sağlayarak lütfen. Birr…İkii…Üççç : “Ankara’nın taşına bak, gözlerimin yaşına bak/ Uyan, uyan Kemal Paşa, şu Baykal’ın yaptığına bak”.

708790cookie-checkAyaş’ın dutu-Ankara’nın taşı

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.