Bekleme sabrı…

Ülkemizde gelişen ve peşpeşe uç veren bir çok sorun, insanları hem karamsarlığa itebilir, hem de umutsuzluğa sürükleyebilir.
Neden karamsarlık ve nasıl bir umutsuzluk?

Şöyle biraz gerilere gidelim.
Ve hatırlamaya çalışalım.

Başbakan RTE’nin “teğet geçer” dediği global krizin bizi tam da göbeğimizden vurduğu andan itibaren takvim yapraklarını çevirmeye başlayalım.

Almanya’da para toplama vurgununu gerçekleştiren Deniz Feneri sorumlularının Türkiye’deki ucu ile uğraşırken birden Ergenekon’un peşpeşe gelen operasyonları ve ardından gelişen Kürt sorunu ile yeni bir tartışma ortamında bulduk kendimizi.

Şu anda Ergenekon’da derinden derine hissedilen yeni gelişmeler olacağı kaygıları, bir yanda da belirsizlikler var.
Bir yanda ise demokrasi açılımı adı verilen ve Güneydoğu’da çeyrek asırdır süren düşük yoğunluklu iç savaşın sorumlusu PKK’nın dağdan ovaya indirilmesi projesi var.

Güneydoğu’da bugüne kadar akıtılan kanın tek sorumluluğunu sadece PKK’ya, yani tek tarafa yıkmak haksızlık olur.
Çünkü Güneydoğu sorunu ne 25 yıl öncesinin, ne de Birinci Dünya Savaşının sorunu.

Aslında Türkiye Cumhuriyeti kurulurken ve demokrasi denemeleri yapılırken büyük ihmale uğrayan ve uygulanan katı devlet polikaları (politikasızlık) yüzünden yok sayılan bir etnik ırkın üstünde yaşadığı topraklarda “90 yıldır unutulduk” çığlığının 2009 yılında yankı yapmasından başka birşey değil bu son gelişmeler.

Hadi geçmişi fazla eşelemeyelim.
İhmalleri birilerinin sırtına yüklemekten vazgeçelim.
Ama insaf ile söylemek gerek.
Avrupa’ya neden bakmadık, nden gözlerimizi kapadık?
Üstelik dibimizde son 25 yıldır gelişen olaylardan hiç bir ders çıkaracak bir devlet adamı yok muydu ülkemizde de, şimdi bön bön düşünüp karalar bağlıyoruz..

Etnik ayrımcılık yüzünden delik deşik olan Avrupa haritası ve çeyrek yüzyılda mantar gibi biten yeni ve mini devletlerin Avrupa Birliği kapısından içeri alınması bir şey ifade etmiyor mu siyasetciye veya siyasi gücü elinde bulunduranlara?

Yugoslavya’nın paramparça olmasını neden çabucak unutuyoruz.

Valon’larla Flaman’ların kıç kadar Belçika topraklarında ayrı yaşama taleplerinin siyasetcilerin başına dert olduğunu niye aklımızda tutmuyoruz?.

Konya topraklarından küçük Çekoslovakya’nın Slovakya ve Çek Cumhuriyeti olarak yollarını ayırıp, iki ayrı ırkın yaşamlarına ayrı ayrı devam ettiğini hiç mi farketmiyoruz?

İngiltere’nın Etası…
İspanya’nın Batasunası…
Fransa’nın Korsikası…

Bütün ayrılıkcı hareketlerin devam ettiği son 25 yıllık dilimde PKK başka gezegenden mi geldi?

Hadi gelip geçmiş hükümetlerin, siyasilerin ve gücü elinde bulunduranların hatası vardı, ihmalleri çoktu…
Peki bütün haksızlıkları gidermek, insanca yaşama koşullarını hazırlamak için kolları sıvayan bir siyasi erkin niyetini ve iyiniyetle ortaya attığı projesini baltalamak niye?

90 yıllık geçmişte solcuların, sosyalistlerin, ortanın solundakilerin ve de sosyal demokratların yapmaları gerekeni, muhafazakar üstelik üzerine “dinci” gölgesi düşen bir siyasi parti yapmaya kalkışınca bu panik niye?
O zaman adama sorarlar:
Yüzyıla yakın süredir siz nerelerdeydiniz?

AKP eğer demokratik açılımı gerçekleştirirse ebediyen iktidarda kalacak diye korkuya düşenler varsa yanılıyorlar.
Bu iktidar ilk seçimde gidecek.

Ama siyasilerin, kim olursa olsun, sağcısı solcusuyla, dincisi ve muhafazakarıyla, sosyalisti ve tutucusuyla herkesin ve her kasimin demokrasi için çok şey yapması gerektiğini hepimiz biliyoruz.
İyi şeylerin, olumlu projelerin desteklenmesi gerektiğini de savunuyoruz.
Ne var ki bekleme sabrını gösteremiyoruz.
Biraz sabır yeter.
Biraz bekleyelim.
Bakalım projenin içinde neler var?
Biraz daha sabır…

1626770cookie-checkBekleme sabrı…

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.