Bu üniversiteler kimin?

Akdeniz Üniversitesi’ndeki olayların gölgesinde özel üniversite reklâmı yapan ünlü yazar kim?

Yusuf Yavuz- [email protected]
“Hayatımın en güzel günlerinden birini geçirmiştim, Antalya Akdeniz Üniversitesi’nde.. Nasıl güzel bir kampus, nasıl harika bir üniversite, ne tatlı gençlerdi onlar.. Gıpta etmiştim.. “Genç olsam, aralarına karışsam, burada okusam” demiştim.. O üniversite şimdi elinde sopalar, bıçaklar, hatta tabancalar olanların istilasına uğramıştı. Kanlar dökülmüştü.. Kız öğrenciler yurdu terk edip kaçmaya başlamışlardı. (…) İşte o dünya cenneti Akdeniz Üniversitesi, hele de dünya çapındaki Tıp Fakültesi’yle adını uluslararası alanda hızla duyuran bir mükemmel yuvanın tepesinde kara bulutlar dolaşmaya başlıyordu, böyle.. (…) Gecenin bir yarısı, evimin o çok mutsuz çıktığım kapısında anahtarımı çevirirken, bu defa da benden mutlu insan yoktu dünyada.. Nasıl keyifli, nasıl coşkuluydum. (…) O tatsız, o tuzsuz, o mutsuz Hıncal’ı değiştiren sihirli el, inanmazsınız, gene üniversite, gene gençlerdi.. Akdeniz Üniversitesi kâbusundan sonra, Bilgi Üniversitesi rüyasında bulmuştum kendimi.. Rüya gerçekten.. Gerçek olduğuna inanamıyorum hâlâ.. O kadar hayallerimin üstündeydi yaşadıklarım…”

Yukarıdaki satırlar bana değil, Hıncal Uluç’a ait. Ama dayanılır gibi de değil bu yazılanlar. Yine yanıt vereceğim. Hıncal Uluç’a Antalya üzerinden ikinci yanıtım bu. Yanıt vermeden önce Akdeniz Üniversitesi’yle ilgili çizdiği karamsar tablonun hemen ardından, hani şu doksanlı yıllarda “ara  beni  boya beni” türünden ıvır zıvır bir sürü manken, falcı ve şarkıcının ucubeliklerinin arayanlara para karşılığı aktarıldığı 900’lü  “Alo Bilgi” hatlarının da kurucusu olan Oğuz Özerden’in Bilgi Üniversitesi’ne nasıl övgüler düzülüyor bir bakalım:  “Eğer bu gençler bana gelseler ve “Hıncal Ağabey, bir müzikal sahnelemek istiyoruz. Rent.. Ne dersiniz” deseler, “Düşünmeyin bile” derdim.. “Düşünmeyin bile..” Rent’i çok iyi biliyordum çünkü.. O efsane, o Pulitzer ve Tony ödüllü müzikali New York’ta izlemiştim ilk.. Yıllar sonra da Londra’da.. Büyülenmiştim izlerken hep.. Çok ama çok zor bir Rock Müzikali’ydi..
10 yıl önce Bilgi’de kurmuşlar, Tiyatro Candela’yı Ömer’le ayni sınıfta İşletme okurken.. Okul bitmiş, ama sevgileri ve heyecanları bitmediği için Cangela’yı sürdürmüşler, Bilgi bünyesinde, yeni öğrencilerle.. Sonunda ortaya çıkan bu Rent işte. (…) Tabii, iki sevgili dostum, Bilgi Üniversitesi kurucusu, atv kurulurken sevgili Ercan Arıklı’nın yardımcısı Oğuz Özerden ve o hâlâ unutamadığım Kiziroğlu Mustafa Bey efsanesini yeniden yaşatan Dönüşüm vokal gurubunun davudi sesi, öğrenci dekanı Halit Kakınç.. Okulun tüm imkânlarıyla gençlerin arkasında duran yöneticiler.. Oğuz’la yan yana seyrettik oyunu.. Bittiğinde sarıldım, kucakladım, öptüm ve dedim ki ona.. “Üniversiten artık başka hiçbir şey yapmasa, gam çekme.. Bu Rent yeter ve değer her şeye..”
Sonra dedim ki.. “Bu oyunu üniversite kampusünden çıkar.. Lütfi Kırdar mı olur, başkası mı?.. Türker İnanoğlu’na git.. TİM’i iste, benden de selam sarkıtıp, mesela.. Bir büyük ve imkânları geniş bir salonda bir gala için bile olsa, halka açılın.. Üniversiteni de, gençlerini de herkes görsün duysun..”  Ve de sizler için sevgili okurlar.. Ve de özellikle Rock müziğine meraklı gençler.. Rock’ın bu en güzel müzikalini hem de ücretsiz, hem de serbestçe izleyebilirsiniz.. 18-19-30 Nisan geceleri Bilgi kampusünde.. 20 Nisan’da da matine var. Herkese açık. Tekrar ediyorum, giriş serbest. Not edin hemen.. Rent, ayrıca 23 Nisan’da İTÜ, 24 Nisan’da da Koç Üniversitesi kampusünde olacak. Bilgi isterseniz.. Bir telefon.. 444 0 428!. Ya da bir tık.. www.bilgi.edu.tr
 
Görüldüğü gibi, telefon, web adresi ve bütün bir etkinlik takvimi bir bir sıralanıyor. Ayrıca Koç Üniversitesi’nde de Rint Müzikali varmış, onu da duyuruyor. Gazeteye tam sayfa ilan verseniz bu kadar etkili olmaz. Türkiye’deki kurumların ve genel olarak şirketlerin, hele de turizm şirketlerinin iflah olmaz hastalığı haline gelen yapay bir övme hastalığı oluştu son dönemde. Yavuz Donat ve Hıncal Uluç, gazeteci olarak bu hastalığın virüs taşıyıcılığı konusunda en önde yer alan iki kalem erbabı. Haber taşımakla, kamuoyunu bilgilendirmekle, bir şeyin reklamını yapmak arasındaki sınırın nerede başlayıp bittiği tartışılır. Üstelik, eğitimin, sağlığın ve sosyal adaletin kangren olduğu bir dönemde; Sosyal Güvenlik Yasası’yla halkın geleceğinin küreselleşmeci mantığa ipotek edildiği bu zaman diliminde, bu ülkenin çocuklarının geleceklerini aradığı kamu üniversitelerine bu biçimde yapılan snopça saldırılar mide bulandırıcı. Medyanın etkisini yadsımak olanaksız, aksine bu bir yandan olumlu amaçlara da hizmet edebilir. Ancak bunu kullanmanın da bir etiği olmalı. Uluç’un, Akdeniz Üniversitesi’nde yaşanan öğrenci olaylarının ardından 9 Nisan’da yazdığı yazıda yaptığı ve  yukarıda alıntıladığımız cümlelerindeki akıl almaz ölçüdeki Bilgi Üniversitesi reklamı, bu konudaki pervasızlığın geldiği boyutu açıkça gözler önüne seriyor.

 Akdeniz Üniversitesi’ndeki olaylar üzerinden bir kâbus senaryosu yazarak, vakıf üniversitelerinin goygoyculuğunu yapmak; en hafif tabirle terbiyesizliktir! Halkla dalga geçmektir. Ekmeğini yediğiniz, suyunu içtiğiniz, ağaçlarının gölgesinde dinlendiğiniz bu ülkenin değerlerine hakarettir bu. Bilgi Üniversitesi’nin reklâmını yapacaksan yap, buna bir lafımız yok. Ancak yoksul halkın çocuklarının gelecek umudu olan üniversiteleri kötüleyerek, bulanık, kafa karıştırıcı cümleler kurarak yapmayın!  Nur Çintay’ın katıldığı hafta sonu kahvaltılarını, Ayşe Arman’ın Dubai’deki malikânesinin Filipinli bahçıvanını, Hıncal’ın Ertekin’in yerinde yiyip içtiklerini öğrenmeye hevesli bir okur kitlesinden söz etmek yersiz olmasa da, dibe vurmuş egolarınızı tavana fırlatmak için olur olmaz her fırsatta kamu değerlerine saldırmanın dayanılmaz hafifliğinin de bir sınırı olmalı. Kamunun üniversitesi, hastanesi, okulu, fabrikası; kısaca neyi varsa satıp savalım, anladık. Küreselleşme tanrıları böyle buyuruyor, buna da itirazımız yok. Ama bu kadar da fütursuzca saldırmayın be kardeşim. Anayasanın kendisine tanıdığı en temel hakların bir bir elinde alınmasına seyirci kalan bu halkın çocuklarına bu kadarını da yapmayın!

Özel hastanelerin ölmek üzere olan hastalarını kamu hastanelerine göndererek yasal sorumluluktan kurtulmaya çalıştıkları söyleniyor. Üstelik bunu dile getirenler sağlık sektörü çalışanları. Sağlığı özel hastanelere, orta öğretimi dershanelere, yüksek öğretimi de vakıf üniversitelerine verelim olsun bitsin mantığının yarattığı sessiz cinneti,  bu gidişle AKP’nin dağıttığı erzaklar, sadakalar da önleyemeyecek. Bütün insanlık değerlerine, kamusal varlıklarına,  kültür birikimine acımasızca saldırılan ve bu büyük saldırının seyircisi olmaktan başka çaresi bırakılmayan bu zavallı halka bu kadar da vurmayın! Akdeniz Üniversitesi’ndeki şiddeti eleştirmek, yaraları sarmaya çalışmak, gerilimi azaltıcı tavırlar takınmak başka, “düşenin dostu olmaz” anlayışıyla kamu üniversitelerine abanarak, özel üniversite reklâmı yapmak başka şey. Ve bu ikisinin arasındaki niyet farkını anlamayacak kadar ahmak değil bu halk.

Hıncal Uluç’un önce “hayatımın en güzel günlerinden birini geçirdim” dediği, sonra kâbuslu cümleler kurarak Bilgi Üniversitesi reklâmı yapmak için araçlaştırdığı Akdeniz Üniversitesi’nin öğretim üyelerinden ve aynı zamanda Rektör Mustafa Akaydın’ın danışmanı olan Prof. Dr. Çetin Yetkin’le geçtiğimiz günlerde yaptığımız bir söyleşide, üniversiteler ve YÖK arasındaki gerilime de değinmiştik. Yetkin, üniversitelerde yaratılmak istenen tabloya ilişkin sorumuzu yanıtlarken durumu şu sözleriyle çarpıcı biçimde özetlemişti aslında: “Şimdi bu YÖK Başkanının seçilmesinde iki tane faktör var. Besbelli. Bunu ben söylemiyorum. Önce YÖK Başkanın kendisi kamuoyuna yansıyacak şekilde, ‘ipimizi çekerler’ biçiminde söylüyor, yani önceden anlaşıldığı belli. Ondan sonra da Maliye Bakanı ‘sıkıysa yapmasın’ diyor. Yani nasıl bir kişinin seçildiği en yetkili ağızlardan belli… AKP iktidarı, açıkça görüldüğü üzere, toplumda sürekli gerilim yaratarak ve kamuoyunu olur olmaz şeylerle uğraştırarak, yürümekte olduğu asıl hedefini gözlerden saklamak amacını gütmektedir. YÖK Başkanı, işe başlar başlamaz, söz ve davranışları ile yarattığı gerilim ve yapay gündem ile bu amaca hizmet etmektedir… Ve gelir gelmez bütün üniversiteler karıştı. Ben burada şunu yinelemek istiyorum: Bu iktidar kriz yaratarak varlığını sürdürüyor. Ve Türkiye’de kamplaşmalar onun işine yarıyor. YÖK Başkanı’nın ilk işi de üniversitede bunu yapmak, üniversiteyi de bu krizin içine sokmak oldu…”

Aslında Prof. Dr. Çetin Yetkin’in dile getirdiği başka bir gerçek daha vardı. Siyaset biliminde  “Olumsuz seçim” diye bir kavram olduğundan söz etmişti, söyleşimiz sırasında. Ve şu örneği vermişti: “Narkotik şubesine polis müdürü seçilecek. Nasıl bir adam olması gerekir; önce zeki, narkotikten anlayan, namuslu ve çalışkan bir adam olması gerekir ki uyuşturucu kaçakçılığına engel olsun. Ama uyuşturucu kaçakçılığı yapanlar bu atama üzerinde şu veya bu şekilde etkili oluyorlarsa, nasıl bir adam getirmek isterler, önce kendilerinden birini o değilse ahmak birini ya da rüşvetçi birini getirirler ki işleri yürüsün. Yani olumsuz seçim budur…”

YÖK Başkanı Yusuf Ziya Özcan’ın siyaset bilimindeki “olumsuz seçim” kavramıyla ilişkilendirilip ilişkilendirilemeyeceğinin yorumunu bir kenara bırakıp, bu seçimde Hıncal Uluç’un reklâm kokan cümlelerle övdüğü Bilgi Üniversitesi’nin de içinde olduğu vakıf üniversitelerinin yöneticilerinin şu veya bu şekilde bir etkisi olduysa, işte o zaman vay halimize. Hepimizin çocuklarının geleceği ipotek altında ve hepimizin; Rent Müzikali’nin büyülü nağmeleri eşliğinde küresel köyün Hıncal’ının peşinden gitmekten başka çaremiz yok!

 


 

1195760cookie-checkBu üniversiteler kimin?
Önceki haberSessiz kalan herkes bu suça ortaktır
Sonraki haber1 Mayıs 1977 Katliamı ile Yüzleşelim!
YUSUF YAVUZ
YUSUF YAVUZ (GAZETECİ-YAZAR) Isparta, Sütçüler'de doğdu. 1990’da edebiyatla ilgilenmeye başladı. Deneme ve inceleme tarzındaki ilk yazıları 1996 yılında 'Atatürkçü Ses' Dergisi’nde yayımlandı. Aynı yıl yerel ölçekte yayın yapan kanallarda 'Dönence' başlıklı radyo ve televizyon programları hazırlayıp sundu. 1999 yılında Antalya'da kurulan Müdafaa-i Hukuk Dergisi’nde yazmaya başladı. 2001’de Gazete Müdafaa-i Hukuk’ta Muhabir-Temsilci olarak görev aldı. Daha sonra adı 'Yeniden Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk' olan dergiyle bağını temsilci-yazar olarak sürdürdü. 2001-2007 yılları arasında Kaş Kitap Şenliğini organize ederek başta çocuklar ve gençler olmak üzere yöre insanının kültür, sanat ve edebiyat çevreleriyle buluşmasını sağladı. 2005 yılında Muğla ve Antalya arasındaki sahil bandında yaşanan yabancılara toprak satışına ilişkin yaptığı araştırmalar önemli etkiler yarattı. Deneme, inceleme, röportaj, düz yazı, haber ve yorumları; Cumhuriyet Akdeniz, Odatv, Yeni Harman, Edebiyat ve Eleştiri, Yolculuk, Evrensel, Atlas, Magma, Aydınlık, Birgün, Açık Gazete gibi dergi ve gazetelerde yayımlandı. Antalya merkezli VTV Televizyonunda, Pelin Gel Ağan'la birlikte 'İki Ağaç İçin' adıyla 16 bölümden oluşan bir program hazırlayıp ve sundu. Kanal V Televizyonunda, Biyomühendis Çağlar İnce ile birlikte, Yörük kültürünü ve tarihsel köklerini ele alan 'Islak Çarıklar' adlı belgesel haber programı hazırlayıp sundu. Araştırma yazılarından bazıları, 'Yer Bize Çimen Verdi' ve 'Darağacına Takılan Düşler' adıyla belgesel filmlere de konu olan Yavuz, şu sıralar 'Islak Çarıklar' adlı bir belgesel haber programı için çalışmalarını sürdürüyor. Ağırlıklı olarak arkeoloji, çevre, kentsel dönüşüm ve tarım konularını ele alan çalışmalar yapmayı yazılı ve görsel medyada sürdüren Yavuz, yıkım politikalarıyla tarımdan hayvancılığa, kültürden mimariye kırsal yaşamın dönüşümünü ele alan araştırma yazılarıyla tanınıyor. Ziraat Mühendisleri Odası Basın Ödülü, Çağdaş Gazeteciler Derneği Belgesel ödülü, Türkiye Ziraatçılar Derneği Tarım ödülü, Kubaba Derneği kültür hizmeti ödülü'nün yanı sıra Türkiye Ormancılar Derneği gibi çeşitli meslek odası, kurum ve kuruluşlar tarafından ödüle layık görülen Gazeteci Yusuf Yavuz, Likya'dan Teke yöresine uzanan coğrafyadaki su kültürüne ilişkin uluslararası bir sanat projesinin de danışmanlığını ve metin yazarlığını üstleniyor.

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.