Bu vadiyi görmeden ölmeyin

Türkiye’nin önemli yürüyüş parkurlarını turizme kazandıran fotoğraf sanatçısı Ersin Demirel, bölgeyi güneyin Anzer’i olarak tanımlarken, turizmci İbrahim Ağartan da yörenin dokusunun yitirilmemesi gerektiğini söyledi. Baraj HES ve taş ocaklarına direnen bölge, ‘ölmeden önce görülmesi gereken yerler’ arasında anılıyor.

YUKARI KÖPRÜÇAY’IN RENKLERİ

Kastamonu İstiklal Yolu, Yenice Ormanları Yürüyüş Yolları ve Çorum Hitit Yolu gibi önemli yürüyüş rotalarını Türk turizmine kazandıran fotoğraf sanatçısı ve gezi yazarı Ersin Demirel, antik dönemde Eurymados ismiyle tanınan Köprüçay’ın, kaynağından Akdeniz’e uzanan yolculuğunda değişik bir coğrafyaya tanıklık ettiğini söylüyor. Köprüçay’ın kimi yerde sarp bir kanyona girerken kimi yerde özgün kültürel doku oluşturduğunu anlatan Demirel, “çam, sedir ve defne ağaçlarıyla sarmalanmış ormanlar arasındaki bölge, outdoor aktiviteleri açısından da oldukça zengin olanaklar sunuyor. Eğirdir Gölü-Aksu-Zindan Mağarası-Kesme-Çaltepe-Beykonak-Aspendos-Serik güzergâhı, birçok bisikletçinin pedal bastığı önemli bir rota. Köprülü Kanyonun kuytuluklarında ve dağların eteklerindeki dağ laleleri, turuncu gelincikler ve Dedegöl güllerinin kokuları arasında ilerleyen St. Paul Yolu, yerli yabancı birçok yürüyüşçünün rağbet ettiği önemli bir rota. Köprüçay boyunca ayrıca birçok alternatif güzergah üzerinde trekking etkinlikleri yapılabilir” dedi.

GÜNEY’İN ANZERİ

Ayrıca bölgede jeep safari, foto safari, bitki gözlemi gibi tur aktiviteleri düzenlenebileceğini belirten Demirel, Dedegöl dağlarıyla Sarp dağının gölgesinde nazlı nazlı akan nehrin kıyısına konumlanmış köylerin bazılarının, özgün kültürel dokularıyla dikkat çektiğini didile getiriyor. Asırlık ahşap evleriyle tanınan Beydili köyünün ekoturizm merkezi olmaya aday yerleşimlerden biri olduğunun altını çizen Demirel, güneyin Anzer’i olarak tanımlanabileceğini belirttiği Beydili’nin balının da ünlü olduğunu söylüyor.

TOTA YAYLASININ BÜYÜSÜ

Antalya’dan Yalvaç’a uzanan 500 kilometrelik St. Paul Yolu’nun üzerinde bulunan Kesme’den Kasımlar’a uzanan coğrafyanın tarihi mekanlara da ev sahipliği yaptığını söyleyen Demirel, “özellikle kayaların doğal bir geçit oluşturduğu Köprütaş ve Böğrüdelik civarında, etrafa dağılmış antik kalıntılar görülebilir. Ardından ulaşacağınız Belpınar mevkiinde, Köprülü Kanyon ve vadinin karşı yamacındaki Kasımlar manzarasını seyredebilirsiniz. Yaylacıların mekanı olan bu mezra, özellikle bahar aylarıyla birlikte şenleniyor. Belpınar’dan Kasımlar’a yöneldiğinizde, hemen altınızdaki mahalle, evleriyle dikkat çekiyor. Kasımlar çevresindeki bir başka güzellik, yerleşimin hemen üzerindeki Tota yaylası. Orman işletmesine ait olan alan, mesire yeri olduğu kadar güzel bir kamp alanı aynı zamanda. Şırıl şırıl akan çam kokulu suları, cıvıldayan kuş sesleri ve ormanın dinginliği büyülü bir ortam yaratıyor. Her akşam karşıdaki Dedegöl Dağlarının akşam kızıllığındaki renkleri inanılmaz bir görüntü sergiliyor” bilgisini verdi.

DOĞAL VE TARİHİ MİRAS KORUNMALI

St. Paul Yolu’nun Türkiye’nin ikinci büyük yürüyüş yolu olduğunu belirten Eğirdirli Turizmci İbrahim Ağartan da, bölgedeki konaklama sorununa değindi. Bölgenin ihtiyaçlarına göre turizmin yeniden yapılandırılması gerektiğinin altını çizen Ağartan, doğal ve tarihi mirasın korunarak ekolojik ve sosyal sürdürülebilirliğin sağlanmasının önemini vurguladı. Sağlık açısından güvenli ortam hazırlamak, sahici ve şeffaf turizm ürünleri sunmak ve yörenin eski havasının kaybedilmemesini bölge açısından hayati önemi olduğunun altını çizen Ağartan, konaklama çeşitliliğinin çoğaltılması gerektiğini söyledi.

BAŞIMIZI ELLERİMİZİN ARASINA ALIP DÜŞÜNMELİYİZ

Aşırı betonlaşma ve doğa tahribatına da değinen Ağartan, gelecek vadeden St. Paul Yolu’na yönelik yapılacak çalışmaların Türk turizmine olumlu katkılar yapacağını belirtti. Kasımlar Barajı ve bölgedeki taş ocaklarına da değinen Ağartan, başımızı ellerimizin arasına alıp, bizden sonraki kuşaklara nasıl bir yurt bırakacağımızı ve vahim olan bu tabloyu nasıl düzelteceğimizi defalarca düşünmeliyiz” diye konuştu.

Yukarı Köprüçay Havzası olarak adlandırılan bölgede çok sayıda HES projesinin yanı sıra baraj ve şişeleme tesisleriyle taş ocakları da havzayı besleyen su kaynaklarını tehdit ediyor.

1527670cookie-checkBu vadiyi görmeden ölmeyin

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.