Demokrasi lüks mü? (VI)

Özal’ın beklenmedik ölümünden sonra askerlerin Çankaya’ya çıkmasına yeşil ışık yaktıkları Demirel acaba “araziye” mi uyacaktı, yoksa geçmişte kendisini iki defa koltuktan indiren askeri vesayetin gücünü en azından “ihtilal” yapamamaları açısından azgariye düşürebilecek miydi?

Yıllar öncesine dayanan dostlukları ve üniversite sıralarından arkadaşlıkları Erbakan iktidarına nefes aldıracağını sananları kısa zamanda yanılttı.

Erbakan Hocanın da “kör gözün parmağı” gibi askerlerin hoşlanmadığı hangi konu varsa tersini yapmaktan geri kalmaması herkesi düşündürmeye başlamıştı.
Başbakan Yardımcısı Tansu Çiller de Erbakan’ın bazı ters politikalarını geri döndürmekten aciz kalıyordu.
Dini ağırlıklı siyaset askerleri belki de aylar öncesinden harekete geçirmişti.
İpler çok kısa zamanda gerildi.
Hacı-hoca takımının Çankaya’daki Başbakanlık konutunda iftar yemeğine davetleri, ardından Sincan Belediye Başkanı Bekir Yıldız’ın Filistin Kurtuluş Gecesi düzenlemesi bardağı taşıran damla oldu ve 28 şubat’a adım adım gelindi.

Son Milli Güvenlik Kurulu (MGK) toplantısında askerler iktidarın çekilmesini dile getirdiler.
Kurulun kaleme aldığı ve Cumhurbaşkanı Demirel’in de desteklediği sert muhtırayı Erbakan önceleri üstlenmedi.
Ve 28 Şubat sabahı tanklar Sincan sokaklarına indi.

“Post modern darbe “ adı verilen bir çocuğumuz (!) daha oldu

İki büyük darbe, bir küçük aradarbe ve ardından postmodern 28 Şubat.

Bütün bunlar olurken son çalıştığım, Aydın Doğan-Mustafa Özkan ortaklığında yayın hayatına başlayan Son Havadis Gazetesi’nin Ankara Temsilciydim.
Tüm olayları içinde yaşadım.
Ama hiçbir zaman sabah vakti Genel Kurmayın nizamiyesinde kuyruğa girmedim.
Bu kansız darbenin aktörü Çevik Bir Paşa’nın tek bir brifingine katılmadım.
Genel Kurmay karargahındaki toplantılara katılan profesörlerin, yargı mensupları ve gazetecilerin bu demokrasi dışı müdahalede az rolleri olmadı.
Medya bu sefer de sınıfta kaldı.
Erbakan’ı bir şekilde hizaya getirmek, çözümü demokratik yollarla aramak varken, darbecilere yeşil ışık yakmak basının nedense işine geldi.
Demirel’in de demokrasinin bir kez daha katledilmesinden rolü ortaya çıktı.
Ne yazık ki Demirel iyi bir sınav vermedi.
Siviller yine askeri vesayet sayesinde alaşağı edildiler.
Demokrat Parti’nin Sular İdaresi Genel Müdürü, Adalet, daha sonra Doğru Yol Partisi’nin Genel Başkanı, demokrasi havarisi Demirel bu ülkede demokrasi yerleşsin diye yola çıkmışken nedense demokrasiyi lüks gören zihniyetle aynı kaptan su içmeyi tercih etti.
Olan demokrasiye oldu..
Seçilenler yine tepelendiler.

(devamı var)

1628230cookie-checkDemokrasi lüks mü? (VI)

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.