Dizilerin aranan oyuncusu

-Oyunculuk kariyerin nasıl başladı diye sormak istiyorum? Bilinçli bir tercih miydi, yoksa şartlar mı oyunculuk yolculuğunu başlattı?

Bilinçli bir tercih değildi ama ilkokuldayken bile tiyatro ile uğraşan bir çocuktum ben. Ortaokulda lisede hep tiyatro kolu öğrencisi olarak faaliyetlere katılırdım. Tabi o yıllarda bu işi profesyonel ve mesleki anlamda hiç düşünmemiştim. O zamanlar zaten sektör böyle değildi. Sadece trt vardı ve dizi sektörü patlamamıştı. Askerden sonra para kazanabilmek için bazı ticari denemelerim oldu. Bunları yaparken geçmişte hobi olarak yaptığım tiyatro ve oyunculuk hep içimde dışa vurulmayı bekliyormuş meğer. Yıllar önce bir oyuncu ajansıyla yollarım kesişti. İlk projelerinde yer aldım ve zaten donanımlı olduğum için o günden sonra talep görmeye başladım. Diziler peş peşe birbirini izledi. Sevdiğim bir işi yapınca hızlı yol aldım galiba. Dizi sektörü çok dengesiz. Bazen çok yoğun bir tempoda çalışıyoruz bazen de uzun süre bir projeye dahil olmayı bekliyoruz. Biraz nasip kısmet işi. Umarım gelecek geçmişi aratmaz.

-Şu anda bir proje var mı? Seni nerede izleyeceğiz?

Evet şu anda yeni bir işe başladık. Trt için Hz.Muhammed’in hayatını çekiyoruz. Çok güzel bir işe imza atacağız inşallah. Bende Hz. Abbas karakterini canlandırıyorum. İnşallah halkımız çok sevecek ve ilgiyle izleyecek. Eylül ekim gibi yayına girer sanırım. Şu an çekimlerimiz Konya’da devam ediyor.

-Dizilerin ve filmlerin aranan karakter oyuncususun. Seni başrolde ne zaman göreceğiz? Oyunculukta hedefin, hayalin nedir?

Başrol oynayabilmek birçok kriterin denk gelmesiyle çok ilgili. Bizim ülkemizde yetenekli olmak ve işini iyi yapmak, çok güzel ya da çok yakışıklı olmak yanında çok doğru insanlara denk gelmek, arkanızın sağlam olması ve tabii ki şansınızın bahtınızın açık olması gibi bir çok taşın yerine oturması lazım. Çok fazla öyle bir hedefim yok. Günün birinde olursa büyük keyif alırım tabii ki.

-Talat Bulut’a benzetiyorlar mı seni?

Evet öyle bir durum var. Sanırım saç ve ten rengim çağrışım yapıyor insanlara. Hatta bununla ilgili bir anım bile var. Taksimde yaşlı bir teyze yanıma geldi. “Ah evladım biz seni ailece çok seviyoruz ‘annem’ dizisi bitti çok üzüldük” dedi. “Eve gidince torunlarıma seninle konuştuğumu söyleyeceğim çok sevinecekler” dedi. “Yeni dizi olacak mı” falan diye sordu. Kadıncağız Talat Bulut’la konuşuyor diye öyle sevinçliydi ki, kadına “ben değilim, benzettiniz” diyemedim. Onu hayal kırıklığına uğratmak istemedim. Elini öptüm ve “evdekilere çok selam söyleyin” diyerek yanından ayrıldım.

-Yüzünü artık herkes tanıyor, daha çok hangi rolleri yakıştırıyorlar sana?

Kötü adam rollerini çok oynadığım için hep vuran kıran eli silahlı rollerden hatırlıyorlar ve o tip rollere yakıştırıyorlar. Ama bunu kırmam lazım. Bir komedi dizisinde komik bir karakteri canlandırmaya ihtiyacım var.

-Son yıllarda sinema sektöründe de dizi sektöründe de hareket var. Ama dizilerde hem iyi hem de garabet bir durum var. Bir dizi yayına giriyor konusu, kadrosu, kurgusu baştan oturtulmuş olsa da saçma bir şekilde konu kayıp gidiyor. Uzadıkça anlamsızlaşıyor. Kaliteli dizi deyince ne anlamalıyız? Benim kafam karıştı zira.

Dizilerin 4-5 sezon uzaması hatta daha da çok devam etmesi konunun lastik gibi uzamasına sebebiyet veriyor. Senaryoyu uzatmak ve konuyu o kadar sezona yaymak için bazen konu amacından çıkıyor. Bazen dizideki küçük bir çocuğun dizi boyunca büyüyüp genç bir delikanlı olduğunu bile görebiliyoruz. Bence gerçekten çok güzel bir hikayeyi daha tempolu ve en çok 3 sezonda bitirseler izleyenler için çok daha güzel olur. Mesela Şener Şen ve Türkan Şoray’ın oynadığı İkinci Bahar dizisi çok fazla uzatmadan izleyenleri büyüleyen bir diziydi.

– İyi biz dizi için oyuncunun etkisi fazla mıdır?

Oyuncunun etkisi tabii ki çok fazla. Neticede iyi oyunculuk olmazsa izlerken saçma ve komik gelebilir. Ama tabi oyuncu sadece önemli taşlardan biridir. Senaryonun gücünün ve çeken yönetmenin tarzının çok önemi vardır. Diğer faktörler iyi değilse oyuncunun yaptığı havada kalır. Önemli olan kaliteli bir bütünlük sağlamak.

-İyi bir hikaye bir televizyon dizisinin başarıya ulaşmasında etkili midir? Tabii tek başına.

İyi bir hikaye bu işin olmazsa olmazı. İnsanların ilgisini çekecek merakla ve heyecanla izlemelerini sağlayacak bir hikaye şart. O kadar fazla kanal ve o kadar çok dizi var ki insanlara değişik gelecek diğer hikayelerden çok farklı ve ilgi çekecek bir konu bulmak artık zorlaşıyor. Ama az önce de dediğim gibi güçlü bir hikaye tek başına her şey değil. Onu hakkıyla oynayacak oyuncu kadrosu ve onu ekranlara taşıyacak kalitede bir yönetmen olmazsa sacayakları tamamlanmamış olur. Netice istenen gibi olmaz.

-Bazı dizler var ki, artık misyonunu tamamlamış, oyunculuk yok, senaryo yok, kurgu yok ama hala izleniyor. Kurtlar Vadisi mesela. Bu yıl da ekranlarda olacakmış. Seyircisi azalsa da izleniyor olması şaşırtıcı geliyor insana.

Haklısın. Artık o kadar uzadı ki eski özelliğini yitirmiş durumda. Yapımcısı belki de onun yerine başlatması gerekecek yeni projelere güvenemiyordur. Gittiği kadar gitsin diyor olabilir. Ben kurtlar Vadisinin iki ayrı sezonunda oynamıştım. Bunlardan biri 6 diğeri 9 sene önceydi. Dizi hala devam ediyorsa bir yerde bir yanlış var diyebiliriz.

-Bir dizinin ideal süresi ne olmalıdır? Eskiden 40 – 50 dakikayken şimdi neredeyse 100 dakikayı geçiyor. Bu kadar uzun olmasının nedeni başroldekilerin almış olduğu para mıdır?

Hayır başrollerin aldığı parayla ilgili bir durum değil. Ekranları forse eden 5-6 tane kanal var ve bunların dizilerinin arasında ciddi rekabet var. Bölümler artık bir sinema filmi uzunluğunda çekiliyor. Bunu bence kanallarda istiyor. Çünkü bir diziyle bütün akşamı çıkartabiliyorlar. Dizi kısa sürse bir başka dizi ya da programla o geceyi doldurmak zorunda. Oysa dizinin özetiyle ve sonra yeni bölümüyle bütün bir akşamın yayın akışını doldurabiliyor. Buradaki zorluk set çalışanlarının düştüğü durum. Sabahlara kadar bitmeyen ve ertesi gün yine aynı tempoda başlayan çekimler en çok onları zorda bırakıyor. Gerçekten çok ciddi bir emek var kamera arkasında ve önünde.

-Bölüm başına bazı başrol oyuncuları 50 bin – 75 bin lira gibi paralar alıyorlarmış. Doğru mudur?

Bu tip rakamlar her dizinin başrol oyuncusu için geçerli değil. Türkiye’de ismi o dizinin izlenmesine sebep olan bazı oyuncular var ve bu paraları aldıkları doğru. Ama bu sanıldığı gibi fazla sayıda değil. Dizileri çok tutan ve ismi diziyle anılan bazı oyuncular için geçerli bu durum.

-Yardımcı oyuncular ne kadar para alıyor?

Sette figürasyondan başrol oyuncusuna kadar enteresan farklılıkta bütçeler var. Her projenin belli bir bütçesi oluyor. Belli seviyeye gelmiş oyuncuların aşağı yukarı kendilerine göre bir kaşeleri oluşuyor. Rakamlar çok farklı o yüzden pek bir şey demeyeceğim ama başrol oyuncularıyla başrol altı oyuncular arasında çok ciddi fark var. Sette 50 tl alan figüran da var 2-3 bin alan oyuncu da var 40-50 bin alan başrol de var. Geniş bir yelpaze yani.

-Hala dublaj var mı?

Maalesef var. Ben dublajı pek sevmem. Sesli çekimlerin daha doğal olduğunu düşünüyorum. Dublaj biraz sunileştiriyor. Allahtan bizim ülkemizde dublaj iyi yapılıyor ama yine de dublajdan aynı zevki alamıyorum ben.

-En beğendiğin dizi hangisiydi? Oynadıklarının arasında ve izlediklerinin arasında…

Belki inanmayacaksınız ama ben dizi izlemiyorum. Çünkü dizileri normal halk gözüyle izleyemiyorum. Dizileri başka gözle irdelediğim için havaya giremiyorum. Bir diziyi izlerken farklı şeylerle değerlendirmeye başlıyorum. Nerde çekilmiş, nasıl çekilmiş, hangi açılardan çekilmiş, şu arkadaşım oynamış bu arkadaşım oynamış falan derken dizinin havasından çıkıyorum. Son yıllardaki diziler içinde Muhteşem Yüzyıl iyi bir prodüksiyondu. Bende geçmiş sezonlarında Haydar Çelebi Paşa’yı canlandırmıştım. Biraz uzadı ama harcanan paraya ve yapılan emeğe değdi. Mesela dizide sürekli eskiye dönüşlerle devam edildiği için Ezel’i çok başarılı bulmuştum. Geri dönüşleri çok olan dizilerin senaryosunu yazmak ve konuyu sürekli merakla devam ettirmek ciddi bir başarı. Bir de Aramızda Kalsın adlı dizi keyifli bir dizi. Şener Şen’in İkinci Baharının tadını alıyorum o diziyi izlerken. Ama dediğim gibi pek dizi izlemiyorum o yüzden belki de çok daha güzel diziler varsa da ben kaçırmış olabilirim.

-Sinema için hayalin var mı?

Kafamda bir senaryo var. Bir gün senaryosu bana ait ve kendi oynadığım bir sinema filmim olsun isterim. Hayat bu bellimi olur belki Allah nasip eder.

-Aslen Malatyalısın ama İstanbul Bakırköy doğumlusun. Halen Bakırköy’desin. Bakırköy’ün hayatında özel bir yeri var mı?

Evet ben aslen Malatyalıyım. Bakırköy ömrümü geçirdiğim yer. Benim için özel bir semt. Eskiden çok daha güzeldi ama yinede çok seviyorum.

-Çok gençsin ama iki yetişkin çocuk babasısın. Genç evlenmek nasıl bir şey?

Erken evlendim. Askerden geldikten bir sene sonra evliydim. Hal böyle olunca çoluk çocuğa erken karışıyorsun. Genç evlenmenin avantajı da var dezavantajı da. Düzenli bir hayat ve çocuklarınla paylaşabileceğin ortamlar avantajı. Onlarla arkadaş gibi gezebiliyorum. Maça sinemaya gidebiliyorum. Aynı kafada takılabiliyorum. Güzel duygular bunlar.

-Çocuklarının oyuncu olmasını ister misin?

Hayır istemem. Zaten hem öyle bir niyetleri hemde öyle bir yetenekleri yok. Biri biyoloji okudu diğeri bilgisayar programcısı. İnşallah iyi işlerde çalışıp kariyer yaparlar.

-Futbola ilgi nereden geliyor? Beşiktaşlısın. Fanatiğiz galiba? Yönetimde de söz sahibisin. Son yıllarda futbol futbol olmaktan çıktı, artık bir sektör, tüketim ekonomisinin en önemli ayaklarından biri oldu.

Beşiktaş benim için sadece bir futbol takımı değil tabii ki. Bir hayat görüşü, bir duruş. Beşiktaşlı olmanın hayatın içinde bana farklı hissettiren özellikleri var. Mütevazılığı, emekçi olması, hazıra konmak yerine çalışarak ter akıtarak yolunda ilerlemesi, başarı için her yol mübahtır düşüncesinde asla olmayan ve adalet duygusuna sahip olması, hakkı yenen rakibi bile olsa buna yüksek sesle itiraz edebilmesi. Halkın takımı yakıştırmasını bu anlamda hak etmesi. Diğerleri gibi bu ülkenin kapitalist düzenin ve bu sistemin takımı değil de her zaman halktan ve haktan yana olması, tribünlerdeki veya sokaktaki Beşiktaşlıların içinde bu duygularla bu takımı tutmaları, çok farklı bir boyutta olması. Bir Fenerbahçeliye ya da bir Galatasaraylıya tuttuğunuz takım olmasaydı hangi takımı tutardınız diye sorun alacağınız cevap çok yüksek oranda Beşiktaş olur. Siyah beyaz rengin karizmasını, o armanın asaletini seviyorum. Halkın takımı yakıştırmasının ve Beşiktaşlı duruşu denen o dik duruşun benim için çok özel bir felsefesi var. Bu ülkede Fenerbahçe ve Galatasaray arkalarına rüzgarı alarak koşar ama Beşiktaş rüzgara karşı koşar. Süleyman Seba zamanında kongre üyesi oldum. İster tribünde ister salonda, sokakta evde farketmez hayatımın her yerinde o kimliği büyük bir onurla taşıyorum. Bunun adı fanatiklikse evet fanatiğim:)

-Geziden sonra Çarşı – Kulüp ilişkileri ne durumda? Çarşı ekseninden kaydı mı?

Çarşı ekseninden kaymaz. Onların hayata bakışı bellidir, siyasi duruşları bellidir. Yanlışın karşısına dikilmek ve kimsenin ses çıkarmadığı bir olaya hemen ve çok net ses vermek gibi bir duruşları olduğu için sadece bir takım taraftarından çok öte bir yerleri vardır bu ülkede.Aslında insanlar gerçek Çarşı’yı pek bilmiyor. 1982 yılında bu grubu kuranlar şimdi 50 li yaşlarda kocaman adamlar. O yıllarda Beşiktaş semtinin gençleriydi Çarşı’yı oluşturan kalabalık. Maça geldiklerinde bütün stad Çarşı geliyor diye ayaklanırdı. Bileği bükülmez bir tribün gücü, ülkenin en etkili en eğlenceli en dik kafalı ve en nokta atışlı tezahuratların sahibidir Çarşı. Diğer bütün stadlarda onlar hangi tezahuratları yapıyorsa taklitlerini duyarsınız. Çarşı ismi artık öyle bir hal almış durumda ki bırakın Türkiye’yi dünyanın neresinde Beşiktaşlılar bir araya geliyorsa adına Çarşı diyor.

-Stad ne zaman bitecek?

Yüzdük yüzdük kuyruğuna geldik. Bu sezonun son maçlarına yetişir sanırım. İnönü ruhu çok başka bir ruh. Desibel rekorlarının kırıldığı ve bence hiçbir taraftar grubunun maçlarda o kadar keyif alamadığı gerçek bir mabed. Eski haliyle dünyanın en iyi konumdaki 4. stadı seçilmişti. Yeni haliyle artık notunu siz verin.

– Son olarak Açık Gazete’yi takip ediyor musun diye sormak istiyorum?

Kesinlikle takip ediyorum. Açık Gazete benim de ilgiyle takip ettiğim bir gazetedir üstelik… Çok değerli yazarların olduğu ve ülke gündemini elinde tutan keyifli bir gazete. Bana böyle bir röportajla yer verdiğinizden dolayı çok teşekkür ederim. Size ve okuyucularınıza sevgiler sunarım.

Söyleşi: Birsen Altıner

736790cookie-checkDizilerin aranan oyuncusu

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.