EMEP Genel Başkanı Akdeniz: Tek adam yönetimine son vermek için el ele vereceğiz

“EZBERLERLE AŞILMAZ”

Ayşen Şahin konuşmasında; sürecin geçmiş ezberle aşılamayacağını, baharı şimdiye kadar denediğimiz mücadele yöntemlerinin dışında bambaşka bir hava ile karşılanmasının gerektiğini belirtti. Ceketleri çıkarıp, şapkayı önümüze koymamız gerektiğini ifade eden Şahin,  ‘onu da yapamazlar’ denilen bir dönemden ‘her şeyi yaparlar’ sürecine geçmiş bir durumda olunduğunu söyledi. Ayşen Şahin konuşmasında “80’ lerde Türkiye’de sol hareketler kadının cinsel devrimini nasıl yapacağızı tartışırken, biz bugün ‘kadını öldüremeziniz’ diyoruz. Yani hep pazarlığı iktidarın hayatımıza ket vurmaya çalıştığı yerden kuruyoruz. Bergen filmini beş milyon kişi izledi diye ‘nerde bu yoksulluk, beş milyon kişi sinema bileti alabilmiş’ denildi. İnsanca yaşam beş milyon kişinin sinemaya gidebilmesi değil, insanca yaşam kültür merkezlerinde, atölyelerde, halk evlerinde sinemacıların ücretsiz olarak ders vermesi, deneysel çekimleri bugün bir fabrika işçisinin de yapabilir olması. Filme para buluyoruz diye biz yoksulluktan çıkmış mı oluyoruz? Hayır biz filmi çekebilmek istiyoruz. Biz film çekebilme hayalini istiyoruz. Bir kitap olmuş elli lira. Biz kitap alabilme hayalini değil, evimizde üç bin kitaplık kütüphaneler olmasını talep ediyoruz. Biz tatil için bir plan yapmayı, bütçe ayırmayı değil, tüm sendikaların, tüm memur sendikalarının tekrar tatil kamplarının olmasını istiyoruz. İşçinin memurun tatil parasının bu kurumlar tarafından karşılanmasını istiyoruz” ifadelerini kullandı.

Fotoğraf: Evrensel

“AB’NİN YANINA BİR BANGLADEŞ YARATILMAK İSTENİYOR”

EMEP Genel Başkanı Ercüment Akdeniz ise ekonomide yüksek enflasyonun durmayacağını, parti olarak ekonominin düzeleceğine dair bir veri görmediklerini, hazinenin çökmüş durumda olduğunu, kur korumalı mevduat sistemiyle finans sektörünün emekçi sınıfları perişan ettiğini ifade etti. Türkiye’nin ‘borçlular ülkesi’ olduğunu, çocukların geleceğinin çalındığını belirten Akdeniz, Türkiye’de işçi sayısının düşmediğini, ikiye katladığını, buna karşın işçilerin aldığı ücretler ve sosyal hakların dibe vurduğunu söyledi. “Avrupa Birliği’nin yanı başında bir Bangladeş, bir Kamboçya, bir Sri Lanka yaratmak isteniyor, eskisi gibi gemilere hammaddeler koyup, Uzak Asya’ya o hammaddeleri götürüp iki dolara, üç dolara işçi çalıştırmaya gerek yok diye düşünülüyor. AB ülkelerinin bunu artık Türkiye’de bulabiliyor” dedi.

“GEREKEN FEDAKARLIK NEYSE ONU YAPMAYA HAZIRIZ”

Ercüment Akdeniz konuşmasına şu sözlerle devam etti:

“Yeni seçim kanunu geldi. Baraj yüzde yedi. MHP’yi kurtaracaklar. Liyakatı olmayan hakimlere ve heyetine verdiler sandık yetkilerini. Bu seçimi baskı yoluyla, hile yoluyla antidemokratik uygulamalarla domine etmeye çalışıyorlar. Zor bir seçim olacak bu belli. Öte yandan olağanüstü hal koşullarında Türkiye’yi seçime götürmek istiyorlar. Yani dışarıda savaş, NATO’yla görüşmeler, Ukrayna savaşı üzerinden NATO’yla pazarlık yaparak kendisine bir pozisyon edinme, sınır ötesi operasyonlar için kredi alma, militarizme ve silahlanmaya daha çok bütçe ayırmak ve dış düşman tehlikesi ile halkı sürekli bir gerilim, kutuplaşma ve korku içerisinde tutmak… Böyle gideceğimiz aşikar. Aynı zamanda bu süreç HDP’nin de kapatılmasının tartışıldığı bir süreç. Bu denklemde bizi iki kutuplu bir siyasete sıkıştırıyorlar. Bir yerde tek adam yönetimi, Cumhur İttifakı; bir yerde altılı masa dedikleri Millet İttifakı bloku. Eğer tek adam yönetimi halktan kredi alırsa faşist bir anayasayı getirecek. Dolayısıyla biz tek adam yönetimine son vermek için el ele vereceğiz. Burada cepheyi çok geniş tutacağız. Emek Partisi olarak seçime tek başına girecek yeterliliği kazandık. İstersek tek başına gireriz seçimlere. Ama tek adam yönetiminin son bulması için biz bütün demokrasi güçleriyle el ele vermeye ve gereken fedakarlık neyse onu yapmaya hazırız. Eğer demokrasi güçleri olarak ilk turda aday çıkarma opsiyonumuz varsa bunun çalışmasını yürütürüz. Ama öyle bir kombinasyon gelir ki önümüze ilk turda bu seçimi bitirmek üzere, tek adam yönetimiyle halk yarışır orada gerçekten insanlık suçlarına bulaşmamış, yolsuzluklara bulaşmamış bir isimse bu, biz illa da bizim adayımız olsun demeyiz, destekleriz. Güçlendirilmiş parlamenter sistem Türkiye’nin bu kadar sıkışmış problemlerini çözemez. En fazla bir restorasyon hükümeti olur. Uluslararası sermaye programını, Türkiye burjuvazisinin finans sektörünün ekonomik programını karşısına almayan hiçbir ekonomik program halkı refaha kavuşturamaz.” (Yalova/EVRENSEL)