Şengül Hablemitoğlu’yla “Hablemitoğlu Ankara Enstitüsü” üzerine

Enstitünün kurucu direktörü Prof.Dr. Şengül Hablemitoğlu… Aslında daha önce Necip Hablemitoğlu Toplumsal Araştrmalar Derneği’ni kurmuştu Şengül Hoca, ama pek çok kaygıdan dolayı faaliyete geçirmemişti. Prof.Dr. Şengül Hablemitoğlu, bu durumu şöyle açıklıyor:

“Necip Hablemitoğlu Toplumsal Araştırmalar Derneği önemli bir girişim olabilirdi. Ancak, Türkiye’nin Ergenekon, Balyoz, Oda Tv gibi pek çok hukuk skandalı yaşadığı bir dönemdi. Necip’le ilgili böyle bir yapının da o dönemde gerçekleştirilen baskınlar, sahte evrak vs düzenlemelerinin aramalarda yerleştirilmesi gibi çeşitli tuzaklarla biz de karşılaşabilirdik. Biz öyle devletin hem öldürtüp hem de yanında durduğu, desteklediği bir aile olmadık. Zaten laik, Atatürkçü bir aydın olan Necip Hablemitoğlu üzerinde yapılan spekülasyonlar öyle etkili olmuştu ki, o dönemdeki aramalar, haksız tutuklama, yargılama komedyası ve yasa dışı dinlemeler, insanları ürkütmüştü. Bize yönelik bazı tehditler de oldu.”

Şengül Hoca, tüm kaygılarına rağmen Hablemitoğlu Ankara Enstitüsü’nu kurdu ve bir de mottosu var: ‘’Sormak, anlamak, bilmek için yaşam boyu yaşamda ben de varım diyebilirsiniz.’’

Enstitü, yardım ve rehberlik talebi ile kendilerine başvuran herkese destek olmayı amaçlıyor. Hedefleri büyük: insanların mutluluğu… Enstitü, insanların duygusal ve düşünsel olarak kendilerini tanımasını, anlamasını ve doğru değerlendirerek yeniden yapılandırabilmesini; yaşamlarındaki sorunlar, kaygılar, sıkıntılar, karmaşalar, korkular ve endişeler karşısında varlıklarını başarı ile sürdürmelerini profesyonel bir bakışla desteklemek ve çözüm üretmek için kuruldu. Prof.Dr. Şengül Hablemitoğlu, enstitüye dair şu ifadelerin altını çiziyor:

“Küçük bir yapıyız, ben kurucu direktörüm, zaman içinde ne kadar büyür bilemem. Bunun için ekonomik açıdan biraz güçlenmemiz gerek. Burayı ben emekli ikramiyem ile açtım. Tek bir kuruş hibe ya da farklı bir biçimde gelmiş bir katkı yok. Çalışan üreten ürettikçe kazanan bir yapıyı hedefliyoruz. Nihai hedef Vakıf olmak tabii ki. Sadece şunu söyleyeceğim; bizi izlemeye devam edin lütfen. Çok etkili, gerçekten ihtiyaca cevap verebilecek ancak mütevazi çalışmalarımız olacak.”

Enstitüde bir “Ankara” vurgsu var. Merak edip nedenini Prof.Dr. Şengül Hablemitoğlu’na sordum. Şengül Hoca çok anlamlı ve düşündüren bir yanıt verdi:

“Her şeyin başladığı ve bittiği ve yeni başlangıçların yapıldığı bir yer Ankara, hem bizim kişisel aile tarihimizde hem de ülkenin geçmişinde. Ayrıca devletin orta yerinde siyasi cinayetlerin ülkenin gözüne gözüne sokulduğu yer. Enstitü’nün mekanı benim çocukluğumun geçtiği ev, oradan evlenip ayrıldım. Kendi babamdan kalan bir mekan, ve ilginçtir ki Ankara’daki yeri, Bahçelievler Prof.Dr. Muammer Aksoy caddesi üzerinde, Uğur Mumcu’nun lisesine üç sokak mesafede. Böyle de bir rastlantısal durum var, ölümler bizi hep birleştirdi.”

Hablemitoğlu Ankara Enstitüsü’nü hablemitoglu.net web sitesinden, @hablemitoglu_ae Twitter hesabından ve facebook.com/HaEnet sayfası üzerinden izleyebilirsiniz. Enstitüye dair pek çok detayı kıymetli hocam Prof.Dr. Şengül Hablemitoğlu’yla konuştuk. Şunu da belirtmeden geçmeyeyim; enstitüye dair kalemimden okuyacaklarınız Şengül Hoca’nın bu konuda ilk kez verdiği söyleşi kapsamında…

***

-Geçmişte Necip Hablemitoğlu Toplumsal Araştırmalar Derneğini kurdunuz ancak faaliyete geçirmediniz. Daha önce yaptığımız söyleşide bunu güvenlik kaygısı dahil pek çok nedenden dolayı yapmadığınızı söylemiştiniz. Bugün Hablemitoğlu Ankara Enstitüsü’nü kurdunuz ve faaliyete geçiriyorsunuz. Dünden bugüne ne değişti, tüm bu kaygılarınız giderildi mi?

-Dünden bugüne Türkiye’de değişen hiç bir şey yok esasında. Necip Hablemitoğlu Toplumsal Araştırmalar Derneği önemli bir girişim olabilirdi. Ancak, Türkiye’nin Ergenekon, Balyoz, Oda Tv gibi pek çok hukuk skandalı yaşadığı bir dönemdi, Necip’le ilgili böyle bir yapının da o dönemde gerçekleştirilen baskınlar, sahte evrak vs düzenlemelerinin aramalarda yerleştirilmesi gibi çeşitli tuzaklarla biz de karşılaşabilirdik. Kızlarım daha küçüktü. Artık yetişkin oldular meslek sahibi ikisi de. O dönemde onların psikolojik sağlığı her şeyin önünde idi. Ben akademik kariyerime daha fazla ağırlık vermeyi tercih etmek zorunda kaldım. Ayrıca kurcağım yapının da kimliğine tam karar verememiştim. Mekan bulamamıştık. Biz öyle devletin hem öldürtüp hem de yanında durduğu, desteklediği bir aile olmadık. Bize devlet eliyle 49 yıllığına komik paralarla mekan kiralayanlar da olmadı. Zaten laik, Atatürkçü bir aydın olan Necip Hablemitoğlu üzerinde yapılan spekülasyonlar öyle etkili olmuştu ki, o dönemdeki aramalar, haksız tutuklama, yargılama komedyası ve yasa dışı dinlemeler, insanları ürkütmüştü. Bize yönelik bazı tehditler de oldu. Kaldı ki; Necip Hablemitoğlu’nun yazdığı Köstebek kitabında tam da bu yaşananlar birebir anlatılıyordu. Sahte belge düzenleme, dinlemeler ve bunların aramalarda yerleştirilmesi zaten ülkede hali hazırda yapılmış şeylerdi. Sadece bu davalarla daha büyük ölçekli gerçekleşmişti. Ayrıca, Survivour için sponsor bulursunuz, ancak memlekette böyle girişimler için ne finansal ne de başka bir destek bulamazsınız. Herkes bizden vebalı gibi kaçmıştı. En yakınlarımız, bazı çok yakın aile üyeleri bile, korkudan röportaj isteyen basını bana yönlendiriyorlardı. Bizim için yaşadıklarımız yeterince kötüydü. Daha fazlasını ne ben ne de kızlarım taşıyamazdık.

Bugün yaptığım iş tamamen ticari faaliyet, ancak şimdilik. Akademide yıllardır yaptığım işi piyasa koşullarında yapacağım. Uzman bir aile danışmanıyım, eğitmenim. Yıllardır çeşitli kurum ve kuruluşlara eğitimler planlayarak çalışıyorum. Bütün bunları şimdi kendi adıma yapacağım. Ancak ve tüm bunların yanısıra Necip Hablemitoğlu adını yaşatmak için de çalışacağım. Çeşitli hedeflerim var. Örneğin, bundan sonra her 18 Aralık’ta Necip Hablemitoğlu’nu nasıl anarız kaygısı yaşamayacağız. Çünkü biz Enstitü olarak artık kendimiz üstleneceğiz. En önemlisi Dr. Necip Hablemitoğlu adına her yıl bir kaç alanda seçici bir kurul çalışması yaparak ödül vereceğiz. Bunu çok önemsiyoruz…

-Enstitü çalışmalarına çok önem veriyorsunuz çünkü bunun için akademiden erken emekli oldunuz. Neden bir dernek değil de enstitü kurmayı seçtiniz, bunun özel bir anlamı var mı?

-Dernek olmak için daha kitlesel bir yapı hedeflemek gerek. Zaman içinde dernek yerine vakıf olmanın Necip hablemitoğlu’nu yaşatmak adına daha kalıcı olduğunu gördüm. Bu nedenle ilerleyen zamanda vakıf olmak için çalışacağız. Üniversiteden ayrılmamın en önemli nedeni özgür olmak istememdi. Üniversitede baskı görmeye başlamıştım. Üstelik bunu tamamen işgüzar iktidar ve muktedir meraklısı bir anlayış yapıyordu. Kraldan çok kralcı bir kafa, klasik iktidar modeli çamur at izi kalsın, üzerinizde şaibe yaratabilecek her çeşit girişimi planlayan ve uygulayan bir yönetim ve üzerine ölü toprağı serpilmiş bir kamu üniversitesi. Bu benim için kabul edilemez. Önerilerim, özerk kurumsal bakışım rahatsız edici geliyordu bazılarına, ayrıca üniversitelerde de ağır bir biçimde yaşanan bir yandaş akımı var, biat etmek ve yandaş olmak Hablemitoğlu ruhuna aykırı. 29 yıl akademide yeterli bir zamandır benim gibi özgürlüğüne düşkün biri için. Son 6 yılda üniversitemde yoktan var ettiğim ve hem fiziksel mekan hem de akademik olarak yapılanmasını geliştirdiğim çok değerli bir Sağlık Bilimleri Fakültesi bıraktım geride, anahtar teslim olarak, dolayısı ile çok müsterih ve mutlu ayrıldım.

Ayrıca gördüm ki, ben kendi başıma esaslı bir akademiyim, öyleyse neden bunu daha geniş bir yelpazede hizmet etmek için geliştirmeyeyim dedim. Üniversitede son 12 yılda Dekanlık dahil hemen bütün yönetim kademelerinde çalıştım. Erkek egemen, ataerkil buyrukçu bir yapı var üniversitede. Kadınların daha eşit yer aldığı bir alan olarak görülmekle birlikte, erkek akademisyenlerin yönetimlere yakınlık derecesi ile kadınların konumlandıkları bir yer Ankara Üniversitesi. Aile Üniversitesi gibi, herkes birbiri ile akraba, öyle olunca bir dokunulmazlar ve dokunulabilirler listesi var ellerinde, yaşayıp gidiyorlar. Genel olarak ülkeye hakim olan bir yandaş düzeninden payını fazlası ile almış durumda. Kendine özgü ağır bir feodalite var. Son derece politize, çıkarcı, entrikacı ve eyyamcı bir zümre oluşuyor her yönetimle birlikte, ve böyle yönetilmeyi bir kabulleniş var. Daha konuşturmayın beni, sıkıldım anlayacağınız…

-Hablemitoğlu Ankara Enstitüsü’nün kuruluş felsefesi nedir ve enstitüde hangi alanlarda çalışmalar yapılacak?

-Başta aile danışmanlığı olmak üzere özellikle evli ve evlenmeye hazırlanan çiftlere, çocuk sahibi ailelere ve ilişkilerini güçlendirmek isteyen bireylere yönelik danışmanlık ve destek hizmetleri sunmayı amaçlıyoruz. Hablemitoğlu Enstitüsü olarak yardım ve rehberlik talebi ile bize başvuran herkese destek olmak hedefimiz. Bir mottomuz var; ‘’sormak, anlamak, bilmek için yaşam boyu yaşamda ben de varım diyebilirsiniz’’ öyleyse bizimle işbirliği yapın diyoruz. Kurumsal, bireysel ve grup çalışmaları kapsamında ‘’tematik seminerler/eğitimler’’ planlıyoruz. Hedef grubumuz eğitimlerimizde kendisine ruhuna yatırım yapmak, daha fazla mutlu olmak için kendini ve yaşamı anlamaya çalışan ve bunun için destek arayanlar. Gençlere kapımız hep açık, her zaman bizimle olabilirler. Ayrıca Hablemitoğlu Enstitüsü kitap, dergi gibi çeşitli yayın faaliyetleri de yürütecek.

-Enstitünün amblemi “He” olarak belirlenmiş. Amblem nasıl belirlendi ve merhum Necip Hocaya bir vurgu yapıldığı söylenilebilir mi?

-Aslında fikir şu; Hablemitoğlu Enstitüsü, yani biz kısaca, “He” ve tabii ki, ‘’O’’, mesaj bu kadar basit, yalın, tıpkı Hablemitoğlu kadar. Enstitü dememizdeki amaç ise, eğitim ve akademik bir pespektiften üretmek.

-Hablemitoğlu Enstitüsü’nde bir Ankara vurgusu var. Ankara vurgusu neden yapılıyor ve bilinçli bir mesaj mı içeriyor? Neden Ankara Enstitüsü?

-Her şeyin başladığı ve bittiği ve yeni başlangıçların yapıldığı bir yer Ankara, hem bizim kişisel aile tarihimizde hem de ülkenin geçmişinde. Ayrıca devletin orta yerinde siyasi cinayetlerin ülkenin gözüne gözüne sokulduğu yer. Enstitü’nün mekanı benim çocukluğumun geçtiği ev, oradan evlenip ayrıldım. Kendi babamdan kalan bir mekan, ve ilginçtir ki Ankara’daki yeri, Bahçelievler Prof.Dr. Muammer Aksoy caddesi üzerinde, Uğur Mumcu’nun lisesine üç sokak mesafede. Böyle de bir rastlantısal durum var, ölümler bizi hep birleştirdi.

-Hablemitoğlu Enstitüsü’nün hizmet vereceği alanlar ve konular değerlendirildiğinde; enstitünün sizin şahsınızın akademik uzmanlığı kapsamında olan konular üzerine temellendirildiği anlaşılıyor. Enstitü’nün merhum Necip Hocanın hatırası üzerinden sembolik çalışmalardan ziyade profesyonel çalışmalar içinde olacağını söyleyebilir miyiz?

-Enstitünün, ağırlıklı olarak benim akademik kariyerime odaklı bir çalışma ve hizmet yapısı var. Ancak Necip Hablemitoğlu için var gücümüzle çalışacağız ve ‘O’nun için bir şeyler yapmak isteyenleri de bir araya getirecek bir çatı olacak Hablemitoğlu Ankara Enstitüsü…

-Son olarak, enstitünün yönetim biçimi ve çeşitli alanlarda danışmanlık görevine katkı sağlayacak kişi ya da kadrolar nasıl belirlenecek?

-Küçük bir yapıyız, ben kurucu direktörüm, zaman içinde ne kadar büyür bilemem. Bunun için ekonomik açıdan biraz güçlenmemiz gerek. Burayı ben emekli ikramiyem ile açtım. Tek bir kuruş hibe ya da farklı bir biçimde gelmiş bir katkı yok. Çalışan üreten ürettikçe kazanan bir yapıyı hedefliyoruz. Nihai hedef demin de söyledim ‘’Vakıf’’olmak tabii ki… Bu girişimden söz ettiğim yakın ve uzak çevremdeki pek çok alanında uzman isim, biz de varız dediler. Bunun için sadece şunu söyleyeceğim; bizi izlemeye devam edin lütfen. Çok etkili, gerçekten ihtiyaca cevap verebilecek ancak mütevazi çalışmalarımız olacak. Web sitemiz ve sosyal medya hesaplarımızı aktif bir biçimde bilgilendirmek amaçlı kullanıyoruz. Lütfen bizden ayrılmasınlar, seven ve ilgi duyan herkesi bekliyoruz. Tabii ki desteğe de çok ihtiyacımız var. Çok teşekkür ederim.

737480cookie-checkŞengül Hablemitoğlu’yla “Hablemitoğlu Ankara Enstitüsü” üzerine

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.