Eskiler daha güzeldi

Koray Avcı çok sevdiğim, günlük yürüyüşlerimde kulaklıktan çok sık dinlediğim bir ses sanatçısıdır. Bir şarkısının şiir bölümünde şöyle der: “Biz bozulan kasetleri kalemle düzelten çağın çocuklarıyız”.

En az 40 yıllık bir Sony müzik setim var… Çok kaliteli. Dokuz ay önce setin kasetçaları bozuldu. Southend bölgesinde daha önce kullandığım, evinden çalışan yaşlı bir tamirciye götürdüm. Motoru bozulmuş. Halâ daha onaramadı. Birkaç ay önce adama: “Yahu, beytambalın motorunu Japonya’dan mı getiriyorsun?” diye sordum. “Evet” demez mi?! Gerçekten bozulan motoru koskoca İngiltere’de bulamamış, Japonya’dan sipariş etmiş. Eski bir Toyota araba olsa şimdiye tamiri bitecekti!

Arasıra telefon edip “motor hala gelmedi mi?” diye sorarım. Japonların organizesine karşı duyduğum saygıyı tamamen yitirdim. Kasetçalarla birlikte anfiyi de verdiğim için setin CD, radyo ve pikabını da kullanamıyorum.  Aylardan beridir Alexa ve Google ile idare ederiz. Elimle düğmeleri gurcalamadan “Hey Google (veya Alexa), falan şarkıyı çal” demek çok zor gelir, sinirli bir gülme krizi tutar beni. Zaten Alexa aksanımı çoğu zaman anlamaz, Sezen Aksu çal derim, bana Arjantin tango müziği çalar! O yüzden bu nüsubetlere konuşmaktan ziyade onlarla telefondan yazarak anlaşmaya çalışırım. 

Ben de Koray avcı gibi kasetlerimi kalemle düzelten çağdan kalmayım. Hatta ben ondan çok önce bunu yapardım. Kalemi bırakınız, kaseti tornovida ile açar, gerekirse ezilmiş kısımdan küçük bir parça kesip düzeltir ve tekrar kapatırdım. Bu operasyonu başarmanın gururu ve zevki ile kasetimi dinlemeye devam ederdim. 

Benim torunlarım kaset gördüklerinde bana “Bu nedir dede?” diye sormazlar. Çünkü doğdukları zamandan beri çantalar dolusu kasetlerimi zaman zaman sakladığım köşeden, bucaktan çıkarıp dinlediğime tanık oldular. 

Kasetlerim her zaman çok değerli eşyalarım arasında oldular. Her Türkiye tatili dönüşünde el çantamın yarısı kasetle dolu olurdu. Londra’da ise her çıkan yeni Türk müzik kasetlerini ilk fırsatta Ramadan Güney’in Müzik Dünyası veya Ercüment Plâk Evi dükkânlarına koşar, alırdım. 

Müzik setinin en üst bölümünde küçük, portatif bir pikap var. Kabinenin üst kapağı ancak onsuz kapandığından pikabı tavan arasında saklarım. Yığınlarca Türkçe, İngilizce 45 ve 33lük plâklarımı da öyle. Onları evde tutmama izin yok. Arasıra üşenmeden onları da tavan arasından indirip saatlerce dinler, anı tazelerim.

Benim çağdakiler iyi hatırlarlar. Boş kaset alır, plâkdan kasete müzik kopyalardık. Hatta CDler çıkınca boş CD alır kasetten ve plâkdan CDye müzik kopyalardık. Ne kadar büyük bir zevk alırdım bunları yapmaktan. Saatler harcardım. Hala bu kasetleri, CDleri zaman zaman dinler, nostalji yaparım. 

Pikaba plâğı yerleştirdiğinizde iğne plâğa değdiği zaman çıkardığı cızıltılı ses var ya, bayılırım. Eski pikaplarımız kocaman bir kutudan oluşurdu. Birkaç 45lik plâğı birden yüklerdik. Bir plâk bitince otomatik olarak diğeri düşer, çalmaya başlardı.

 İngiltere’ye gelmezden birkaç yıl önce nerden bulmuşsam portatif, küçük bir plâkçalar almıştım. Kocaman ağzı olan, ciyak yeşili bir şeydi. Plâğı ağzından iterkenden çalmaya başlardı. Londra’ya gelirken onu ve biriktirdiğim bir kutu plâğı da beraberimde getirmiştim. Yeşil plâkçalarım bozuldu ama en az 55 yıllık plâklarımı hala özenle muhafaza eder, arasıra tavan arasından indirir, zevkle dinlerim. 

Disko müziğin popüler olduğu 70li yıllarda arkadaşlarımla Londra’nın değişik bölgelerinde uğrak yerlerimiz olan diskoteklerde (o zamanlar öyle derdik) dinlediğimiz müziklerin plâklarını Wood Green’de bulunan Woolworths’a koşar alırdık. Çok sevdiğim bu güzel mağaza da tarihe karıştı. Her yerde bulunmayan export plâkları ise üşenmeden Soho’ya gider, özel plâkçılardan satın alırdık. 

VHS video kasetlerimi, yıllar önceki araba bataryası ile çalışan kocaman radyomuzu, 35lik filmle çalışan Yashika fotoğraf makinemi de çok özledim ama onlardan başka bir yazımda bahsetmem gerekecek. 

Ah, nerede o eski günler. Adına gelişmiş teknoloji deseler de uzaktan komandalı müzik dinlemek hiç bana göre değil. Yaşlı tamirciyi uyardım. Ya kasetçaları ne yapıp yapıp iki haftaya kadar tamir edecek, ya da bana aynı kalitede, sete uygun yeni bir kasetçalar bulacak.

2680310cookie-checkEskiler daha güzeldi

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.