İNGİLTERE… Türkiye’de doğal değerlerin korunması korunması konusunda hassasiyet artıyor mu?

Türkiye’de üstesinden gelinmesi en zor görünen sorun, artık sadece hukukun üstünlüğünün  ve demokrasinin yeniden inşasının nasıl sağlanabileceği değil. Ülkenin doğasına ve kültürel mirasına verilen, kimi telafi edilemeyecek boyutlarda ağır hasarın nasıl onarılacağı konusu da aynı ölçüde aciliyet ve önem taşıyan bir tartışma haline geliyor.

Ülkenin eşsiz ve zengin biyoçeşitliliği, yalnızca bu yörelere özgü bitki ve hayvan türleri, siyasi ve ticari çıkarlar yüzünden görülmedik boyutlarda tehdit aldında.

Açgözlü, kesintisiz ve plansız yapılaşma, sorumsuz turizm, çevresel ve kültürel kaygılardan uzak baraj ve madencilik projeleri, sonuçları düşünülmeden inşa edilen ulaşım ağları, sadece doğal yaşamı tehlikeye atmakla kalmıyor; halk sağlığını da ciddi şekilde tehdit ediyor.

Türkiye’de siyasi ortam, her türlü aktivizme düşman gözüyle yaklaşıyorsa da, son zamanlarda bir dizi altyapı projesine tepkiyi kanalize etmeyi başaran çevrecilerin önayak olduğu kampanyalar, etkisini göstermeye başladı.

Bunlar arasında en fazla ses getiren, toplumun hemen her kesiminde yankı bulan üç farklı kampanyanın ilki, İda Dağları olarak da bilinen, Edremit Körfezinin kuzeyindeki Kaz Dağlarında altın madeni projesiyle ilgili.

İzmir’e 250 kilometre, Uşak’a 50 kilometre uzaklıktaki Murat Dağında başlaması planlanan altın-gümüş madeni de özellikle bölge halkının sert tepkisine yol açmakta.

Üçüncüsü de, Burdur sınırları içinde, ülkenin en berrak, en derin ve en güzel göllerinden biri olarak bilinen Salda Gölüne Millet Bahçesi yapma planı.

Her üç proje de çevreye, bitki örtüsüne ve canlılara vereceği ağır zararlar yüzünden ‘doğa katliamı’ diye niteleniyor.

Kaz Dağları ve Murat Dağı için öngörülen altın madenlerine, doğadaki tahribata ek olarak bölgenin su havzalarını ve toprağını zehirleyeceği gerekçesiyle halk sağlığı açısından karşı çıkılıyor.

Ege Bölgesinin en yüksek dağı olan Murat Dağı, birinci derece deprem bölgesi üzerinde. Maden arama çalışmaları sırasında kullanılacak patlayıcıların fay hattını tetikleyeceğinden endişe ediliyor. Endemik ve nadir çiçeklerin yanısıra, karaçam, kızılçam, kayın, kestane, ceviz, ıhlamur ve titrek kavak ormanlarıyla kaplı. Ege Denizi ve Karadeniz havzalarına yönelen akarsuların kaynağını oluşturuyor ve bölgedeki pek çok yerleşim merkezinin  içme suyu Murat Dağından geliyor.

Yöre halkı, özellikle de altın madeninde kullanılacak siyanürün su kaynaklarını zehirlemesinden korkuyor.

Benzer bir endişeyi, Kaz Dağlarında madene karşı kampanya yürütenler de paylaşıyor. Kaz Dağları, Murat Dağına kıyasla daha iyi bilinen, turizme daha açık bir bölge. O yüzden de tanınmış politikacıların, sanatçıların, gazetecilerin ilgisini daha fazla çekiyor.

#KazdağlarıHepimizin ve #SuveVicdanNöbeti etiketleriyle, sosyal medya aracılığıyla 5 Ağustos tarihinde Kirazlı-Balaban Çeşme Mevkii’nde, muhalif milletvekillerinin de katıldığı bir buluşma düzenleniyor.

Kaz Dağlarında binlerce ağacın kesilmesini protesto edenlere yanıt olarak Tarım ve Orman Bakanlığı yetkililerinin yaptığı açıklama, sayının abartıldığı şeklinde.

Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı ise, madende siyanür kullanılmayacağını söylüyor.

Belli ki, Kaz Dağlarında madencilik izni verdikleri Kanadalı Alamos şirketinin kendi web sayfasında  yayınladığı, kamuya açık bilgilerden habersizler. Şirket, açık ocaktan çıkarılacak cevherin siyanür solüsyonu ile yıkanarak ayrıştırılacağını gizlemiyor.

Bu yıl Şubat ayında Maden Kanununda yapılan değişiklikler, ana muhalefet partisi CHP tarafından ulusal çıkarlara aykırı olduğu, ihalelerde keyfiliğe ve hukuksuzluğa zemin hazırlayacağı ve iş kazalarına yol açacağı gerekçesiyle eleştirilmişti.

Mecliste muhalefet partilerinin verdikleri kanun teklifleri ve soru önergeleri dikkate alınmadığından, sivil toplum örgütlerinin tartışmalı kararların iptali için başlattıkları süreçler de genelde sonuç vermediğinden, iyimser olmak zor. Ama gene de, son günlerde çevre ve doğanın korunması konularında  gözle görülür şekilde artan bilinç, tünelin ucunda bir ışık gibi parlamaya başladı bile.

İş işten geçmeden, geri dönülmez kavşağa varmadan havamıza, suyumuza, toprağımıza, ağacımıza, kurdumuza kuşumuza sahip çıkmak hepimizin görevi.

_________________

YAZARIN DİĞER YAZILARI İÇİN
https://www.firdevstalkturkey.com/tr/

2322590cookie-checkİNGİLTERE… Türkiye’de doğal değerlerin korunması korunması konusunda hassasiyet artıyor mu?

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.