Aydın Çubukçu: İş birliğine karşı el birliği

 Aydın ÇUBUKÇU / EVRENSEL – Felaket karşısında takınılan her tavır, kesin olarak sınıf karakteri taşıyor. Bu, iyilerle kötülerin ayrışması değil; insanlığın en temel değerlerini yüklenen emekle, sermayenin ayrışmasıdır.
İş birliği ve el birliği, ekonomi politik açısından üretim sürecinde iki ayrı üretme yöntemini ifade eder.
İş birliğinde, birbirinden ayrılmış işlerin aynı süreçte uzmanlaşmış farklı işçilerin birbirini tamamlayan işler yapması söz konusudur. Diyelim bir mobilya fabrikasından, marangozların, demircilerin, dericilerin ya da tekstilcilerin ayrı ayrı fakat birbirini tamamlayan işler yapması, iş birliğinin örneğidir.
El birliği ise, aynı üretim sürecinde veya farklı olmakla birlikte birbirleriyle bağlantılı üretim süreçlerinde planlı olarak yan yana ya da birlikte çalışanların çalışma biçimini ifade eder.
Bunların her ikisi de, bir fabrika sistemi içinde farklı üretme yöntemlerini tanımlayan teknik terimlerdir. Artı değer elde etmenin kimi zaman birbirini tamamlayan iki yolunu temsil ederler.
Gündelik hayatta ise, el birliği ve iş birliği, toplumsal ilişkiler temelinde anlamlar taşır. Daha açık olarak, farklı sınıfların kendi içlerindeki ilişkileri anlatırlar. Farklı kapitalist sektörlerin aynı işi tamamlayan farklı özellikteki işleri paylaşarak yapmaları iş birliğidir. Daha geniş çapta devlet ve özel sektör iş birliği, bankalarla sanayiciler arasındaki iş birliği gibi… Yani terimin kapsadığı gibi, “iş sahipleri” arasındaki birlikleri ifade eder.
El birliği ise, iş yapanların ellerini birleştirmelerine karşılık düşer. “El birliği ile şu harmanı kaldıralım”, “El birliğiyle kurtaralım şu garibanı” gibi… Kısaca, el birliği emeğin birliğidir. El birliğinin köy geleneklerimizdeki karşılığı imecedir.
***
Deprem atmosferinde, iş birliği ve el birliği felaketin kurduğu sahnede karşı karşıya geldi.
Müteahhitler, belediye evrakçıları, Kızılay şirketlerinin yöneticileri, isyan halindeki halktan yüzlerini gizleyerek kaçmaya çalışan devletlular iş birliği yaptılar. Telaşla, suç delillerini karartmaya, suçu kendilerinden başka herkese yıkmaya, bu arada yeniden çalıp çırpacakları iş alanları açmaya birlikte giriştiler. Kentlerin yıkıntılarına bakıp yeni inşaat hayalleri kurarken de iş birliğini sürdürdüler, yardım malzemelerini alınır satılır mallar olarak kenara ayırırken de, beceriksizliklerinin üzerine örtmeye çalışırken de, can üzerinden pazarlık yaparken de “iş ortağı” olduklarını hiç göz ardı etmediler. Peşlerinden gelen hırsızlar, yağmacılar, dolandırıcılarla birlikte deprem kentlerinde işe çıktılar… İş birliği içindekilerin bayraklarında “Daha çok kâr” yazıyordu.
***
El birliğine inananların bayrağında ise “Dayanışma!” kelimesi okunuyordu.
Heyecanlarını ve kendi güçlerine olan inanç ve güvenlerini kazma küreğe yükleyerek koşan madenciler, “Bela neredeyse biz oradayız” diyen devrimci gençler, onların partileri, örgütleri, kendiliğinden oluşturdukları ekipleri; mesleklerini namusları bilen hekimler, sağlık çalışanları, öğretmenler, eczacılar, mimarlar, mühendisler, inşaat işçileri, makine operatörleri; yurt dışında her ülkede can havliyle yardım toplamaya koşturan göçmen işçiler, sığınmacılar, mülteciler; başı dertte olan herkesin derdini kendi dertleri olarak bilen mücadeleci kadınlar, doğa dostları…
El birliğiyle çökmüş kentlerin yaralarını sarmaya koştular.
***
El birliği, emeğin birlikte iş yapma biçimiydi; ellerini birleştirenlerin hepsi işçi ve emekçiydi.
İşçiler, üretimde ve mücadelede birliğin önemini hayatlarıyla öğrenmiş bir sınıfın mensubuydular. İster fabrikada, ister madende ya da tarlada olsun, birlikte üretmekten başka bir yol görmemişlerdi. Sendikalarını kurarken, partilerini inşa ederken, birleşerek yaratma alışkanlıklarını göstermişlerdi. Düşeni kaldırmak, geride kalanı omuzlamak, zayıfın yanında olmak onların ahlak kitabında yazıyordu.
Ve emeğin yandaşları, aydınlar, sanatçılar, akademisyenler, hukukçular da emek ahlakına inanıyorlardı.
***
Felaket karşısında takınılan her tavır, kesin olarak sınıf karakteri taşıyor. Bu iyilerle kötülerin, yardım sevenlerle umursamazların, namuslularla namussuzların ayrışması değil, insanlığın en temel değerlerini yüklenen emekle, bu değerlerin hiçe sayılması üzerinde yükselen sermayenin ayrışmasıdır.
Dayanışma, bir tercih değil, emeğin ahlak kuralıdır.
2673510cookie-checkAydın Çubukçu: İş birliğine karşı el birliği

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.