Keten Helva ve “Elit”lerin Cumhuriyet Kutlaması

Rivayete göre helvacı ustası dükkanından ayrılması gerektiğinden helva pişirme işini çırağına bırakır. Pişkin çırak hünerini göstermek ister ama beceremeyip helvayı yakar. Usta dükkana geri döndüğünde gördüğü sahne üzerine “Yandı gülüm keten helva” diye feryat eder.

Peki bu sözler şimdilerde ne anlamda kullanılır? Artık çok geç, iş işten geçti veya bir çuval incir berbat oldu anlamında.

Umutsuzluğa kapılarak helvacı ustasının sözlerini söyletecek çok durumlar var günümüzde. Bu yazıda birçok yazımın konusu olan diasporadaki toplumumuzun konumuna değinmek istiyorum.

Yukarıda “toplum” kelimeciğini kullandım ama geçtiğimiz günlerde yaşanılan olaylar diasporada, en azından İngiltere’de “toplum” olduğumuz konusunda insanı şüpheye düşürecek türden. BizimKilerin (Faruk Eskioğlu dostumun deyimi) toplum tanımına uyup uymadığı oldukça karmaşık bir konu.

“Toplumsal Bilinç” başlıklı geçmiş bir yazımda şunları yazmıştım:

“Ne kadar da toplum kavramı açıklaması güç bir kavramsa, toplum olarak addedilmek için bazı karakteristik şeylerin mevcut olması gerekir. Ortak kimlik, ortak paydalar ve değerler çerçevesinde birleşmek bunların en önemlilerinden. Tabii toplum varsa sosyalleşme de vardır. Sosyalleşme, bir toplumun davranış modellerine uyum sağlamayı öğrenmek demektir. Aynı zamanda alıştıkları ortamlardan tamamıyle değişik yerlere göç eden toplumlar da yeni davranış modellerini öğrenmek için sosyalleşme sürecinden geçerler.”

***

Bildiğiniz gibi geçtiğimiz hafta Türkiye Cumhuriyetinin 100. Yıldönümü idi. Türkiye’de, Kıbrıs’ta, dünyanın birçok yerlerinde bu önemli yıldönümü bu yıl daha büyük bir coşku ile kutlandı. Ancak kurumların yarış içinde, kitleleri dışlayıcı bir şekilde bu etkinlikleri organize etmeleri toplumun büyük tepkisi ile karşılaştı.

Benzer amaçları olan 3 dernek, kişi başı £55 ile £150 arasında değişen fiatlarla 3 ayrı etkinlik organize ettiler. Sosyal medyada onlara eleştiri yağdıran toplum fertleri biraraya gelip tek etkinlik düzenlememelerini ve bu denli önemli bir etkinliğe geniş kitlelerin katılımını sağlamamalarını şiddetle kınadılar. Hatırlayacaksınız, Kıbrıslıtürklerin tek bir açık hava festivali yapmamaları her zaman eleştiri konusudur. En azından o festivaller herkese açıktır ve giriş £5 gibi cüzi bir fiattır. 

Natural History Müzesinde düzenlenen ve katılım fiatı £900 olan etkinliğe ne demeli? Toplanan paranın eğitime yardım amaçlı olması önemli. Ancak bu takdire şayan amaç için yapılan etkinlik için topluma mal edilmesi gereken bir gün kullanılmamalıydı. Etkinlik başka bir günde, hatta Charles’ın himayesinde Buckingham Palace’da yapılsaydı bu sözleri sarfetme gereği bile duymazdım!

Yurtlarından uzakta yaşayanlar, doğup büyüdükleri ama çeşit nedenlerle terketmek zorunda kaldıkları ülkelerine karşı çok büyük özlem duyarlar. Göçmen olarak gittkileri ülkelerde ne kadar uzun kalmış olsalar da özlemlerini gidermek için birbirleri ile kenetlenirler. Sivil toplum örgüteri bu kenetlenmenin etkili olmasında, bulunduğumuz ülkelere uyum sağlayıp entegre olmamıza çok büyük katkı sağlarlar. Göçmen toplumlarının kültürlerinin yeni nesillere aktarılmasında da toplum kuruluşlarının büyük rolü vardır. Ancak toplum kuruluşlarının bu amaçlarla düzenledikleri etkinliklere sadece “elit” grupların katılım imkanı yaratılırsa bu onların çok büyük başarısızlıkları sayılır. Cunhuriyet kutlamalarını düzenleyen kuruluşlar maalesef toplum tarafından “Körler, sağırlar, birbirini ağırlar” şeklinde nitelendi. Tasvip etmediğim bir dil kullanımı, ama kızgın toplum fertleri sosyal medyada durumu bu şekilde niteledi.

Cumhuriyetin 100. Yıldönümüne rastlayan 2023, 29 Ekim etkinliklerinin genel toplumu değil, küçük, “elit” bir zümreyi hedef alması toplumun dayanışmasını değil, tam aksine bölünmesini perçinlemekle tüm Türkiye toplumu için ne yazık ki uzun zaman giderilemeyecek bir sorun yaratmış oldu. 

Keten helvanın tamamen kül olmadığı konusunda umut veren bir Cumhuriyet kutlama etkinliği yüreklere su serpecek nitelikteydi. Diğer etkinlikler gibi görkemli, 5 yıldızlı hotel ve diğer mekanlarda değil, Hackney bölgesindeki 700 yıllık kilisede düzenlenen bu etkinliğin en güzel yanı, odak noktasının gençler olması, sahnenin çocuk ve genç yeteneklere bırakılmasıydı. Cumhuriyetin 100. yılına ithaf edilen 17. YoungEast Festival’de son yüzyıl içinde birçok albümde farklı yaklaşımlarla yorumlanarak klasikleşmeye başlayan ülke genişliğinde kabul görmüş eserler genç yetenekler tarafından sergilendi.

17 yıldan beri düzenlenen YoungEast Festivali organizatörlerinden müzik eğitmeni Suzan Beyazıt’ın sözleri ile yazımı noktalıyorum: “Cumhuriyetin 100. Yılında görsel şatafat ya da merasim donukluğundan uzak durmaya çalıştık. Bizzat cumhurun ruhuna uygun bir kavrayışla çocuklarına sanatsal, kültürel değerler kazadırmak isteyen anne ve babalarla birlikte ortak bir heyecan içinde çocuklarımızı sahneye taşıdık.” Kulaklara küpe olsun.

HOKKABAZ ROCK BAND YoungEast Festival’de

 

 

 

2729770cookie-checkKeten Helva ve “Elit”lerin Cumhuriyet Kutlaması

2 YORUMLAR

  1. Ertanç ağabeyim,
    Cumhuriyetimizin 100. yılı nedeniyle düzenlediğimiz festivalimizin, sizler gibi toplumumuza eğitim alanında yönlendirici önderlikte bulunmuş bir ağabeyimiz tarafından hatırlanıp kaleme alınması bizler adına büyük gurur kaynağı oldu.

    Sağ olun,
    var olun.

  2. Ertanç ağabey,
    akıcı ve rehberlik eden bir öykülendirmeyle anlattığınız toplum olabilme ve Cumhuriyetin 100. yılı kutlamaları konulu bu güzel yazınızda çocuklarımız ve gençlerimizle kutladığımız YoungEast Festivali’ne de yer vermeniz bizi onurlandırdı.

    Teşekkür ederiz.

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.