İki sorun üzerinde hükümetin görüşü…

Bugün iki ekonomik sorun üzerinde hükümetin görüşünü kısaca tartışmak istiyorum. Bundaki amacım, seçim yılında hükümet ve arkasındaki siyasal partinin, hatta döneme hakim olan iktisat politikalarının mantığını okuyucularla paylaşmaktır. Konulardan birisi carî açık ve sermaye hareketleri meselesi; diğeri ise, bütçe açığının kapatılma biçimidir.

Önce carî açık ve sermaye hareketleri meselesini ele alalım. Bilindiği gibi, oldukça yüksek ve giderek yükselme eğilimi taşıyan bir carî açık sorunu ile karşı karşıya bulunuyoruz. Tabiatıyla, söz konusu carî açığı kapatabilmek için de  yüksek faiz politikası ile ekonomiye sıcak para akışını sürdürmeye çalışıyoruz. Sıcak para akışının ekonomi üzerinde iki olumsuz etkisi yaşanmaktadır. Bunlardan biri, ülkeye girmiş olan sıcak paranın çıkışı esnasında yaşanan malî ve ekonomik şoklar; diğeri ise, bu sistemi sürdürebilmek için uygulanan yüksek faiz politikasının hem gelir dağılımını bozucu etkisi, hem de yatırımlar üzerinde oluşturduğu geriletici etkidir. Bunlara ilâveten, yüksek faiz ve sıcak para politikası, dış ticaret dengesini de ithalât lehine ve ihracat aleyhine bozduğundan dolayı, dış ödemeler açığını daha da artırıcı ve dış kaynak gereksinimine kronik bir nitelik kazandırıcı etki oluşturur.

İki gün önce bir hükümet üyesi (Ekonomiden Sorumlu Devlet Bakanı), dış ödemeler hesabında, carî açığın yanında sermaye hareketlerinin gözüküyor olmasına ve döviz fiyatının serbest piyasada belirlenmesi nedenlerine bağlı olarak, carî açık sorunu diye bir sorunun gerçek olmadığını ileri sürdü. Eğitim kökeni itibariyle de iktisatçı-maliyeci olduğu bilinen bu kişinin böyle bir ifadede bulunması büyük bir şanssızlık olarak görülür. Zira, bir ekonomide carî açık varsa, bunun dengelenmesinin şart olması koşulu gereği olarak, sermaye hareketleri kaleminin de artı bakiye vermesinin zarurî olduğunun bilinmesi bilimsel bir zarurettir. Carî açık, geçmiş dönemlerde dış borçlar kalemi ile karşılanırdı.

Günümüzün finansal serbesti koşulunda, özde dış borç olan sıcak para girişi sermaye hareketleri olarak hesaplara yansımaktadır. Diğer bir deyişle, carî açık kaleminin varlığı, sermaye hareketleri kaleminde hareketliliğin  bulunması gerekçelerinden biridir, belki de en önemlisidir. Bu nokta işin bilimsel gerçeklik ve gereklilik yanıdır.

Ancak, bu yaklaşımın bir de politik açıdan hakkaniyet ve adalet yanı vardır. Sanırım, bakanın gözden kaçırdığı çok önemli bir nokta, sermaye hareketleri varolan carî açık sorununu örtüyor olabilir, ama bu örtüşün, yüksek faiz yoluyla ileriki nesillere yıkılan çok büyük maliyetler pahasına gerçekleştiriliyor olmasıdır.

Diğer bir deyişle, bugünkü nesil, yükün bir bölümünü bir yandan zaman içinde ileriki nesillere aktarırken, diğer yandan da eş zamanlı olarak da varolan nesil içinde varsıl kesimler yükleri yoksul kesimlere yüklemektedir. Zira, yüksek faiz varsıl finansal spekülâtörleri beslerken, üretimi kıstığından işsizliğe ve yoksulluğa neden olabilmekte ve ülkede yoksulluğu derinleştirmektedir.

Yazı çerçevesinde kısaca ele almak istediğim ikinci sorun ise şudur. Yine hükümet çevrelerinden yapılan beyanlarda bütçe açıklarının yeni vergilerle değil de, harcama tasarrufları ile karşılanacağı ifade edilmektedir. Vergiyi bir tür  kamulaştırma aracı, sosyal nitelikli kamu harcamalarını ise halka yararlı politika aracı olarak görürsek, mutlak olarak vergiye karşı çıkmamak, ancak vergi yükünün varsıl kesimler üzerinde yoğunlaştırılması gerektiğini savunmanın gerekli olduğunu düşünüyorum.

Bunun tam da tersini ifade eder biçimde, hükümet çevrelerinin mantığına göre ise, kamu açığının kapatılmasında  yeni vergi koyma yerine, kamu harcamalarının kısılması hem uygun hem de gerekli olan politikadır. Eğer hükümet varsıl kesimlere giden harcamaları kısıyor ise, böyle bir politika kabul ediliyor olabilir. Ancak, toplumsal güç ilişkileri ve güçlülerin siyasal erk üzerindeki etkileri itibariyle böyle bir politika fazla olası görülemiyorsa, bütçe tasarrufunun görece yoksul kesimlere yönelik harcama kalemlerinde olacağına kesin gözü ile bakmak gerekmektedir.

Hal böyle olunca, aslında harcama tasarrufu yolu ile yoksul kesimler üzerine yük yıkılmış olmaktadır. Bunun anlamı, varsıl kesimden vergi alamayan hükümetin, yoksul kesimler üzerine yük yıkarak bütçe açığına yama aramakta olduğudur. Seçim döneminde kömür vs dağıtarak yoksul halkın oyunu almaya çalışan siyasal dokunun halka karşı tavrı budur!

_______________

* İÜ’nde öğretim üyesi

 

 

 


 


 
 
 

1594670cookie-checkİki sorun üzerinde hükümetin görüşü…

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.