“Tek dostum kitaplarım, tek düşmanım cahil dostlarımdır”. Büyük Çin filozoflarından Konfüçyüs söyledi bu anlamlı sözleri.
8 yıl önceki “Kitaplar” başlıklı yazıma şu paragrafla başlamıştım:
“Kitapların yaşamımızdaki önemi o kadar büyük ki kelimelerle bunu izah etmek imkansızdır. Özellikle teknolojinin fazla gelişmiş olmadığı benim çocukluk yılllarımda biz çocukların tek eğlence, bilgi kaynağı idi kitaplar. İyi ki o zamanlar video oyunları, sosyal medya yoktu. İyi ki elektronik kitaplar yoktu. Biz kitaplarımızın o müthiş kokusunu koklaya koklaya öğrendik birçok şeyleri”.
Kitap kurdu zararlı bir böcektir, ancak birisine kitap kurdu demek o kişi için büyük bir övgü olur. Ben de kendimi bir kitap kurdu olarak addetmekten çok mutluyum.
Çocukluğumdan beri kütüphaneler, kitapçı dükkanları ve sonraları sahaflar, bulunmaktan en çok haz aldığım mekanlar olmuştur. Son Kıbrıs ziyaretimde Lefkoşa’da Bandabuliyada bulunan sahaf Rıdvan Arifoğlu’nun küçücük dükkanında geçirdiğim bir saat tatilimin en unutulmaz anılarındandır desem birçokları “Ne egzantrik adam” diyecek belki de. Ama gerçekten öyle idi. İstanbul’a geçen yıl gittiğimde Kapalı Çarşı bölgesini ziyaret etmeye vaktim olmamıştı. Ama geçmiş ziyaretlerimde Sahaflar Çarşısında kitapların o müthiş kokusunu içime çekerek geçirdiğim o zevkli saatler hala belleğimdeki yerini korumaktadır.
***
Geçtiğimiz Cumartesi gün Altıncı Kitap Şenliği etkinliğine katılma mutluluğunu yaşadım. Özlemiştim bu tür doyurucu, anlamlı bir etkinlikte bulunmayı. Dev Tottenham Hotspurs Futbol sahasının karşısında bulunan Fieldseat Kit@pEvi’ne vardığımda yazarların söyleşisi başlamıştı. O yüzden hemen bodrum katındaki küçük salona yönlendirildim. Güçlükle Faruk Eskioğlu dostumun yanında yer bulup oturdum.
Kitapseverlerin doldurduğu küçücük salondaki atmosfer o kadar güzel, o kadar sıcaktı ki saatlerin nasıl geçtiğini farketmeden etkinliğin ilk bölümünün sonuna gelindi. İngiltere’de yaşayan Türk, Kürt ve Kıbrıslıtürk toplumları için “Press Dionysus” isimli çok önemli bir yayınevini yaşama geçiren Doçent Dr. Tuncay Bilecen’in moderatörlüğünde değerli yazarlar Gülsüm Öz ve Dursaliye Şahan’ı dinledik. Dr. Bilecen’in “Türkiye’den Birleşik Krallık’a Göçler” kitabı konu üzerine okuduğum çok değerli, ender akademik bir çalışmadır. Ayrıca 80li yıllardan beri tanıdığım dostum Ali Rıza Aksoy’un anı kitabı “Kasaba” hakkındaki konuşmasını da zevkle dinledik. Kendimi 80li yıllarda buldum. Ali Rıza ile sohbetimiz esnasında “Nerede o mücadele ruhu ile yanıp tutuştuğumuz yıllar” diye hayıflandık.
Bu çok değerli arkadaşların ve ikinci bölümde konuşan sevgili dostum Faruk Eskioğlu’nn birleştiği ortak nokta göçtür. Maalesef etkinliğin ikinci bölümüne kalıp Mahir Ünsal Eriş ve Aybüke Yılmaz’ın sunumunu dinleme fırsatım olmadı. Ancak Mahir Yılmaz Eriş’in kitapları ile aşina olmak öncelikli hedeflerim arasındadır.
Faruk Eskioğlu dostumun çok önemli arşiv niteliğindeki “Londra’da Bizim’Kiler seri kitaplarından her zaman bahsederim. Maalesef toplum olarak bu kitaplara gereken değeri vermeyi bilemedik. Bunu bir an önce telafi etmemiz gerekir.
Dün sevgili Dursaliye Şahan’ın uzun zamandan beri okumayı planladığım “Tottenham Boys” kitabını okumaya başladım. Çok iyi hatırlarım hemen hemen her gün genç fidanların intihar haberlerini okuduğumuz o hüzünlü günleri, intiharlarla mücadele için kenetlenen toplum kuruluşlarının çalışmalarını. Keko’nun hazin yaşamı zaman zaman gözlerimden yaşların süzülmesine neden oluyor. Kitap biterkenden sırada Gülsüm Öz’ün “Hoş Bulduk İstanbul” ve Ali Rıza Aksoy dostumun “Kasaba” kitapları var.
Elbette toplum aktivisti yazarların bulunduğu etkinlik, kendi kitaplarının tanıtımı olarak lanse edilse de konular dönüp dolaşıp toplumsal yaraların tartışılması ile sonuçlanacaktı. Nitekim öyle oldu. Uyuşturucu, çeteleşme, genel olarak gençlerin, ailelerin sorunlarını tartıştık bol bol. İyi de oldu, çünkü toplumun bağrından kopan böyle değerli yazarların toplumsal konularda yapabilecekleri, ve her zaman yaptıkları büyük katkılar vardır.
Teşekkürler değerli yazar dostlarım. Ne olur, yazmaya devam edin.
