KKTC’liden de AİHM’e mülkiyet başvurusu

Talat, davanın detayları hakkında bilgi vermedi, ancak Kıbrıs’ın güneyindeki mülküne el konulan ve Rum yönetimi tarafından mülkü üzerine elektrik santrali inşa edilen Türkün, AİHM’ye bireysel başvuruda bulunduğunu belirtti.


Kayıplar, şehitler ve 3 aylıkken öldürülen bebeklerin hakkını da aramak için dava açılacağını bildiren Talat, “Hukuk zemininde yapılan saldırıları karşılayacak ve karşı atağa geçeceğiz” dedi.


Bayrak televizyonunda yayımlanan Akis programında gazetecilerin sorularını yanıtlayan Talat, hukukçularla birlikte bir yandan hukuki saldırıları göğüslemeye çalıştıklarını, diğer yandan pilot davalar seçilerek atağa geçildiğini anlattı. AİHM’ye bir Kıbrıs Türk tarafından Rum yönetimine karşı ilk kez bu yönde müracaat edildiğine dikkati çeken Talat, “Kıbrıslı Türkler uluslararası hukuk önünde haklarını talep etmeye devam edecektir” diye konuştu.


“RUMLARIN NİYETİ ANNAN PLANINI ÖLDÜRMEK”


Talat, uluslararası politika açısından çok güçlü bir noktada bulunulduğuna işaret ederek, “Rumların niyeti Annan planını öldürmek. Ancak bunu başarırlarsa yeni bir müzakere sürecinde kimse bizim Annan planının gerisinden başlamamızı beklemesin. O zaman pozisyonumuzu gözden geçirir, her şeyi masaya getiririz” dedi.


Bir anlaşmanın ancak iki eşit devlet temelinde oluşacağını belirten Talat, Annan planında bunun böyle olduğunu söyledi. Talat herhangi bir müzakere sürecinde taviz verilemeyecek unsurları ise, Kıbrıs Türk halkının siyasi eşitliği, iki kesimlilik, güvenlik ve Türkiye’nin garantisi olarak sıraladı. Talat, referandum süreci sonrasında Annan planında yer aldığı şekliyle “Kıbrıs Türk Devleti”nin ilanı için zemin araştırması yaptığını, ancak uluslararası alanda destek bulamadığını da açıkladı.


“ŞARTLAR DEĞİŞTİ”


Uluslararası politik avantajın uluslararası hukuk alanında kullanılamadığına işaret eden Talat, uluslararası hukukun yavaş yavaş değiştiğini, AİHM’nin Loizidu davasında verdiği kararı Aresti davasında vermemesinin de bunun en tipik örneği olduğunu kaydetti.


Talat, “Şartlar değişti. Loizidu’nun şartları bugün yok. Loizidu’da politik bir karar verildi. Çünkü o günlerde Kıbrıs Türk tarafı dünya tarafından çözüm istemeyen, Rum mallarının üstüne oturup ‘Rumların hakkı yoktur’ diyen bir politika güdüyordu ve çözüm de istemiyordu. Mahkeme bunların etkisiyle bir karar aldı” dedi.


Talat, mahkemelerin aldığı kararların zaman içinde hukuk haline dönüştüğünü ifade ederek, bu nedenle AİHM’nin kararlarının önemli olduğunu söyledi.


“Uluslararası alandaki politik üstünlüğümüzü hukukta da elde etmek için adımlar atıyoruz” diyen Talat, “Aresti ve benzeri davaların iç hukuka yönlendirilebilmesi durumunda hukuktaki üstünlüğünü kaybetmeye başladığını görecek olan Rum yönetiminin siyasi çözüme daha fazla yaklaşacağını” ifade etti.


“ARTIK BİZ DE KARŞI ATAĞA GEÇTİK”


Talat şunları söyledi:


“Kıbrıs Rum yönetimi Annan planına ‘hayır’ diyerek uluslararası alanda siyasi gücünü kaybetti. Bunun için Kıbrıs sorununu uluslararası hukuk alanına çekmek istiyorlar. Bu arada kendi yönetimlerinde yaptıkları bir yasayla (Vasilik yasası) Kıbrıslı Türklere ait mallarının iadesi sorununu çözümün sonrasına ertelediler. Artık biz de karşı atağa geçtik. Önce hazırladığımız yeni yasayla yaptıkları hukuk saldırısını göğüslüyoruz. Uluslararası mahkeme Arestis davasında verdiği kararla KKTC’deki yeni uygulamayı iç hukuk yolu olarak tanıma eğilimindedir. Böylelikle hem bütünlüklü bir çözüme ulaşmak için zaman kazanacağız, iki bölgeliliği koruyacağız, hem de bir iç hukuk yolu
yaratmış olacağız. Uluslararası hukukun içine gireceğiz.”


Talat, AİHM’ye yapılacak başvurular için her zaman iç hukuk yolunun tüketilmesine gerek olmadığının altını çizerek, Güney Kıbrıs’ta Kıbrıslı Türklerin bıraktıkları mallarla ilgili yapılan yasal düzenlemenin (Vasilik yasası) iç hukuk yolunu tıkayan bir unsur olduğunu, bunun için doğrudan AİHM’ye başvuru yapılabileceğini anlattı. Talat, 1963-1974 yılları arasında şehit olanların dışında 450 Türkün kayıp bulunduğuna, Rum tarafının 1974 yılında ortaya çıkan kayıp sayısının ise 1400 olduğuna işaret ederek şunları söyledi.


“Bizim kayıplarımızın yüzde 26’sı kadın ve çocuk, onların ise sadece yüzde 6’sı kadın ve çocuk. Bu bize Rumların insan hakları ihlali açısından sorumluluklarının çok daha fazla olduğunu ortaya koyuyor. İnsan hakları ihlallerinin çoğu Rumlar tarafından yapıldı.”


Talat, AB sürecinde Türkiye ile Kıbrıs Rum yönetimi lideri Tasos Papadopulos’un muhatap olmasının gayet doğal olduğunu ifade ederek, Kıbrıs konusunda ise Papadopulos’un muhatabının Türkiye değil, kendisi olduğunu söyledi.


 

685710cookie-checkKKTC’liden de AİHM’e mülkiyet başvurusu

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.