Korkunun mizahından korkana ayıp!

Anlamıyorum ki, dünyanın her ülkesinde bir “korku” kültürü var da bizde niye yok? Var da ben mi bilmiyorum? Bilen varsa beri gelsin, bana da anlatsın.


Korkmak; sevinmek, üzülmek, gülmek, ağlamak gibi insanın dünyaya gelirken beraberinde getirdiği ruhsal çeyizlerden biridir. Yabanın adamı, tıpkı bir gülmece kültürü yarattığı gibi korkunun da kültürünü oluşturmuş. Sonra bir de üşenmemiş, korkunun gülmecesini yapmış. Korku mizah hikayesi, karikatürleri, çizgi romanları, stripleri… Korkunun mizahını yapmış ta, çoktan içini boşaltmış bile…


Ülkemiz, Nasreddin Hoca’nın yoğurduğu, Karagöz ve Hacivat’ın teşni olduğu, karikatürümüzün besleyip büyüttüğü engin bir mizah kültürüne sahip. Mizah dergileri, çizgi romanlar bizler yetişirken hayatımızda vardı, günümüz gençliğinin de hayatında var. Peki neden “korku” konusunda mizah yapmakta çekincelerimiz var.


Sınırlı sayıda çizerimiz, örneğin “Galip Tekin” gibi çizgi dağarcığının içine korku zerreleri de katıyor, pek de güzel oluyor benim fikrime göre…Elbette her çizerin tarzı değil ve yine elbette her mizahçının korkuya ilgi duyması beklenemez.


Merak ettiğim bu toplum korkmuyor mu kardeşim? Köpekten, bilmediği şeylerden, sınavdan, masal canavarlarından, futbolda küme düşmekten, ölmekten, gibi, gibi, gibi… Fantastik kurgu edebiyatının içinde korku unsurları var, hayaletler, yarasalar, vampirler, cadılar, canavarlar…


Tabii, inanışları da körüklüyor bir anlamda. Mesela, Cadılar Bayramı-Hallowen diye bir şey kutluyorlar. Bu gelenek, Amerika’ya 1840’lı yıllarda, İrlandalı göçmenlerle geliyor. İrlanda’nın Celtic bölgesinde yaz mevsiminin sonu olarak 31 Ekim kabul ediliyor o zamanlar, tarih: M.Ö 5.yüzyıl. İnanışlarına göre, o sene içinde ölen insanların vücutsuz kalan ruhları 31 Ekim gecesi kendilerine yeni vücut aramak üzere geri geliyor. Elbette hiç kimse, bedenini ruhlara kaptırmak istemiyor. Köylüler o gece evlerini ruhları korkutup kaçırtacak şekilde düzenliyorlar. Evler karanlık, dışarıya mumlar koyuyorlar. Korkutucu kostümler giyerek ruhları korkutup kaçırtmaya çalışıyorlar. Sonraki çağlarda, ruhların gezinmesi inancı gittikçe zayıflıyor ve Halloween için kostüm giymek bir çeşit kutlama halini alıyor.


Aslında, olayın işlenişi komik! İnsanların, korkuyu bu derece canlı yaşamaya çalışması, üşenmeden kostümler kuşanması, korkmamak için korkutmaya çalışması. Bizde, karikatürde korku sıkça nasıl işlenir? Adam, gece yarısı mezarlıktan geçerken korkmamak için yüksek sesle şarkı söyler. Hep aklıma gelir, mezarlık gördüğümde… “Boo!” korku nidası, karikatürde başkalarını korkutmak için çok sık değil de, hıçkırık tutmuş birinin hıçkırığını geçirmek için çizgi adama bağırtılıyor.


Bizim karikatürlerde de rastlanabiliyor mesela “Hallowen Feneri” balkabağına… Bu balkabağı nedir biliyor musunuz? Adamın biri varmış, adı da Jack’ miş. Düzenbazın tekiymiş. Nasıl insanları kandırıyorsa bir gün şeytanı da kandırmış diyorlar. Sözde, Jack öldüğünde cennete alınmamış, şeytan yüzünden cehenneme de girememiş. Arada bir yerde, içinde köz ışığı bulunan bir şalgamın içinde kalakalmış. Geleneklerini sürdürmek isteyen İrlanda’ lılar da şalgamdan daha kolay bulunduğu için bal kabağı kullanmaya başlamışlar. İşte o balkabağı, herkesin fener diye çizdiği balkabağı…


“Trick-or-Treat” dedikleri bir şey var bir de,  cadılar bayramı geleneklerinden biri o da! Çocuklar kostümlerini giyip kapı kapı dolaşıyorlar “trick-or-treat” diyorlar. ‘Trick’ kelime olarak birisine oyun oynamak demek oluyor, ‘Treat’ ise şeker demek oluyor. Çocuklar, ev sahibine eğer şeker vermezse kendisine oyun oynayarak cezalandıracaklarını söylemek istiyorlar. Sonra, bu festivali cümbüş içinde yaşayan toplumun sanatçısı da ister istemez eserlerine yansıtıyor. Çizerse karikatürlerinde kullanıyor.


Bizim böyle garipliklerle işimiz olmaz, olmaz da, biz de korku nedir bilmiyoruz galiba? Bir tane korku dizisi başlamıştı televizyon kanallarının birinde yakın zamanda, bizimkiler de cinlere sardırır korku deyince, öyle bir konusu vardı. Sessiz başladı, sessizce bitti. Korku filmleri yapılıyor artık ülkemizde tek tük, sinirlendiriyor, güldürüyor, meraklandırıyor ama ne yazık ki korkutamıyor. “Korkunun ecele faydası yok” diye büyütülen bir toplumuz, şöyle keyifle korkamıyoruz bile!


Korkunun edebiyatına hakim değiliz daha, değil mizahını yapabilelim.


 

680850cookie-checkKorkunun mizahından korkana ayıp!

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.