Kuşku bulutları dağılıyor

İlginç gelecek ama ülke genelinde 22 Temmuz’da yapılacak seçimlere ilişkin hiçbir heyecan yok! Ve seçimlere şunun şurasında bir ay var. Peki neden?


İsyankar bir çığlık, uzunca bir zamandan beri seçim sürecini kollayarak sanal bir savaş sürdürüyor. Bu isyan dalgasının, toplumun ekseriyetini etkisi altına alması yönünde bir hedef kondu ve partiler, felaket tellalı edasında ateşe körükle koşmayı sürdürüyorlar. Bir felaketin eşiğinden son anda döndük. Oynadıkları bu tehlikeli oyunla kendileri ile beraber memleketi de bir felaketin eşiğine süreceklerdi. Dertleri ne idi? AK Parti’yi iktidardan uzaklaştırmak, ne pahasına olursa olsun, nasıl yapılacaksa yapılsın!


Merkezinde CHP’nin yer aldığı ve Perinçek’in fikir babalığını yaptığı ulusalcı çizgi, ilk günlerin heyecanını veremiyor artık. Zaman, ilk günlerin yüksek tansiyonunu normalleştirip hayatla barışık hale dönüştürdüğünde son sözü sağduyu söylüyor çünkü. “Hadi cepheye” sloganları atmak, sanıldığı gibi seçmeni korku dolu gözlerle sandığa kaçırtıp işaret edilen parti ya da partilere oy verdirmiyor. Ortada savaş terminolojisi ile izah edilecek bir şey yok. İster AB deyin ister Güneydoğu’da yaşanan üzücü gelişmelerin merkezine AK Parti’yi koyup taşlayın, halkı bir noktaya kadar ikna edebilirsiniz. Yaşadığımız sessizliğin, heyecansızlığın temel nedeni budur: Seçmen, ülke yönetimine getireceği kadroları seçerken daha gerçekçi, teori-pratik uyumu olan söylemlere itibar ediyor ve dünde yaşananları da anımsıyor. Bu muhasebeden anlamlı sonuçlar çıkardığında suskunluğunu bozacak.


Adeta matem havasına bürünmüş memleket manzarasının bir diğer nedeni de asker üzerinden siyaset yapmayı alışkanlığa dönüştürmüş siyasi eğilimdir. Bu eğilimi bir siyaset olarak tasnif etmek haksızlık olur çünkü siyaset, desteğini halktan alan, güven ve saygıya dayalı bir dünyada kendisini inşa eder. Diğeri, halktan kaçmak, zoru gösterip kendisine razı ettirmek olur ki bu iklimde siyaset barınmaz. Dayatmacılık, halka rağmencilik olur. Seçim için geri sayım sürerken muhtıra olarak yorumlanabilecek gelişmelerin yaşanmamasını ummaktan başka elimizden bir şey gelmiyor. İçeriği ne olursa olsun, neyi, nasıl hedef alırsa alsın; muhtıra, bu nazik geçişleri olumsuz etkiliyor.


“Toplumsal hafıza canlanıyor” diyebileceğimiz yeni bir devre aralanıyor Türkiye’de. Suskunluğun derin dehlizlerinde yeşeren şey bu. Teknoloji deyin, sivilleşme deyin, demokratikleşme deyin, ne ile açıklarsanız açıklayın; seçmen, bugünün beylik laflarını düne kıyaslayarak dinliyor. Propagandalık sözleri çıkarıyor, oy verme işleminin bu atmosfer altında olmaması gerektiğini düşünüp kendisine bir fırsat daha veriyor. Dolayısı ile partiler, kalabalıklara bakıp aldanmamalılar artık. Ayarı kaçmış sözlerle elde ettikleri tezahüratların sandığa olduğu gibi yansıyacağı yanlışlığına düşmemeliler.


AK Parti aleyhine sürdürülen linç kampanyalarına karşı AK Parti cephesinden gerekli yanıtların verildiği günleri yaşıyoruz. AB hedefinde alınan mesafe ile memleket satma arasında ilişki kurmak doğru bir yaklaşım mıdır? İnsan hakları alanında yapılan düzenlemeler, teröristleri mi koruyor? Yaklaşık beş yıldır istikrarlı yol alan ekonomi halkın yaşamında ne yönde etkili oldu? Bu ve buna benzer soruların yanıtını bulduğu 22 Temmuz seçimlerinde en etkili vurgu şu: Bugüne kadar Anayasada izah edilen şekli ile cumhurbaşkanı seçilirken neden sıra AK Partili bir adayı cumhurbaşkanı seçmeye geldiğinde yeni bir şart kondu ve seçim engellendi?


22 Temmuz seçimlerini bir savaş havasında çıkarlarına dönüştürmeye çabalayan kesimin kan kaybına uğrayacağı günlerdir bu günler. Ortada savaş falan yok! Bugün “sorun” diye listelenecek her ne varsa, tepesine terörü de koyarak şunu söyleyebiliriz: bunların hiçbiri AK Parti iktidarı ile beraber başlamadı ve bu dönemde sonlandırılmasını beklemek de haksızlık olur. En şahin kesilenlerin bile iktidarları devresinde terörle mücadelede aldıkları mesafe ile bugün arasında bir kıyas yapma olanağı var. Asıp kesmekten dem vurdukları halde halkın güvenini kazanıp yetkiyi devralanların neden aynı kararlılığı sürdüremedikleri konusu izaha muhtaç. Bu ve diğer konular, 22 Temmuz tarihi yaklaştıkça daha berrak ve anlaşılır bir boyut kazanıyor. Sanal savaş sona eriyor çünkü kelimelerin sırtına yüklenmiş heyecan dalgası sağduyu ile buluştuğunda olması gerektiği kadar bir alan kaplıyor.
Kuşku, dünyanın en acımasız silahıdır. Bir zihin bulandığında en masum insandan bir canavar peyda eder, baba ile oğlu husumetli hale getirir ve kuşku yoluyla bir toplumun tüm direnç noktaları çökertilir. Şükür ki, kararlı adımlarla dört bir yana serpiştirilen kuşku tohumları filizlenmeden toprağın derinliklerinde çürümeye yüz tuttu. İlerleyen günlerde seçimin bir şenlik havasına dönüştüğünü göreceğiz. Suskunluk, şafak öncesi koyulaşan karanlık gibi silkinmeye hazırlanıyor. Bu belirsizlik aydınlığın habercisi.


[email protected]


 

700700cookie-checkKuşku bulutları dağılıyor

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.