Vira’nın yeni sayısı çıktı

Deniz ve Denizcilik kültürüne yeni açılımlar getiren Vira Dergisi’nin 14’üncü sayısının konu başlıkları:

Çarşafımızdan Gömleğimizden Yelken Yapalım

İhracatsız kalkınma, limansız da ihracat olmaz. Son yıllarda dünya ticaretindeki artış, Türkiye’nin bu ticaretten aldığı payın ve ihracat rakamlarının artması ile birlikte limanlarımız büyük önem kazandı. İşte bu noktada yeni liman yatırımları ve özelleştirmeler gündeme geldi. Geçtiğimiz ay en büyük liman özelleştirmelerinden olan İzmir Liman ihalesi sonuçlandı. Sonuçta ihracatçılar, kendileri için stratejik öneme sahip İzmir Limanı için birlik halinde ellerini taşın altına koydular ve bu kez satıcı değil alıcı olarak boy gösterdiler. Bu sürecin aktörlerinden, Türkiye İhracatçılar Meclisi Başkanı Oğuz Satıcı ile liman özelleştirmelerini ve hedeflerini konuştuk.

Denizcilikte “Şark Kurnazlığı” Olmaz

Şadan Kaptanoğlu, nesillerden beri denizci olan bir ailenin, çocukken denize sevdalanan, sevdasını büyüterek bugünlere taşıyan kendi jenerasyonunun ilk çocuğu. İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesinin Felsefe Bölümü’nü bitiren Kaptanoğlu, İngiltere’de denizcilik ve finans alanında yüksek lisans yapmış. Eğitimin insan yaşamı süresince hiç bitmeyecek bir olgu olduğuna inanan Şadan Kaptanoğlu’na göre, deniz yaşam demek. Denizi, tüm sanat alanlarının en önde gelen ilham kaynaklarından biri haline getirmek gerektiğini vurgulayan Kaptanoğlu ile denizi ve denizcilik sektörünün geleceğini konuştuk.

Kümeleşmeyi Başarmadan Başarı Olmuyor

Ege’nin incisi İzmir, güzel bir deniz kenti. Ege’nin havasına has sıcaklık, insanlarını da sarıp sarmalamış. Deniziyle, yeni özelleşen limanı, ticareti ve sanayisiyle İzmir, Türkiye’nin giderek gelişen önemli merkezlerinden biri. Bu güzel kentin önemli sivil toplum kuruluşlarından biri olan İzmir Sanayici ve İşadamları Derneği’nin Başkanı olan İlknur Denizli, başarılı bir iş kadını olarak öne çıkıyor. Aynı zamanda izolasyon konusunda ürün geliştiren bir firmanın da sahibi olan İlknur Denizli’nin hayatında deniz önemli bir yere sahip. İlknur Denizli ile İzmir’i, İZSİAD’ı ve denizi konuştuk.

Dünya İklimini Belirleyen Nokta

“Ümit Burnu’ndaki fenerden görülebilen manzara, dünyanın başka hiçbir bölgesinde yok. İki dev okyanus burada birleşiyor ve akıntılar dünya ikliminde belirleyici oluyor. Burası biri sıcak, biri soğuk iki suyun kaynaştığı nokta” diyen Coşkun Aral, üç milyon yıllık tarihe sahip olan bu bölgenin tarihi ve sosyolojik yapısını inceledi. “Uçan Hollandalı” efsanesinin de doğduğu yer olan Ümit Burnu deyince, tabii ki penguenleri de unutmamak gerekiyor. Bu sevimli hayvanlar adeta bölgenin maskotu haline gelmişler. Gelin hep birlikte, Coşkun Aral’ın fotoğrafları ve anlatımıyla Ümit Burnu’na doğru bir yolculuğa çıkalım.

Deniz Engin Bir Kültür

Müjdat Gezen, yarım asırı bulan sanat hayatıyla kültür dünyamızın çınarlarından biri. Sanatçı kavramının içini tam anlamıyla dolduran bir ada. Üstlendiği her rolün altından başarıyla kalkan Gezen’in, Darbükatör Baryam, Bekçi Murtaza tiplemeleri unutulmazlar arasındaki yerlerini çoktan aldılar. Şimdilerde birikimini açtığı eğitim merkeziyle gelecek nesillere aktaran Müjdat Gezen’in bir tutkusu daha var ki, o da en az tiyatro kadar eski. Gezen, yarım asırdır yuttuğu sahne tozlarını engin mavilerde temizliyor. Müjdat Gezen ile engin mavileri konuştuk.

Deniz İnsanları Daha Temiz, Daha Art Niyetsizdir

Uzun yıllar denizlerde dolaşan, teknesi Güneş ile adeta arkadaş olan Güneri Civaoğlu, bir kaç yıldır bu sevdasından vazgeçmek zorunda kalmış. Yine de denizden kopmayan Civaoğlu, deniz, balık, rüzgar konuşan insanların art niyetli olmadıklarını ve farklı bir disipline sahip olduklarını düşünüyor. Genç yaşlarından itibaren gazetecilik yapan Civaoğlu, geçen süreçte önemli olaylara tanıklık etmiş usta bir gazeteci. Denizin ve denizciliğin bir kültür meselesi olduğunu vurgulayan Güneri Civaoğlu’nun, koylarımızın SİT alanı ilan edilmesinde de tuzu bulunuyor. Güneri Civaoğlu ile denizi ve deniz kültürünü konuştuk.

Deniz Savaşı Kaybetti!

Medya ve kültür dünyamızın çok yönlü kalemlerinden biridir Sevin Okyay. Daha çok sinema eleştirmeni olarak tanınır ama yazılarına bir spor sayfasında, bir kitap ekinde de rastlayabilirsiniz. Bir bakarsınız bir kitabın çevirmeni olarak karşınıza çıkmış Sevin Okyay. Düşüncelerini, eleştirilerini öylesine ustalık ve alçakgönüllülükle dile getirir ki, medya dünyasının köşe taşlarını tutan kimi çok bilmiş yazarın aksine, okuyucu tarafından yadırganmaz. O; fırsat bulduğu her şeyi izler, eleştirir, yorumlar. Bir tek denizi eleştirmez. Çünkü onun için denizin her hali güzeldir. Sevin Okyay ile masmavi bir İstanbul akşamında, hayatı ve denizi konuştuk.

Mürekkebi Deniz Öyküler…

Denizi yazmak, her zaman zor olmuştur. Denizi yazmak için, onu iyi bilmek ve anlamak gerekir. İşte bu nedenle denizi yazan usta kalemler, denizlerle sırdaş, arkadaş olmuş kişilerdir. Eski İstanbul’u getirin gözünüzün önüne. Denizde geçen çocukluğunuzu, tuttuğunuz balıkları hatırlayın. Bir de bugüne bakın. Sizler şanslıydınız, ya çocuklarınız? Usta kalemlerin deniz öykülerini okurken, yüzünüze tuzlu su çarpmış gibi olurdunuz. Şimdilerde denizi yazmak da kolay değil. Bilge Karaçam, sizler için usta kalemlerin deniz öykülerini derledi. “Mürekkebi Deniz Öyküler”in içinden ise, çarpıcı bir mesaj çıktı.

Denizcilik ve Kabotaj Bayramı

Denizcilik ve Kabotaj Bayramı’nı artık Denizcilik Bayramı olarak kutluyoruz. Üstelik sadece denize kıyısı olan yerlerde değil, suyun olduğu her yerde “Denizcilik Bayramı”nı kutlamaya başladık. “Denizci Ülke Denizci Millet” olabilmemizin en önemli şartı, insanlarımıza denizi sevdirmek ve onların denizle buluşmalarını sağlamak. Artık bunu başarıyoruz, yani “Anadolu Denizle Buluşuyor”. Aslında denizciliğimizi keşke bir gün, bir hafta değil, yılın 365 günü unutmasak, unutturmasak. Bu sayımızda Deniz Ticareti Genel Müdürü Kaptan Mehdi Gönülalçak, sizler için Kabotaj Kanunu’nu ve Denizcilik Bayramı’nı değerlendirdi. Biz de tüm denizcilerimizin “Denizcilik Bayramı”nı kutluyoruz. Selametle…

Ege Yüzünü Kruvaziyer Turizme Çevirdi

Yeni gelişmeye başlayan kruvaziyer turizmimiz, dünya ile yarışmaya hazırlanıyor. Türkiye, 25 milyar dolarlık kruvaziyer turizm pazarından pay alabilmek için çaba gösteriyor. Her sene artan rakamlar yüzümüzü güldürüyor, yine de yapılması gerekenler konusunda elimizi çabuk tutmamız şart. Özellikle kruvaziyer limanlarımız bir an önce altyapı çalışmalarını tamamlamalı ve yatırımlarına hız vermeliler. Önemli kruvaziyer limanlarımızdan biri haline gelen İzmir de yüzünü kruvaziyer turizme çeviren bölgelerin başında geliyor. Seda Gök, kruvaziyer turizmin geleceğini, hedefleri ve yatırımları sektör temsilcileri ile masaya yatırdı.

Su Şehri’nin Son Değirmeni!

Bir zamanlar 40 kaynaktan çıkan ve serin serin akan 40 kanalla, sayısız değirmeni dönen, bahçeleri sulanan, enerjisi, temizliği sağlanan Antalya’da, o günlerden yadigâr birkaç değirmen de kaybedilmek üzere. Maalesef, buradaki değirmenlerin tarihi hakkında da fazla bilgimiz yok. Açıkçası “Araştırmak isteyen var mı?”, ondan da tam olarak emin değiliz. Aslında “Su Şehri” Antalya’daki değirmenlerin tarihinin, toplumsal tarihimizin bir bölümüne de ışık tutacağı aşikar. Akdeniz Üniversitesi İletişim Fakültesi Öğretim Üyesi Hasan Üstün, Antalya’daki “Son Değirmenleri” ve “Su Şehri” Antalya’nın bugün geldiği noktayı araştırdı. İşte araştırmanın çarpıcı sonuçları.

Denizleri Yazmak

Ülkemizde neden oturmuş bir deniz kültürü bilinci olmadığını ısrarla sorguluyoruz. Bu bilincin oluşması için de elimizden geldiği kadarı ile çabalıyoruz. Bu kültürün oluşması için çalışan ve bu konuda sürekli yazan Oktay Sönmez de, “Neden denizle insanımızın ilişkilerinden, kültür denilecek o kıymetli tortu birikmiyor?” sorusunun cevabını arıyor. Garip olan ülkemizin üç bir tarafının denizlerle çevrili olması. En garibi de, bir kaç kişi dışında denizle ilgili yazı yazacak insanın bulunmaması. Oktay Sönmez, işte bu konuya dikkat çekiyor ve çarpıcı bir soru yöneltiyor gençlere: Deniz ile aranızda hiç mi bir şeyler oluşmuyor?…

Rüzgarla Geçen 50 Yıl

Yelken ve su sporları, doğa ve denizle iç içe olmayı sevenlerin rağbet ettiği, dünyanın en itibarlı sporlarının başında gelir. Özellikle yelken; içinde barındırdığı cesaret, centilmenlik, doğaya ve insana saygı, işbirliği gibi kavramlarla bu spora ilginin giderek artmasına neden olmuştur. Türkiye Yelken Federasyonu da kurulduğu yıldan itibaren, yelken sporunu geliştirmek ve insanlarımızı denizle buluşturmak için hizmet vermektedir. Türkiye’nin uluslararası düzeyde önemli başarılara imza atmasında da büyük rol oynayan Türkiye Yelken Federasyonu, bu yıl 50. yılını kutlamanın keyfini yaşıyor.

AB Yolundan Tornistan Yok

Rusya’dan demir alan tehlikeli yük tankeri, Karadeniz’den Boğaz’a, Boğaz’dan Marmara’ya, oradan Çanakkale Boğazı’na doğru seyrediyor. Bunlar petrol de yüklü olabiliyor, askeri mühimmatla tıka basa dolu da. Yani Boğaz’lar her gün, “maazallah diyelim” tehlike altında. Geçmişte maalesef bu tür kazaları yaşadık. Son 50 yıldaki kazalar sonunda İstanbul Boğazı’nın derinliklerinde 19 gemi batığı yatıyor. Demek ki, başımıza bu tür felaketlerin gelmesini önlemek ya da tehlikeyi en aza indirmek için tehlikeli yük taşımacılığında uluslararası kurallar büyük önem arz ediyor. İşte bu defaki, AB dosyamızın konusunu da bu oluşturuyor. Şimdiden güvenli seyirler diliyoruz.

Osmanlı Caddesi

Asırlardır iki kıtayı birbirine bağlamak için sonsuz bir istek duymuş insanoğlu. Bunun için neredeyse bütün dünya seferber olmuş olmasına da, nedense iki kıtayı birleştiren o rengarenk güzel kayıkları, muhteşem güzellikteki gemileri görmezden gelmişler. İlla ki, köprü ya da tüp geçit kuralım diye uğraşmışlar. Sonunda yapılan iki köprü ile insanoğlu muradına ermiş ermesine de, yine de daha fazlasını istemekten vazgeçmemiş. STH gönüllüsü ve derneğin yönetim kurulu başkanı Hakan Tiryaki, önce “Boğaz’ı aşmak ne demek?” diye başlamış araştırmaya, sonra bir de bakmış ki, iki sayılık bir makale çıkmış ortaya. İşte Hakan Tiryaki’nin kaleminden “Şehr-i İstanbul’un Boğaz’ı aşma histerisi…

Suya Yazılan Deniz Kuralları

Uçsuz bucaksız mavilere, dev dalgalara, teknoloji ve bilimin sunduğu olanaklar sayesinde meydan okuyoruz okumasına ama doğanın gücünün tartışılmayacağını iyi biliyoruz. Teknoloji bize hangi imkanları sunarsa sunsun, her denizci doğaya saygı duyması gerektiğini bilir. İşte bu saygı beraberinde, yazılı olmayan bazı kuralları getirmiştir. Denizcilerin yüzyıllardır değişmeyen inanışları vardır. Belki kara insanları için bunun adı, batıl inanış ya da hurafe olabilir. Ancak denizde bunlar yazılı olmayan kurallardır ve genellikle herkes tarafından uyulmaktadır. Sizler için bu inanışları ve nedenlerini DAK-SAR eğitimcisi Melih Sanalan derledi.

Eski Çağ Gemileri ve Savaş Teknikleri

Şimdi sizleri, Troya Savaşı’nın yaşandığı iddia edilen dönemlere götüreceğiz. Troya Savaşı, yaşandığı varsayılan tarihten yüzlerce yıl sonra Homeros tarafından yazıya aktarılmış ve günümüze kadar ulaşmıştır. Bu destan son olarak büyük bir bütçe, usta bir yönetim ve Brad Pitt faktörüyle, “TROY” adında keyifli bir film halini almıştır. İşte bu film, yazı konumuz olan eski çağ denizciliği ve deniz savaşlarını da gündeme getirdi. Aslında, geçmişte kullanılmış olan yüzlerce gemi tipi ve denizcilik tekniklerini buraya sığdırmak mümkün değil. Yine de Hakan Öniz bizleri hem o dönemde kullanılan gemilerin detaylarına, hem de o dönemlere doğru keyifli bir yolculuğa çıkaracak.

Fırat Kenarında Yürek Çekmek

Suyun aktığı yerde, şiirler de su olur akar dillerden. Türküler, o şiirlerle hayat bulur. Heybetli akışıyla yüzyıllardır bulunduğu bölgeye bereket taşıyan Fırat Nehri, her zaman türkülere ilham kaynağı olmuştur. İrili ufaklı kayıkları ile nehrin iki tarafını birleştirmeye çalışan insanların hikayeleri üzerine yakılan türküler, yitip giden hayatların hüzünlü öyküsünü taşırlar günümüze. Bir zamanlar kayıklar; hasretlik ve özlem taşımışlar bir yakadan diğer yakaya; kıyılarında tersaneler kurulmuş Fırat’ın. Yüzlerce türkü, su olmuş akmış Fırat kıyılarına. Şimdi gelin, o günlere doğru yürek çekelim.

Oda, Birlik ve Derneklerde Stratejik Planlama

Kar amaçlı kurumlarda stratejik planlamanın, dünyada en çok kullanılan yönetim aracı olduğu bir gerçektir. Dünyanın en büyük yönetim danışmanlık şirketi Bain&Company’nin geleneksel olarak her yıl dünya çapında yaptığı, “Yönetim Araçları (Management Tools)” anketinde stratejik planlama, 2006 yılında da birinci sıradaki yerini korumuştur. “Kar odaklı” olarak kurulan şirketler hayatta kalmak zorundadırlar, dolayısıyla stratejik planlarının olması şarttır. Peki, kar odaklı olmayan sivil toplum kuruluşlarının bir stratejik plana ihtiyaçları yok mudur? İşte bu önemli sorunun cevabı, yazımızın konusunu oluşturuyor.

İletişim
0216 339 13 40 / 41

1152930cookie-checkVira’nın yeni sayısı çıktı

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.