Mesleğimiz (!) darbecilik…(III)

Darbe dönemleri öncesi şerefli Türk medyası nedense askerleri hep kurtarıcı olarak algıladı.
Sivil yöneticilerin hatalarını gördü.
Bu yöneticilerin yetersiz kaldığını sandı.
Parlamenterlerin “insan” olduklarını unuttu.
Onların “ hata” yapabileceklerini varsaymadı.
Demokrasinin emekleme döneminde “hoşgörü” nedir, keşfedemedi.
Seçilenlerin sandıktan çıktıklarını unuttu.
Ve askerlerin başa gelişine bilerek çanak tuttu.
Yani, “silahların efendisi” darbe liderlerini baş tacı etti.
Her seferinde nedense “ülke uçurumun kenarından” kurtarıldı.
1960 ‘da olduğu gibi…
1980’de olduğu gibi…
İki “baba darbe” yaşadı ülkemiz.
Gerisi “balans ayarı” gibiydi..

Tüm darbeler korkuya dayandığı gibi, alaşağı edilen siyasilerin daha güçlü bir biçimde geri dönüşlerine neden oldu.
Partilerin bu kadar “keyfi” kapandığı ender ülkeler arasına girdi Türkiye.
Güya “Demokrasinin vazgeçilmezi” sayılan siyasi partiler yok sayıldı.
Hatta ideolojisi, felsefesi ve kurucu kişiliğini en tepeye taşıdıkları Atatürk’ün kurduğu parti CHP’nin bile kapısına kilit vurdular.

Yani her darbe demokrasinin ölümüne yol açtı.
Her darbe ülkeyi en az 20 yıl geriye götürdü.

Ve ne yazık ki darbecileri alkışlayan Türk medyası içinden
Askerlere karşı dik duran bazı küçük gazetelerin mücadelesi hiçbir zaman dikkate alınmadı.

Özellikle 1960 sonrası birkaç küçük gazete dışında ihtilalcı-darbecilere karşı mücadele veren gazeteci ve yazarlar her zaman dışlandı.

Askerlerin her seferinde kendilerini” kurtarıcı” görmeleri, sivillerin, dahası büyük sermaye grupları ve ağaların darbecilere arka çıkması, “hadi ne duruyorsunuz?” uyarısında bulunması büyük vebaldi. Ama bunu kimse fark edemedi.

Bana aydınlar, aydın geçinenler, elitlerin sözcülüğüne soyunan tatlı su solcuları “sokaklar kan gölüydü, evimize sağ salim gidişimiz bile şansa bağlıydı, her gün bir arkadaşımızı kaybediyorduk” demesinler.

Aydın sağduyusu demokrasiyi öne alır.
Elit kafa askere çanak tutmaz.
Eli kalem tutan yurtsever yazar postalı bilerek kafasına geçirmez.
“Postal kafalılar” ancak demokrasi dışı müdahaleleri alkışlarlar.
Çünkü içlerindeki faşizmin, ruhlarını besleyen o mendebur faşizmin uç verdiğini fark edemezler. Onun esiri olurlar ve askerlerle bütünleşirler.

Bana hiç kimse “askerler haklıydı” deyip herhangi bir darbeyi meşru göstermeye kalkmasın.
Bana hiç kimse “silahların efendisi” darbe liderlerini savunmasın.
Çünkü tüm darbeciler tüm kötülüklerin anasıdır.
Bir gün demokrasinin kendilerini yargılayacağını akıllarının ucundan geçirmezler.
(devam edecek)

1628350cookie-checkMesleğimiz (!) darbecilik…(III)

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.