İSVEÇ’TEN… Amaaan!

“Amaaan!!” çekerek uzaklara gitmek istiyorum.Şimdi,dağ dağlarda, isimsiz çeşme başlarında sürü otlatan çoban olmak vardı…

Koyunlarımı güder, kavalımı çalar ,otururdum. Uykum geldiğinde keçemin arasında kıvrılır uyurdum.Azığım bir parça kuru ekmek, bir tas keçi sütü olurdu belki. Ama, dünyanın derdinden, kasavetinden en uzak adam olurdum…

Avrupa Birliği’nden gün alınacakmış, görüşmelerin ucu açık mı, kapalı mı olacakmış? Amaaan,bana ne!

Bu işlere kafa yoran o kadar çok insan var ki, ben olmayınca bir şey eksilmez, askerin türküsündeki gibi,” bir ben ölmeyinen ordu bozulmaz”.3 Ekim’e birkaç gün kala “lobi” çalışmalarına katılacağım yerde Almanya’ya, yeğenimin düğününe gittim.İnsan, bazen kişisel  sorunlarını toplumsal sorunların önüne  koymasını da bilmeli.Bir sahil kahvesinde denize bakarak bir bardak çay içmeyi,Başbakanın  “Ulusa sesleniş” konuşmasına tercih edebilmeli.Büyük Şair Bedri Rahmi Eyüboğlu’nun,dünyanın en güzel insanlarından biri olan  Kandıra’lı Turan Güneş’in gençlik yılları için yazdığı şiirdeki gibi olmayı özlediğim anlar da olur:
 
”Herifçioğlu sen mişel’de koyuvermiş sakalı
Neylesin bizim köy’ü
N’etsin Mahmut Makal’ı
Esmeri, sarışını, kumralı, kuzguni karası
Cebinde dört dilberin telefon numarası
Bir elinde telefon bir elinde kesesi
Uyy! yesun oni nenesi
Yesin oni nenesi”

Uçaklara binmedim,bulutların üzerinden uçmadım.Almanya yollarında,uykusuz trenlerde uzun saatler geçirdim.Yol boylarında ışıkları yanan,gecenin her saatinde açık fabrikalar; bu fabrikalara koşan, sabah saatlerinde işten çıkan yorgun insanlar gördüm…

Eniştemin de çalıştığı, Sindelfingen’deki Mercedes Fabrikası binlerce işçiyi işten çıkaramaya hazırlanıyormuş. Çıkışları özendirmek için, eski işçilere miktarı yüz bin Euro’larla ölçülen edilen paralar öneriliyormuş.Saat ücreti yüksek eski işçileri çıkarıp yerine düşük ücretli yenilerini almak,işleri taşeron firmalar aracılığıyla yürütmek istiyorlarmış. Eniştem,“Kendi isteğiyle ayrılana İyi para ödüyorlarmış, ben de çıkışımı versem mi?” diyerek  bana soruyor.Ne diyeyim ben! Ablam ise karşı çıkıyor, ”Geride daha evlenecek iki kızın, bir oğlun var, onları da göz önünde bulundur;hazır para çabuk biter!” diyor.

Yeğenimin düğününde, en az on beş yıldır göremediğim akrabalarımla,çocukluk arkadaşlarımla karşılaştım.Hepsinin avurtları çökmüş,saçlar dökülmüş,bembeyaz. Ağızlarında diş kalmamış.Ağır sanayide, zor işlerde çalışıyorlar. Makineler zehir kusuyor.Kanser insanlar arasında en yaygın hastalık türü.Eniştem kansere “çağın hastalığı” adını koymuş. Kanserden ölmüş tanıdıkların adlarını sayıyorlar. Burdur’da birlikte kısa dönem askerlik yaptığımız “tertibim”, dayımın eniştesi Hasan Usta da kansere yakalanmış.Boş zamanlarımızda,içtima alanında volta atarken yetişemezdim, “Yavaş git tertip, ardından atlı mı kovalıyor” derdim. O dağ gibi adam gitmiş, geriye küçücük yumruk kadar biri kalmış. Midesinin, barsaklarının yarısını almışlar, tedavisi sürüyor.Kanser çok yakınlarımıza dek sokulmuş. Eniştemin amcasının hanımı kanserden ölmüş,küçük kardeşinin eşi kanser tedavisi görüyor.

Kanserin kimi, ne zaman vuracağı bilinmiyor…

Eniştemin de aralarında bulunduğu ikinci kuşak Almancılar artık Türkiye’ye yatırım yapmıyorlar.Oradaki mal varlıklarını satarak paralarını Almanya’da  değerlendirmeye başlamışlar.Artık sitelerden modern sayılabilecek evler satın alıyorlar,insanca yaşamanın yollarını öğreniyorlar.

Hepsi de kırsal kesimden geldikleri için aralarındaki feodal bağlar ise halâ güçlü bir şekilde sürüyor. Dışarıya kapalı; birbirlerinden kız alıp verme geleneğini sürdürüyorlar. Tanıdığım aileler arasında tek bir Alman geline rastladım.Bir de eşini, çocuklarını bırakmış, Alman kadınla yaşayan erkeğimiz var…

Düğünlerin havası da değişmeye başlamış.Davul- zurnanın yerini artık modern orkestralar almış.Ama, halâ “halay”dan kadın-erkekli karşılıklı “dans”a geçememişler…

Kaldığım bir haftalık süre içinde hiç gazete okumadım, internete hiç girmedim.Evlerde sürekli açık kablolu kanallardaki televizyon kanallarına sadece gelişigüzel göz atmakla yetindim…

3 Ekim’le ilgili gelişmeleri İsveç’e  döndükten sonra öğreniyorum.Kendimi, derslerine zamanında hazırlanmamış tembel bir öğrenciye benzetiyorum.

AB ilgili ilk olumlu adım atılmış…Görüşmelerin ”ucu” da açık mı, yoksa kapalı mı olacakmış ne?

Amaaan! Bana ne!

646130cookie-checkİSVEÇ’TEN… Amaaan!

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.