ATTİLA İLHAN, “SİSLER BULVARI” VE DİĞERLERİ…
Nazım Hikmet’ten sonra bir Attila İlhan yazısı yazacağımı nereden bilebilirdim.
Nazım hariç, bütün büyük yazarların, şairlerin yolu Ankara’dan geçer. Çoğu bilmez ama, Yaşar Kemal’in Kadirli’den sonraki ilk durağı Ankara’dır.
Attila İlhan da uzun yıllarını Ankara’da geçirdi.Ahmet Küflü’nün Bilgi Yayınevi’nde danışmanlık yapıyordu.Çocukluğumdaki, ilk gençlik yıllarımdaki eksikliklerimi, boşluklarımı örtmek için “radikal” görünmeyi çok seviyordum.Daha çok Nazım, Ahmed Arif, Hasan Hüseyin Korkmazgil ve Enver Gökçe’nin şiirlerini ezberliyordum. Onları seçimimde bir yanlışlık yoktu, ama Attila İlhan, Cemal Süreya, Fazıl Hüsnü Dağlarca gibi şairlere haksızlık ediyordum.Ümit Yaşar’ı ise liseli aşıkların şairi olarak görüyordum.
Sevdiğim kız ise Attila İlhan’ın şiirlerine tutkundu.Eski, yeni şiir kitaplarını bulup buluşturuyor, Attila İlhan’a imzalatmak için Bilgi Yayınevi’nin yolunu tutuyordu.Tabii , Attila İlhan konuğuna çay da ısmarlıyor, kız arkadaşımın bazı soruları oluyor, aralarında ufak tefek sohbetler de geçiyordu.Kızcağız, temiz yüreğiyle birde gelip bunları bana anlatıyordu.
Fitil oluyordum! Fena Halde Leman romanı yeni çıkmıştı.Attila İlhan, bu romanda, cinsel konulara geniş yer veriyor, yüzyılların birikimi feodal değer yargılarımızı parçalıyor,. bilinçaltımızda kalmış cinsel baskıların üzerindeki örtüyü çekip alıyordu.Romanın adı günlük yaşamımıza da girmiş, zor durumdaki kız ve erkek arkadaşlarımız için “Fena Halde Leman” diyorduk.Bu romanın çıkmasını fırsat bildim, kitapta kendime göre açık saçık bularak altını çizdiğim diyalogları kız arkadaşıma okuyor,” Attila İlhan’a fazla gidip gelme, o aslında ahlaksız biri!” demeye getiriyordum.Kız arkadaşımın tepkisi hep ayını oluyordu :
“Yok yahu, asılında çok iyi,şeker gibi bir insan, istersen seni de götürüp tanıştırayım!”
Kendime rakip olarak gördüğüm Attila İlhan’la tanışmak işime gelmiyordu.Sonunda, kız arkadaşım bu kıskançlık nöbetlerime daha fazla dayanamadı ve beni terk etti. Soranlara da ”Beni değil, Attila İlhan’ı tercih etti!” dedim.Ne ayıp! Ne ahmakmışım…
***
Aylardır, o çok sevdiğim dizelerini kağıtlara yazmış bilgisayarıma yapıştırmıştım:
“Emperyal otelinde bu sonbahar
Bu camların nokta nokta hüznü
Bu bizim berhava olmuşluğumuz
Bir nokta bir hat kalmışlığımız”
Hazır mevsim de sonbahardı.Memleketin veya biz yurt dışındakilerin “derbeder” halini konu alan bir yazıda kullanacaktım. Nazım Hikmet’ten sonra bir Attila İlhan yazısı yazacağımı, bu dizeleri onun için kullanacağımı nereden bilebilirdim…
Ağaçlar sonbahara hazırlanıyor
Bu şehir o eski İstanbul mudur
Karanlıkta bulutlar parçalanıyor
Sokak lambaları birden yanıyor
Kaldırımlarda yağmur kokusu
Ben sana mecburum sen yoksun
(Ben Sana Mecburum)
Ne kadınlar sevdim zaten yoktular
Yağmur giyerlerdi sonbaharla bir
Azıcık okşasam sanki çocuktular
Bıraksam korkudan gözleri sislenir
Ne kadınlar sevdim zaten yoktular
(Böyle Bir Sevmek)
Kitaplarından birinin adı “Sisler Bulvarı”ydı.O’nu, tıpkı şiirindeki gibi, bir sonbaharda, “Sisler Bulvarı”nda yitirdik….
Sisler bulvarı’na akşam çökmüştü
Omuzlarımıza çoktan çökmüştü
Kesik birer kol gibi yalnızdık
Dağlarda ateşler yanmıyordu
Deniz fenerleri sönmüştü
Birbirimizin gözlerini arıyorduk
Sisler bulvarı’nda seni kaybettim
Sokak lambaları ksryordu
Yukarda bulutlar yryordu
Terkedilmiş bir ocuk gibiydim
Dokunsanız ağlayacaktım
(Sisler Bulvarı)
***
Ne kadar da çoktular…Nazım Hikmet, Sabahattin Ali, Zekeriya Sertel, Orhan Kemal,Mehemet Ali Aybar, Behice Boran, Hasan Hüseyin Korkmazgil, Ruhi Su, Ahmed Arif,Enver Gke,Can Ycel, Cemal Sreya,Aziz Nesin, Fakir Baykurt, Dursun Akam, Yılmaz Güney, Musa Anter, Ahmet Kaya, Bedrettin Cömert, Cavit Orhan Tütengil, Muammer Aksoy, Bahriye Üçok, Turan Dursun, Uğur Mumcu,Ahmet Taner Kışlalı ve 12 Mart’ta, 12 Eylül’de öldürülenler, idam edilenler…
Attila İlhan’ ı da aralarına aldılar.
Çok oldu bunlar…Çoook!….
Hepsi de oldum olası “sicilli” …
Birbirlerini çok çabuk bulurlar…
Biri bunlara göz kulak olsun!
“Memleketin nizamını bozmak” için orada da “gizli örgüt “ falan kurmaya kalkışmasınlar….
