Demirbaş Şarl’ı çoğumuz okul kitaplarından anımsarız.
İsveç’in şu Napolyon’u..
Ya da, bizim Enver Paşa’mızın bir benzeri..
Hani, 27 Haziran 1709 yılında, Poltava’da yapılan savaşta Rusya’ya yenildikten sonra,sağ kalan askeleriyle birlikte Osmanlı İmparatorluğu’nun Bender kentine sığınan Demirbaş Şarl.
Topu topu üç – beş gün konuk kalacağım demiş olmasına karşın, “Devlet-i Ali”nin başına tam beş yıl süreyle “bela” olan Şarl.
Masraflarının Osmanlı bütçesinin hangi kaleminden karşılanacağına karar verilemeyince “demirbaş” hanesine kaydedilen, İsveç’teki adıyla (Karl XII).
Neyse… Neyse lafı dolaştırmayalım.
Demirbaş Şarl, sen, Kuzey’in soğuk ülkesi İsveç’ten kalk, git Rusya steplerini feth etmeye çalış..
Sonra da, Polonya topraklarında 17 bin İsveçli’nin ölüsünü bırakıp geri dön..
İsveç’in en büyük gazetelerinden Aftonbladet’te çıkan bu haberi gördüğümde gözlerim faltaşı gibi açıldı.
İsveç’lilerin fazlaca “ barışçı” görünme pozlarından bıktığımdan, haberi okuduktan sonra, ellerimi ovuşturarak, “ Tamam,şimdi ortalık karışacak!” dedim.
Çünkü, haberde, İsveç’in, Demirbaş Şarl’ın Rusya ile 29 Ekim 1706 yılında yaptığı savaşta kaybettiği ve halen Polonya’nın batısındaki iki ayrı toplu mezarda bulunan 17 bin ölüsüne sahip çıkmadığı yazılıydı..
Toplu mezarlarda kazı çalışmalarını yürüten Polonyalı Arkeolog Leszok Ziabka, Kalisz bölgesindeki toplu bir mezarda 1000, Kosceielna Wies yakınlarındaki başka bir toplu mezarda da 16 bin olmak üzere İsveç’lilere ait toplam 17 bin iskeletin bulunduğunu söylüyor.
Arkeologlar tarafından toplu mezarlarda yapılan kazılarda insan iskeletlerinin yanısıra savaş aletlerine de rastlanıyor.
Kaç gündür bekliyorum.
Bir ses çıkacak mı, diye
İsveç’lilerden tıs yok…
O haber, yazıldığıyla kaldı.
Üstelik, kazıyı yapan arkeologlar, bu bilgilerin İsveç devlet arşivlerinde bulunuduğunu da söylüyor.
Gazetelerde, televizyonlarda bu haberin devamı sayılacak tek satır yazıya rastlamadım.
Bizde olsa yer yerinden oynardı!
Herkese demokrasi dersi veren bir ülkenin medyası
“Parmağım kör gözüne” örneği böylesi bir haberi de görmezden geliyor.
Yok yok, yanlış anlaşılmasın!
Bizimkiler de öyle yapsın,demiyorum.
Bizim de yüzümüzü ağartmayan bir Enver Paşa’mız va, biliyorum.
Tarihimizle yüzleşmekten de korkmamalıyız.
Tarih, sadece tarihçilerin değil, aklı eren, olaylara objektif bakabilen herkesin işi olmalı.
Bunların hepsi doğru..
Ancak, herkese barış ve demokrasi dersi verenlere de söylenecek bir çift sözümüz yok mu?
Beyler, ayna diye bir şey var…