İSVEÇ’TEN… Bahar geldi haberiniz var mı?

Nisan 1 şakası değil,bu gün bahar geldi, haberiniz var mı?

Bu gün, şehirdeyseniz çiçekçiden bir buket çiçek alın, kırlardaysanız bir demet kır çiçeği toplayın sevdiğinize armağan edin. Bırakın bilgisayarın tuşlarını, bırakın koşuşturmayı, kendinize, sevdiklerinizle  olun..

Çoktandır şiir de okumuyorsunuz farkında mısınız?

Hazırlıksız yakalanmayın, haydi ben size yardımcı olayım:


DIŞARDA BAHAR

Nazım HİKMET

Dışarda bahar geldi karıcığım, bahar. 
Dışarda, bozkırın üstünde birdenbire 
Taze toprak kokusu, kuş sesleri ve saire… 
Dışarda bahar geldi karıcığım, bahar, 
Dışarda bozkırın üstünde pırıltılar… 

Ve içerde artık böcekleriyle canlanan kerevet, 
Suyu donmayan testi 
Ve sabahları çimentonun üstünde güneş… 
Güneş, 
Artık o her gün öğle vaktine kadar, 
Bana yakın, benden uzak, 
Sönerek, ışıldayarak 
Yürür… 

Ve gün ikindiye döner, gölgeler düşer duvarlara, 
Başlar tutuşmaya demirli pencerenin camı : 
Dışarda akşam olur, 
Bulutsuz bir bahar akşamı… 
İşte içerde baharın en kötü saatı budur asıl. 
Velhasıl 
O pul pul ışıltılı
Derisi, ateşten gözleriyle 
Bilhassa baharda ram eder kendine içerdeki adamı 
Hürriyet denen ifrit… 
Bu bittecrübe sabit, karıcığım, 
Bittecrübe sabit…   

***

CEBBAR OGLU MEHEMMED

Atilla İLHAN

Kaman civarına bahar gelince
Yıkılır ovadan abdal çadırlari
Yücesinde pâre pâre duman tutmuş
Düldüldağ’in yaylâsinda mekân kurulur
Hoş gelmişsin evvel bahar
Nisan ayi içinde donanır dağlar
Donanır yeşilinden alından
İstasyon deresi kabarmıştır
Hacıdağ’in selinden
Daglar sıra sıradir eylim eylim
Dağlar uzanır bir uçtan bir uca
dağlar bir birinden yüce
Yamaçlarında kireç yakılır
Bir ömür boyunca kahrı çekilir
Kimse anlamamış sırrını hikmetini
Bu bereket nereden gelir

 (…..)

***

BENİ BU HAVALAR MAHVETTİ

Orhan VELİ

Beni bu güzel havalar mahvetti, 
Böyle havada istifa ettim 
Evkaftaki memuriyetimden. 
Tütüne böyle havada alıştım, 
Böyle havada aşık oldum; 
Eve ekmekle tuz götürmeyi 
Böyle havalarda unuttum; 
Şiir yazma hastalığım 
Hep böyle havalarda nüksetti; 
Beni bu güzel havalar mahvetti

***

TAKVIM GUNLERI

Hasan Hüseyin KORKMAZGİL 
Bu günler takvim günleri
Bu günler çabuk geçer
Duysak da duymasa da
O şarkı hep söyler ayrılıkları
Su azalır
Kavak uzar ve büyütür çelimsiz rüzgarları
Bize aynalardan kalan
Pişmanlık  çizgileri
Bu günler takvim günleri
Bu günler çabuk geçer

***

 
KİMİ GÖBEK TOPLAR KİMİ MADIMAK

Enver GÖKÇE

Keban
Çukuruna
Bahar
Gelmiş
Palu
Mahlesine
Bahar
Çarşıda
Yeşil
Soğan
Çelem
Ve
Havuç
Dağlarda
Nergisler
Keban
Tepeleri
Munzura
Bakar
Yukarlarda
Göl
Dağının
Etekleri
Arapkire
Doğru
Ve
Yamada
Allı
Pullu
Beyaz
Peştemallı
Başörtülü
Üç
Etekli
Kadınlar
Kimi
Göbek
Toplar
Kimi
Madımak
Ve
Keban
İle
Elazığın
Arası
Un
Uçmaz
Kepek
Kaçmaz
Viraneler
Var…

 
***

 
İÇERDE

Ahmed ARİF

     Haberin var mı taş duvar?
     Demir kapı, kör pencere.
     Yastığım, ranzam, zincirim,
     Uğruna ölümlere gidip geldiğim,
     Zulamdaki mahzun resim, haberin var mı?
     Görüşmecim yeşil soğan göndermiş
     Karanfil kokuyor cıgaram
     Dağlarına bahar gelmiş memleketimin

***

GİTMEK

Can YÜCEL

Bugünlerde herkes gitmek istiyor.
Küçük bir sahil kasabasına,
bir başka ülkeye, dağlara, uzaklara…

Hayatından memnun olan yok.
Kiminle konuşsam aynı şey…
Herşeyi, herkesi bırakıp gitme isteği.

Öyle ”yanına almak istediği üç şey” falan yok.

Bir kendisi.

Bu yeter zaten.
Her şeyi, herkesi götürdün demektir.
Keşke kendini bırakıp gidebilse insan.

Ama olmuyor.

Hadi kendimize razıyız diyelim, öteki de olmuyor.

Yani herşeyi yüzüstü bırakmak göze alınamıyor.

Böyle gidiyor işte.
Bir yanımız ”kalk gidelim”,
öbür yanımız “otur” diyor.

”Otur” diyen kazanıyor.
O yan kalabalık zira.
İş, güç, sorumluluk, çoluk çocuk, aile,
güvende olma duygusu…

En kötüsü alışkanlık.

Alışkanlığın verdiği rahatlık,
monotonluğun doğurduğu bıkkınlığı yeniyor.

Kalıyoruz.

Kuş olup uçmak isterken ağaç olup kök salıyoruz.

Evlenmeler…

Bir çocuk daha doğurmalar…

Borçlara girmeler…

İşi büyütmeler…

Bir köpek bile bizi uçmaktan alıkoyabiliyor.

Misal, ben…


Kapıdaki Rex’i bırakıp gidemiyorum.
Değil bu şehirden gitmek,
iki sokak öteye taşınamıyorum.
Alıp götürsem gelmez ki.. .

Bütün sokağın köpeği olduğunun farkında.
Herkes onu, o herkesi seviyor.

Hangi birimizle gitsin?

”Sırtında yumurta küfesi olmak” diye bir deyim vardır ;
evet, sırtımızda yumurta küfesi var hepimizin.
Kendi imalatımız küfeler.

Ama eğreti de yaşanmaz ki bu dünyada.
Ölüm var zira.
Ölüme inat tutunmak lazım.
İnadına kök salmak lazım.

Bari ufak kaçışlar yapabilsek.

Var tabii yapanlar. Ama az.
Sadece kaymak tabakası.
Hepimiz kaçabilsek…
Bütçe, zaman, keyif… Denk olsa.
Gün içinde
mesela…
Küçücük gitmeler yapabilsek.

Ne mümkün.

Sabah 09.00, akşam 18.00.

Sonra başka mecburiyetler.

Sıkışıp kaldık.

Sırf yeme, içme, barınmanın bedeli
bu kadar ağır olmamalı.

Hayatta kalabilmek için bir ömür veriyoruz.

Bir ömür karşılığı bir ömür yani.

Ne saçma.

Bahar mıdır bizi bu hale getiren?

Galiba.
Ben her bahar aşık olmam ama
her bahar gitmek isterim.

Gittiğim olmadı hiç.
Ama olsun… İstemek de güzel.

***

BAHAR ŞİİRİ

Ataol BEHRAMOĞLU

Bu sabah mutluluğa aç pencereni
Bir güzel arın dünkü kederinden
Bahar geldi bahar geldi güneşin doğduğu yerden
Çocuğum uzat ellerini

Şu güzelim bulut gözlü buzağıyı
Duy böyle koşturan sevinci
Dinle nasıl telaş telaş çarpıyor
Toprak ananın kalbi

Şöyle yanıbaşıma çimenlere uzan
Kulak ver gümbürtüsüne dünyanın
Baharın gençliğin ve aşkın
Türküsünü söyliyelim bir ağızdan

***

LAVINA

Özdemir ASAF

Sana gitme demeyeceğim.
Üşüyorsun ceketimi al.
Günün en güzel saatleri bunlar.
Yanımda kal.
(…)

646580cookie-checkİSVEÇ’TEN… Bahar geldi haberiniz var mı?

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.