İSVEÇ’TEN… İbrahim’in destanı

İbrahim Çenet, hem 68’li, hem de 78’li… O, göçmen kuşların tersine bir  seyir izleyerek, yazlarını Türkiye’de, kışlarını İsveç’te geçiriyor. “Bir  ayağı orada, bir ayağı burada” diyeceğim ama, İbrahim’in bir bacağı ve iki kolu yok!.. 6 Mayıs 1972’de, Deniz  Gezmiş ve arkadaşlarının  idamlarını protesto etmek amacıyla düzenlenen eylemlerde kaybetmiş onları… Günümüzde, kimi omurgasızlar iki ayaklarının üzerinde bile duramazken, İbrahim, protezler içindeki iki kolu ve bir bacağına inat,  diğer sağlam ayağı üzerinde dimdik, mücadelesini sürdürüyor…

İsveç’e son gelişinde havalimanında onu karşılarken, “Hocam, bu yılki Umre ziyaretiniz ne kadar sürecek?” diye takılıyorum. Çünkü, daha bu ülkeye adımını atar atmaz, yapacağı işleri bir an önce tamamladıktan  sonra geri dönmenin  telaşı içine giriyor. Örneğin, bu gelişinde, doğduğu Osmaniye’nin Çardak Köyü’nde her yıl düzenlenen Anadolu Halk Bilimleri ve Kültür Derneği’nin 2008 yılı etkinliklerine İsveç’ten yazar  ve sanatçıları da çağırmayı planlıyor. Daha gelmeden, Türkiye’den  telefon açtı, ileti gönderdi; “Malmö Belediyesiyle, Güney İsveç Yazarlar  Birliğiyle görüştün mü?” diye…

İbrahim, bu kış, İsveç’te geçireceği iki – üç ay içinde elindeki kapsamlı  Karacaoğlan araştırmasını tamamlamaya çalışacak. Karacaoğlan’ın, Çukurova’da yaşadığı yerlerle ilgili kamera görüntülerini izletirken, ozanın “Varayım ineyim Osman eline / Aşka düşen gönül yorulmaz  imiş / Herkes sevdiğini almış yanına / Garibin halları sorulmaz imiş…” dizelerini mırıldanıyor. Karacaoğlan’nın şiirlerinde adı geçen pınarları, dağları, dereleri arayıp bulmuş, onları bir bir görüntülemiş…

İbrahim Çenet’le, İsveç’te, 15 yıl kadar önce, bilgisayarın insan  yaşamına henüz yeterince girmediği koşullarda tanıştığımızda, bana günler boyu 1968 ve 78’li yıllara ait anılarını anlatmıştı. Adeta şiirle yatıp kalkıyordu…  Bin Çiçekli Bahçe, Acı Çocuğu Kırağı Çalmaz,  Anadolu  Çingeneleri ve Öz adlı “taş baskı” şiir ve deneme kitaplarını daktilo ile yazıp, fotokopi ile çoğaltarak birlikte hazırladık…

Ona 1968 ve 78’li yıllara ait anılarını yazmasını önermiştim. Çok heyecanlanmıştı.

Mahir Çayan’ın dava arkadaşıydı… İstanbul Hukuk Fakültesinde Deniz Gezmiş’le aynı sınıfta okumuştu. Ziya Yılmaz, Cihan Alptekin ve Ulaş Bardakçı ile birlikte gençlik eylemlerine katılmıştı..

Gençlik hareketi içinde, ilk kez 1968 yılında, Amerikan 6. Filosu’nun  İstanbul’a gelişini protesto eylemine katılarak yer almıştı.

Deniz’lerin idam edildiği gün düzenlenen protesto eylemlerinin birinde  parçalanan iki kolu ve bir bacağı, Cerrahpaşa Tıp Fakültesinde Prof. Dr. Kaya Gürsel ve o zamanlar doçent olan Kemal Alemdaroğlu tarafından kesilmişti. Sabahleyin narkozun etkisinden uyanır uyanmaz zamanın Sıkıyönetim Komutanı Faik Türün tarafından görevlendirilen sorgu  timleri tarafından hastaneden alınarak sorgulanmak istenmiş, ancak o  zamanki doktorları ve Başhekim Fahri Arel tarafından buna  izin verilmemişti. Tedavisi tamamlanarak taburcu edilir edilmez hastaneden  alınarak Selimiye kışlasındaki sorgu hücresine götürülmüş, yaralarının iyileşmesi beklenmeden işkenceye yatırılmıştı. Selimiye’deki  Dingo’nun Hanında, Yılmaz Güney, Fevzi Çakmak’ın oğlu Adnan  Çakmak, Talat Turan ve Orhan Savaşçı ile birlikte yatmıştı..

İbrahim Çenet, hem  12 Mart’ta, 12 Eylül’de hapiste  en çok  yatma rekorunu elinde  bulundurmasa da, cezaevine en çok  girip  çıkanlardan biriydi. Bu  dönemlerde  Selimiye  Askeri Cezaevi başta  olmak  üzere  Adana, Niğde, Metris ve Osmaniye cezaevlerinde toplam 7.5 yıl  hapis  yatmıştı..

Çenet, 1990 yılında İsveç’e sürgün olarak geldi. Pasaport verilmediği için 1998 yılına dek Türkiye’ye dönemedi. Dönme koşullarını sağlar  sağlamaz yazlarını Türkiye’de, kışlarını İsveç’te geçirmeye başladı.

2004 yılında Osmaniye’nin Çardak Köyünde, Prof. Dr Yalçın Yüreğir, Doç. Dr. Çetin Veysal, Mimar Haydar Aktürk, Mühendis Deniz Kaypak ve heykeltraş Ahmet Kamacı ile birlikte kurdukları Anadolu Halk  Bilimleri ve Kültür Derneği aracılığıyla halk bilimi ve çeşitli sanat  dallarında etkinlikler düzenlemeye başladılar.

 2005 yılından itibaren dernek adına “Özgür İnsan Ödülü” verilmeye başlandı. Prof. Dr. Yalçın Yüreğir, Prof. Dr. Afşar Timuçin, şair – yazar Ataol Behramoğlu, sinemacı Abdurrahman Keskiner ve TMMOB eski  Başkanlarından Kaya Güvenç’ten oluşan dernek jürisi, ilk  “Özgür İnsan  Ödülü”nü 2005 yılında Muazzez İlmiye Çığ’a verdi. “Özgür İnsan  Ödülü”, 2006 yılında Prof. Dr. Oktay Sinanoğlu’na, 2007 yılında da  yazar Yaşar Kemal’e verildi..

[email protected]

Not: Bu yazı Cumhuriyet Gazetesi’nde de yayınlanmıştır.

647460cookie-checkİSVEÇ’TEN… İbrahim’in destanı

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.