İSVİÇRE’DEN… Frankfurt Kitap Fuarı’ndan notlar

Fuar denilince aklıma hep yenilik, değişim, ilerlemek gelir. Bugün Dünya’nın neresinde olursa olsun, insanlar hayatın her alanında  benzerleri görülmemiş bir değişimle karşı karşıyadır. Fuarlar bu değişimlerin, yeni buluşların Dünya’ya açıldıkları bir penceredir. Almanya Avrupa’da bu tür fuarlara ev sahipliği yapan önde gelen ülkelerden biridir. Her yıl Hannover’de yapılan bilgisayar fuarı Cebit,  Köln’de yapılan gıda fuarı Anuga ve Frankfurt’da yapılan kitap fuarı Avrupa’nın en büyük fuarlarıdır.

Bu fuarlar benim de her yıl olmasa bile sık sık ziyaret ettiğim fuarlardandır. Fuarlar benim için hep değişim, yenilik, buluş olmuştur. Günlük yaşamımda önemli kararlar almakda yardımcı olmuş, alternatif çözümler getirmiş, daha yaratıcı, daha becerili daha özgür, daha mutlu olma adına hep yeni şeyler öğrenmişimdir.

Bu yılda Frankfurt kitap fuarına büyük beklentilerle gittim. Çünkü buyıl ki  fuarın  Türkiye açısından ayrı bir değeri vardı. Orhan Pamuk, Alman Yayıncılar Birliği’nin Barış Ödülü’nü aldı. Alman demokrasi tarihinde önemli bir yeri olan bu ödül bir Türk yazarına verildi. Bunun için kendisine  23 Ekim Pazar günü saat 11.00’de St.Thomas Kilise’sinde büyük bir tören düzenlendi.

1949 yılından beri yapılan Dünya’nın en büyük Kitap Fuarı bu yıl 19-23 Ekim tarihleri arasında, 100 den fazla ülkeden 7 bin yayınevi’nin katılımı ile gerçekleşmiştir. İlk üç gün sadece yayınevi sahiplerine açılırken son iki günde halka açılmıştır. Fuarı 270 bin civarında yayınevi sahibi ziyaret ederken, son iki günde 900 bin civarında kişisel ziyaret olmuştur. Fuarın geçen yıllara göre farklılığı, Güney Kore konuk ülke olarak ağırlanırken, 2006 yılı Dünya Kupası Almanya’da yapılacağından, fuarda futbol içinde bir salon ayrılmıştı.

Buyıl ki fuarda Avrupa ve İsviçre adına büyük bür coşku yaşarken, Türkiye adına da bir o kadar burukluk yaşadım. İsviçre bu fuara geçen yıla nazaran daha fazla  yayınevi ile (300) katılırken, fuarın da en genç yazarı Jasmin Patzen’ı «Der unstete Weg zum Erfolg» isimli kitabı ziyaretcilere tanıtıldı. Benim için en büyük gurur kaynağı; bu salonları dolaşırken hemen hemen her salonda son elli yılın en iyi yazarları listesinde iki Türk yazarı Orhan Pamuk ve Yaşar Kemal’ın isim ve resimlerini görmek olmuştur.

Türkiye bu fuarda Bakan Atilla Koç’un açılışını yaptığı Türkiye Yayıncılar Birliği ile temsil edilmiştir. Benim açık seçik ve çok net olarak gördüğüm bu standın bu fuardaki görünümü, hani derler ya dostlar alışverişte görsün. Bir fuara katılmak orada tabela asarak, yabancı ziyaretcilerle fotoğraf çektirmek değildir.

Avrupalı’lar yıllardan beri bu tür fuarları gayet profesyonel, PR (Public Relations) acentaları ile aylar önce ön çalışmalarını yaparak, fuarda değişik forumlar, konferanslar  düzenleyerek ve bunları dev ekranlara yansıtarak yapmışlardır. Daha fuar kapılarında yeterince görevlilerle, değişik hediye ve reklam kağıtları ile gelenleri karşılamışlardır. Zaten bunun neticesini de Avrupa standları önünden sürünerek zorlukla geçerken, bizim standlarda top oynamaya müsait alanların görünümü bunun bir isbatı. Görevli sayısı sanki ziyaretci sayısından fazla. Avrupalı’larla hiçbir diyaloğa geçilmemiştir. Tabii ki kel kafaya şimşir tarak hesabı; 22 denilen Türk yayınevi sayısı benim saydığım kadarıyla 8-10 civarında olurken, Türk ziyaretci sayısı da yok denecek kadar az olmuştur.

Bizimkiler için önemsiz olan ama Avrupa’lı için çok önemli olan iki noktada gözlerden kaçmamıştır. Fuar’ın büyük bir kısmını dolaşmama rağmen fuardaki sigara içme yasağı sadece Türk standın’da Türkiye’li görevliler tarafından ihlal edilmiştir. Bütün standlarda ziyaretcilere çam sakızı hesabı birşeyler ikram edilirken, hemen yanlarındaki İran standın da bile, ramazan olmasına rağmen her taraf şamfıstığı ve İran ekmekleri konulurken, bizimkiler küçük bir şeker bile düşünmemişlerdir.

Bir üst katta (halle 6) Manheim’dan gelen Kurdisch Deutsch Kultür Derneği adında küçük bir dernek bile 3-4 konuşmacı ile 3 dilden konferans verirken, böyle incelikler bizimkileri hiç ilgilendirmemiştir. Çocuk ve gençlere hitabeden salonlar ziyaretci rekoru kırarken, Avrupalı geleceğini teslim edeceği gençliğe nekadar önem verdiğini kanıtlamıştır. Bizim bu salonlarda ne ziyaretcimiz ne de standımız olmuştur.

İmamların devlet kadrolarına atandığı, bilim adamlarının hapse atıldığı, düşüncelerini söyleyenlerin yargılandığı ülkemin, kültüründen sorumlu bakanı proğramını değiştirerek, daha doğrusu Kilisede olacak olan Orhan Pamuk ödül törenine katılmamak için erken dönmüştür.

Ben Sayın Bakanı görmeyi ve iki çift soru sormayı çok istiyordum. Bakanın proğramını değiştirerek erken dönmüş bana standdan böyle söylediler. Çok hazırlanmıştım. Yanına yanaşıp, “Selamünaleyküm Sayın Bakan kitap fuarımız mübarek olsun” diyerek sözüme başlayıp, sorularımı şöyle sıralayacaktım.

– Türkiye’nin Turizm ve Kültür Bakanı olarak bu fuara, 7 milyon İsviçre’nin 300 yayınevi, 70 milyon Türkiye’nin 10 yayınevi ile katılmasını neye bağlıyorsunuz?
– Almanya’da bir gazetenin günlük traji 5 milyon civarında iken 70 milyonluk ülkemizde toplam 3 milyon gazete okunması size birtakım çağrışımlar yapıyor mu?
– Kapısında beklediğimiz, akıl aldığımız, bitmek tükenmek bilmeyen emirlerini yerine getirdiğimiz Avrupa, medeniyeti okul yerine kilise yaparak mı yakalamış?
 
Neticede bu fuarda bilim adına, çağdaşlık adına, kültür adına, Avrupalı için gurur duydum ülkem adına hayal kırıklığına uğradım.

1089610cookie-checkİSVİÇRE’DEN… Frankfurt Kitap Fuarı’ndan notlar

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.