Türklerin kökeni Mayalar mı?

Oysa, Atatürk’ün dehası, yalnızca bunlarla sınırlı değildir.


Dünyanın en güçlü emperyalist devletlerine karşı verilen bağımsızlık savaşını Türk ulusunu bütünleştirerek kazanan Atatürk , Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu olarak tarihteki en şerefli yerlerden birisini alarak hepimizin kalbinde ölümsüzleşmiştir. Bugün de birçoğumuz, Atatürk gibi bilgili, halkını seven ve dürüst bir lidere duyulan ihtiyacı dile getirmekteyiz.


Ulu Önderimiz Atatürk, yaşadığı dönemde genç Türkiye Cumhuriyeti’ni emperyalist saldırılardan korumak için iki kutuplu dünyada büyük ve akıllı manevralar yaparak bir yandan çağdaş ve modern bir ülke yaratmaya çalışmış, diğer yandan da demokratik toplum düzenine geçişin sayısız denemeleri ile çağdaş demokratik siyasal düzene olan inancını kanıtlamıştır. Silah arkadaşı İsmet İnönü’ye vasiyetlerinden birisi de ölümünden sonra çok partili siyasal yaşama geçilmesi olmuştur.


Atatürk’ün benim gözümde yeniden ölümsüzleştiren olay ise tarihteki, bilimdeki ve ezoretik bilgilerdeki gelişmelerle de yakından ilgileniyor oluşudur. Atatürk’ün en güvendiği isimlerin başında olan Tahsin Mayatepek ile olan ilişkilerini bilenler, onun bu engin dehasının sınır tanımadığını anlayacaklar ve bir kez daha hayrete düşeceklerdir.


Peki, kimdir Tahsin Mayatepek ?


Türkiye Cumhuriyeti’nın kurucusu Ulu Önder Atatürk, ırk esasına dayalı olmayan, vatandaşlık esasına dayanan çağdaş milliyetçilik anlayışını Türkiye Cumhuriyeti’nin kurulduğu günden bu yana savunmuş ve yaşama geçirilmesini sağlamıştır. Atatürk’ün ünlü “Ne Mutlu Türküm Diyene” sözünün, “Ne Mutlu Türk Olana” olmamasının nedeni de bu çağdaş ve demokratik milliyetçilik anlayışıdır. Demokrat ve çağdaş devlet adamı olma niteliğine karşın Atatürk, Türklerin kökeni ve tarihi konularındaki bilimsel araştırmalarla da yakından ilgilenmiştir. Bütün bunların Tahsin Mayatepek ile ne ilişkisi olabilir diye düşüneceksiniz. Çok ama çok yakın bir ilişkisi vardır.


Ulu Önder, 1930’lu yıllardan başlayarak Türklerin kökenlerini araştırmak konusunda bilimsel bir araştırma ekibi kurdurtmuştur. Genç Türkiye Cumhuriyeti’nin sahibi ve bir ulus-devlet olarak kurucu unsuru olan Türklerle ilgili çalışmalar yapmak, en önemli konuların başında gelmekteydi. Bu nedenle, bilimsel bir araştırma grubu kurup bunun başına Tahsin Bey’i atayan Atatürk, bu konuda her türlü yardımı ve yönlendirmeyi yapmaktan da geri durmamıştır.


Peki, neden “Tahsin Bey” diyorum. Ulu Önder Atatürk, Tahsin Bey’i, “antik çağların modern dünyada kalmış son temsilcileri olan Maya ve Aztek uygarlıklarını araştırmak” için Amerika kıtasına göndermiş ve daha sonra da Meksika’ya elçi olarak tayin etmiş ; Tahsin Bey de Türk ve Maya dillerindeki inanılmaz benzerlikleri görünce bu konudaki araştırmalarından yola çıkarak 3 cilt halinde klasör/defter tutarak bunları Atatürk’e göndermiştir (Bu konuda bakınız ; James Churcward, Mu Ülkesinin Çocukları, Shambala Kitapları, Selim Yeniçeri’nin Önsözü, İstanbul, Mayıs 2008, sy. 11). Churchward’ın kitabının önsözünde Selim Yeniçeri, Tahsin Bey’in Türk ve Maya dillerinin aynı olduğu konusundaki çalışmalarında saptadığı benzer kelimelerden birisinin de “Tepe” sözcüğü olduğunun altını çizer ve Maya dilindeki “Tepek” sözcüğünün karşılığı olduğu için Atatürk’ün bu nedenle Tahsin Bey’in soy ismini “Mayatepek” olarak koyduğunu anımsatır (aynı eser, sy. 11-12).


James Churcward’ın yazdığı “Mu Ülkesini Çocukları” kitabını yayınladığı için Drahma Yayınları’na ve Selim Yeniçeri’ye teşekkür etmek gerekir. İngiliz albay James Churcward, öylesine önemli bir araştırmacıydı ki, o dönemde Atatürk, kendisini Türkiye’ye davet etmiş, fakat yaşlı olan Churcward, Ankara’ya gelememiştir. Atatürk, James Churcward’ın kitaplarını 60 çevirmen tutarak Türkçeye çevirttirmiştir. Selim Yeniçeri, Tahsin Mayatepek’in Meksika araştırmalarını Atatürk için kaleme aldığı 3 ciltlik not defterlerinde, Mayaların ay yıldızlı davullarından, Şamanizmin izlerinden, tüy takma alışkanlıklarına kadar bir çok benzer kültür öğesinin bulunduğunu belirtmektedir. Selim Yeniçeri, Mayatepek’in üç defterinden sonuncusunun ise kayıp olduğunu bildirir (aynı eser, sy. 12).


Atatürk, Türklerin olduğu gibi, bir çok uygarlığın geçmişinde Mu uygarlığı ile bağlantılı olduğuna inanmaktaydı. Bu ileri görüşlü düşünceleri, bugünlerde çok sayıda bilimsel araştırma ve kazı çalışmaları sonucu doğrulanmaktadır. Son günlerde Atlantik Okyanusunda yapılan derin deniz çalışmalarında okyanus tabanında (Mu uygarlığıyla birlikte yok olduğu sanılan) Atlantis uygarlığına ait kalıntılar saptanmıştır. İnsanlığın ve uygarlığın kökeni sayılabilecek bu araştırmalar geliştikçe Atatürk’ün dehasını bir kez daha hatırlayacak ve anısı önünde saygıyla eğileceğiz.

708680cookie-checkTürklerin kökeni Mayalar mı?

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.