UBP’nin politikasını Avrupa’ya anlatması gerekecek

Bu sabah Almanya’dan aldığım ilk telefonda şaka yapan bir milletvekili arkadaşım “çözümü unutalım mı, artık” diye sordu. Bence her şakada bir gerçek payı vardır. AB’de UBP’ye yönelik genel bakış, “UBP’nin Annan Planı’na karşı çıkan bir parti olarak kesinlikle çözüm karşıtı bir parti” olduğu.

AB elbette KKTC seçmeninin kararına saygı duymak zorunda. Bu nedenle Kuzey Kıbrıs’ta gündeme gelen değişimi kabul etmek sorumluluğunu taşıyor.

Ancak bu sabahtan itibaren tüm radyo ve televizyonlarda “Kıbrıs’ta anlaşmaya karşı parti seçimi kazandı” haberleri dönmekte. Bu elbette ne UBP ne de Kuzey Kıbrıs’ın lehine bir “imaj”. Bence yeni hükümetin en çok enerji sarfedeceği alanlardan biri “Avrupa’yı bilgilendirmek” olacağa benziyor.

AB’de sorulan soruların başında “UBP Hükümeti Talat ve Hristofyas arasındaki yürütülen görüşmeleri destekleyecek mi?” sorusu geliyor.

Aynı şekilde “KKTC Cumhurbaşkanı Mehmet Ali Talat yeni meclis çoğunluğu ve yeni hükümet tarafından özellikle görüşmelere yönelik olarak yetkileri konusunda tırpanlanacak mı?” sorusunu sormakta çok sayıda Avrupalı politikacı.

Avrupa’da kafaları kurcalayan bir başka soru da “UBP Hükümeti ile AK Parti Hükümeti uyum içinde çalışabilecek mi?” şeklinde.

Yeni Hükümet ve Başbakan Eroğlu’nun Avrupalı çevrelere inandırıcı bir şekilde açıklaması gereken bir diğer konu da “Bu seçim zaferinin arkasında Ankara’daki hükümetin Ergenekon Soruşturması’ndan rahatsız olan çevrelerin özel çabaları mı söz konusu?” sorusu olacak. Son bir hafta içinde özellikle Sosyalist Enternasyonal ve bazı AB başkentlerindeki arkadaşların bana bu konuda çok “direk” sorular sordular. Ayrıntısına yazımda giremeyeceğim isimler vererek benden onlara gelen bu bilgilerin “tasdiğini” sordular. Türkiye’de muhatapları olan bir isimlere yönelik “iddialar” kafalarını kurcalamakta.

Yukarıdaki soruların Avrupalı muhataplarla konuşularak bizzat en doğru adres tarafından cevaplandırılması bir “olmazsa olmaz”. Çünkü yeni hükümet sadece ekonomi alanında bile atacağı adımları atarken AB’nin “ambargosunu” ve Rum Kesimi’nin bugüne kadar kalkmaması için her yola başvurduğu “izolasyonu” kaldırabilmek için AB’deki muhataplarına ihtiyaç duyacak.

Rum gazeteciler ve “çözüm karşıtı politikacılar” şimdi bu seçim sonucu sonrası yukarıda dile getirdiğim soruları bir tür “kanıtlanmış gerçekler” gibi dile getirmekteler. İşte bu nedenle UBP’nin oluşturacağı hükümetin bu alandaki politikasını ve hükümete yönelik “endişelere” yönelik inandırıcı cevapları en başta Türkiye ve Kuzey Kıbrıs dostu Avrupalı çevrelere ama aslında tüm AB’deki muhataplara acilen açıklaması Kuzey Kıbrıs’ın lehine olacaktır.

Ankara açısından da durum farklı değil. Ankara şimdi hem Brüksel’de hem de tüm diğer başkentlerde bu konuda aynı şekilde soruları cevaplandırmak zorunda kalacak. TC Avrupa Bakanı ve Başmüzakereci Egemen Bağış, çok sık olarak görüştüğü AB’li muhataplarına “Ankara ve Lefkoşa Uyumu” konusunda “inandırıcı” açıklamalar yapmak gibisinden ek bir uğraşa sahip şimdi. Bu konuda neler düşündüğünü geçen hafta DAÜ (Doğu Akdeniz Üniversitesi’nde) açık olarak dile getirmişti: “…Kıbrıs Türkleri birlik ve beraberliklerini yitirmediği sürece bu devam edecektir. Kıbrıs Türk halkından en büyük beklentimiz kendi içindeki birlik ve beraberliğini korumasıdır. Bu konuda ortaya koyduğumuz tutumla dünyanın ezberini bozduk. Bütün dünyaya Kıbrıs konusundaki çözümsüzlüğün nedeninin biz olmadığımızı ispat ettik…”

İşte aslında asıl mesele burada. Zaten çok zor kazanılan Avrupa’da kazanılan cephelerin kaybedilmemesi ve yenilerinin eklenmesi için “aydınlatma” şart. Bu sadece Kuzey Kıbrıs için değil aslında Türkiye için de acilen gerekli.

1617030cookie-checkUBP’nin politikasını Avrupa’ya anlatması gerekecek

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.