Yaşamı savunan davaların giderleri hazineden ödensin!

YUSUF YAVUZ / AÇIK GAZETE – Türkiye’nin dört bir yanında doğa ve çevre üzerinde yıkıma neden olan projelere karşı yurttaşların açtığı davaların yargılama giderlerinin kamu tarafından karşılanması için kampanya başlatıldı…

Ege Çevre ve Kültür Platformu (EGEÇEP) tarafından başlatılan ve yetmiş sivil toplum örgütü ile meslek odaları tarafından desteklenen kampanya metninde, yaşam hakkını güvence altına alan Anayasa’nın sağlıklı bir çevrede yaşama hakkının korunması için devletin yanı sıra vatandaşa da ödev yüklediği anımsatılarak, “Yaşama hakkının ön koşulu olan çevrenin korunması için, adalete erişim kolaylaştırılmalıdır. Bu nedenle; doğal ve kültürel değerlerin, sağlıklı çevrede yaşama hakkının korunmasına ilişkin açılan davaların kamu davası sayılarak, mahkeme harç, keşif, bilirkişi ücretleri gibi her türlü giderlerinin hazineden karşılanmasını, bu davalarda idare lehine avukatlık ücretine hükmedilmemesini, buna ilişkin yasal düzenlemeler yapılmasını talep ediyoruz” ifadelerine yer verildi.

YARGI MASRAFLARI HAK ARAMANIN EN BÜYÜK ENGELLERİNDEN BİRİ

Türkiye’de hak aramak vatandaşları en çok zorlayan konuların başında geliyor. Madencilik, enerji ve çeşitli kamusal yatırımların doğayı ve yaşam alanlarına yönelik vereceği zararlara karşı anayasal haklarını kullanarak dava açan vatandaşlar, çoğu zaman on binlerce lirayı bulan bilirkişi ve yargılama masraflarıyla karşı karşıya kalabiliyor. Bu durum hak arama konusunda caydırıcı nedenlerden biri.

YETMİŞ SİVİL TOPLUM ÖRGÜTÜ KAMPANYA BAŞLATTI

Ülkenin dört bir yanında faaliyet yürüten sivil toplum kuruluşları, meslek odaları ve çevre örgütleri hak aramanın önündeki engellerden biri olan bu sorunun çözülebilmesi için başlatılan imza kampanyasına destek verdi. Kampanyanın amacı, çevre davalarındaki yargılama masraflarının Hazine tarafından ödenmesini sağlamak. Ege Çevre ve Kültür Platformu (EGEÇEP) tarafından Cumhurbaşkanlığı ve TBMM muhatap alınarak ‘www.change.org’ adlı internet sitesi üzerinden başlatılan kampanya metninde şu ifadelere yer veriliyor:

YAŞAMI KORUMAK İSTEYEN HALK BİBER GAZI VE COPLA KARŞILAŞIYOR

“Giderek artan madencilik faaliyetleri, enerji tesisleri, kirli sanayiler vb. yaşam alanlarımızı ciddi bir şekilde tehdit ediyor. Gün geçmiyor ki ülkenin bir veya birkaç yerinden çevresel (ekolojik) yıkım haberleri gelmesin. Üstelik enerji açığımız değil fazlamız varken, üstelik, çoğu madencilik faaliyeti, çoğu sanayi tesisinin üretimi zorunlu gereksinimler için değil sadece kar için yapılırken, bu projelere ilişkin bir Çevresel Etki Değerlendirme (ÇED) başvurusunun olumlu belgesi alması için prosedüre uygunluğu yeterli görülmektedir. Ne yazık ki halkın o faaliyeti isteyip istememesi hiç dikkate alınmayıp, kurulacak tesisin çevresel etkileri için ÇED başvuru sahibinin taahhütleri yeterli sayılmaktadır. Yüzlerce taahhüdün yerine getirilmemiş olması ise yetkililer açısından önem taşımamaktadır. Sonuç olarak, yaşam alanlarını korumak için direnen halk, güvenlik güçleri ile karşı karşıya getirilmekte, biber gazı ve coplu müdahaleler sıradanlaşmaktadır.

ÇEVRENİN KORUNMASI DEVLETİN VE VATANDAŞIN ORTAK ÖDEVİ

Oysa Anayasamızın 17. Maddesi, yaşama hakkını, 56.madesi de sağlıklı ve dengeli çevrede yaşama hakkını güvence altına almıştır. Anayasamızın 56.si ayrıca bu hakkın korunması için devletin yanı sıra yurttaşa da ödev yüklemiştir. Sağlıklı çevrede yaşama hakkının olmazsa olmaz unsurları; bilgi edinme, karar süreçlerine halkın katılımı ve adalete erişim hakkıdır. Anayasanın bu düzenlemelerine dayanarak, yaşam alanlarını korumak isteyen halkın tek çaresi dava açmak olmaktadır. Ancak, mahkeme giderleri ve bilirkişi ücretleri, halkın karşılayabileceği rakamların üzerine çıkmıştır. Ayrıca davanın reddedilmesi halinde, şirketlerin lehine avukatlık ücretine hükmedilmesiyle dava açmanın külfeti katlanılamaz hale gelmiştir. Zaten çoğunluğu dar gelirli olan çiftçiler, köylüler ve onları destekleyen yaşam savunucuları, mahkeme masrafları ve bilirkişi ücretleri ile davanın kaybedilmesi halinde ödemek zorunda kalacakları avukatlık ücretlerinden dolayı dava açmakta tereddüt etmektedirler.

SON 10 YILDA ÇEVRE DAVALARI ÇOK PAHALI HALE GETİRİLDİ

Bu doğa, diğer canlıların ve canlılarla etkileşim halinde olan cansız varlıkların ortak varlığıdır. Dolayısıyla ekolojik yıkımlar, sadece yöre insanını değil, zincirleme bir şekilde tüm ülkeyi, tüm ekosistemi, kısaca tüm dünyayı yok oluşa sürüklemektedir. Aynı zamanda gelecek kuşakların da haklarının korunması anlamına gelen sağlıklı çevrede yaşama hakkının sağlanması için Anayasanın 36. Maddesinde güvence altına alınan adalete erişim için çevre koruma davalarının külfetsiz hale getirilmesi gerekmektedir. Son 10 yıldan bu yana yapılan değişikliklerle çevre davaları çok pahalı davalar haline getirilmiştir.

‘ÇEVRE DAVALARINDA YARGI MASRAFLARI HAZİNEDEN ÖDENSİN’

Sonuç olarak; Yaşama hakkının ön koşulu olan çevrenin korunması için, adalete erişim kolaylaştırılmalıdır. Bu nedenle; doğal ve kültürel değerlerin, sağlıklı çevrede yaşama hakkının korunmasına ilişkin açılan davaların kamu davası sayılarak, mahkeme harç, keşif, bilirkişi ücretleri gibi her türlü giderlerinin hazineden karşılanmasını, bu davalarda idare lehine avukatlık ücretine hükmedilmemesini, buna ilişkin yasal düzenlemeler yapılmasını talep ediyoruz.”

KAMPANYAYA DESTEK VEREN KURULUŞLAR

Kampanyaya imza veren ülke genelinden 70 sivil toplum kuruluşu, meslek odası ve çevre örgütünden bazıları şunlar: Antalya Ekoloji Meclisi, Artvin Çevre Platformu, Ayvalık Tabiat Derneği, Bergama Çevre Platformu, Çeşme Platformu, DAYKO Doğal Yaşamı Koruma Vakfı, Ege Çevre ve Kültür Platformu (EGEÇEP), Ekoloji Birliği, Foça Çevre Platformu (FOÇEP), Gıda Mühendisleri Odası İzmir Şubesi, Halkevleri İzmir, İda Dayanışma Derneği, Karadeniz İsyandadır Platformu, Kimya Mühendisleri Odası Ege Bölge Şubesi, Kuşadası Çevre Platformu (KUŞAÇEP), Kuzey Ormanları Savunması, Malatya Çevre Platformu, Merzifon Çevre Platformu, Mezopotamya Ekoloji Hareketi, Ordu Çevre Derneği, Ödemiş Kent Konseyi, Ödemiş Kent Konseyi, Yeşil Artvin Derneği ve Ziraat Mühendisleri Odası İzmir Şubesi.

BURDURLU KÖYLÜLERİN DAVA MASRAFI HAZİNEDEN KARŞILANMIŞTI

2013 yılında Burdur Gölü’nün tampon bölgesini madencilik faaliyetlerine açan Yerel Sulak Alan Komisyonu kararının iptali için Isparta İdare Mahkemesinde dava açan 18 köylü vatandaş, hem davayı kazanarak gölün tampon bölgesini madencilik girişimlerinden korumuş, hem de yargılama giderlerinin Hazine’den ödenmesini sağlamışlardı. 2015 yılında sonuçlanan Davayı gören Mahkemeye yazdıkları dilekçeyle, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu ve 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun ilgili maddelerini gerekçe göstererek yargılama giderlerinin ileride ödemesi gereken taraftan alınması koşuluyla Hazine’den ödenmesini talep etmişlerdi. Davacı köylülerin, ekonomik olanaklarının yeterli olmaması yanında, doğanın talan edilmesini önlemek, Burdur Gölü’nün kurumasının önüne geçmek ve gölü kendine yurt edinen hayvanların yaşayabilmesine katkı sunmak amacını taşıdığı belirtilen dilekçeyi dikkate alan Mahkeme, yargılama giderlerinin Hazine’den ödenmesi talebini kabul etmişti. İlgili haberimiz için: (https://www.atlasdergisi.com/gundem/kurdun-kusun-hakki.html)

 

2482510cookie-checkYaşamı savunan davaların giderleri hazineden ödensin!
Önceki haberKıyıları korunamayan gölün suyu nasıl korunacak!
Sonraki haberİNGİLTERE… Abdullah Nihat Yılmaz’ın ardından
YUSUF YAVUZ
YUSUF YAVUZ (GAZETECİ-YAZAR) Isparta, Sütçüler'de doğdu. 1990’da edebiyatla ilgilenmeye başladı. Deneme ve inceleme tarzındaki ilk yazıları 1996 yılında 'Atatürkçü Ses' Dergisi’nde yayımlandı. Aynı yıl yerel ölçekte yayın yapan kanallarda 'Dönence' başlıklı radyo ve televizyon programları hazırlayıp sundu. 1999 yılında Antalya'da kurulan Müdafaa-i Hukuk Dergisi’nde yazmaya başladı. 2001’de Gazete Müdafaa-i Hukuk’ta Muhabir-Temsilci olarak görev aldı. Daha sonra adı 'Yeniden Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk' olan dergiyle bağını temsilci-yazar olarak sürdürdü. 2001-2007 yılları arasında Kaş Kitap Şenliğini organize ederek başta çocuklar ve gençler olmak üzere yöre insanının kültür, sanat ve edebiyat çevreleriyle buluşmasını sağladı. 2005 yılında Muğla ve Antalya arasındaki sahil bandında yaşanan yabancılara toprak satışına ilişkin yaptığı araştırmalar önemli etkiler yarattı. Deneme, inceleme, röportaj, düz yazı, haber ve yorumları; Cumhuriyet Akdeniz, Odatv, Yeni Harman, Edebiyat ve Eleştiri, Yolculuk, Evrensel, Atlas, Magma, Aydınlık, Birgün, Açık Gazete gibi dergi ve gazetelerde yayımlandı. Antalya merkezli VTV Televizyonunda, Pelin Gel Ağan'la birlikte 'İki Ağaç İçin' adıyla 16 bölümden oluşan bir program hazırlayıp ve sundu. Kanal V Televizyonunda, Biyomühendis Çağlar İnce ile birlikte, Yörük kültürünü ve tarihsel köklerini ele alan 'Islak Çarıklar' adlı belgesel haber programı hazırlayıp sundu. Araştırma yazılarından bazıları, 'Yer Bize Çimen Verdi' ve 'Darağacına Takılan Düşler' adıyla belgesel filmlere de konu olan Yavuz, şu sıralar 'Islak Çarıklar' adlı bir belgesel haber programı için çalışmalarını sürdürüyor. Ağırlıklı olarak arkeoloji, çevre, kentsel dönüşüm ve tarım konularını ele alan çalışmalar yapmayı yazılı ve görsel medyada sürdüren Yavuz, yıkım politikalarıyla tarımdan hayvancılığa, kültürden mimariye kırsal yaşamın dönüşümünü ele alan araştırma yazılarıyla tanınıyor. Ziraat Mühendisleri Odası Basın Ödülü, Çağdaş Gazeteciler Derneği Belgesel ödülü, Türkiye Ziraatçılar Derneği Tarım ödülü, Kubaba Derneği kültür hizmeti ödülü'nün yanı sıra Türkiye Ormancılar Derneği gibi çeşitli meslek odası, kurum ve kuruluşlar tarafından ödüle layık görülen Gazeteci Yusuf Yavuz, Likya'dan Teke yöresine uzanan coğrafyadaki su kültürüne ilişkin uluslararası bir sanat projesinin de danışmanlığını ve metin yazarlığını üstleniyor.

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.