Yıkıcı yaratıcılık

Yazının başlığı, iktisat alanına ünlü profesör Schumpeter’in kazandırmış olduğu “yaratıcı yıkıcılık” kavramının tersidir. Schumpeter, iktisadî krizlerden çıkış yolu olarak araştırma ve teknolojik atılımlarla üretimde yeni teknolojilere geçerek, eskilerin tarih sahnesinden silinmesini önermiştir. Gerçekten de, İkinci Paylaşım Savaşı sonrasından 1970’lere kadar kapitalist dünyada yaşanan ve “pembe dönem” olarak anılan görece müreffeh dönemin oluşumunda sosyal devlet politikaları kadar, özellikle savaş esnasında geliştirilmiş teknolojilerin sanayi alanına uygulanması önemli katkı yapmıştır. Kısacası, araştırma ve geliştirme eskileri yıkmakta ve yenilerini ortaya koymaktadır. Süreç, yıkıcılık ve yaratıcılık olarak, içiçe iki aşamadan oluşmaktadır, ama sonuç yaratıcılıktır.
Bu yazıda, Schumpeter’in ifadesinin tersine çevirerek, iktisat ile ilgili bir konuyu hedeflemiyorum. Doğrudan konum olmamakla beraber, içinden geçtiğimiz siyasal çalkantılara atfen bu ifadeyi kullanıyorum. Siyasîleri öylesi davranışlarda görüyorum ki, ilk bakışta uygulanan politikaların ve sürdürülen davranışların yaratıcı olduğu görüntüsü yaratıldığı halde, sonucun yıkıcı olduğu görülüyor. Ardı arkası kesilmeyen yurt dışı gezileri, Ortadoğu’yu bitirdik neredeyse tüm dünyada arabulucuğa soyunmak, eni sonu belli olmayan açılım projeleri, binbir proje ile toplumun demokratikleştirilme çabalamaları, vs..Tüm bu faaliyetler kulağa hoş gelmekle beraber, biraz ürkütücü ve, maalesef, biraz da içdeki karartıları perdeleyici bir hamleler yığını gibi geliyor bana. Bunun da ötesinde, bu tür pervasız atılımlar dünya kamuoyunda ülkemizin ve halkımızın gururunu rencide edici olduğu gibi, uzun dönemde politik sürtüşmelere de gebe gibi gözüküyor.
Hiçbir büyük devlet yapacağı işi ya da politik olarak kendisine hedef seçtiği amacı uluorta açıklamaz. Politikada lafın saklanması ve son söyleyici konumda olmak çok önemlidir. Aksi halde, projeyi ve hedefi gören karşıtlar ona göre strateji belirleyerek, hedefe ulaşmayı engeller. Örneğin, bir zamanlar Özal da, bilmem nereden nerelere kadar “Türk Dünyası” olacaktır diye bir kehanette ortaya attı. Bu kehaneti ortaya saçan Özal, dünyanın asıl liderinin bir telefonu ile Birleşmiş Milletler kararı henüz alınmamışken, Irak boru hattını kesme gafletinde bulundu. Bu karar Türkiye’nin politika tarihinde bir yüz karasıdır!
İran’ın Batılılarla nükleer mücadelesinde arabulucu olmamızın sonucu da ortada. Son kertede Brezilya da kenara çekildi, hiçbir ülke bu politikalaya sıcak bakmadı ve Türkiye biraz ortada kalmış duruma düşmüş oldu. Geçen günlerde İranlı bir gazeteci ve sanırım bir devlet görevlisinin akrabası olan kişi Türkiye için, şimdi dost olduğunu ama ileride rakip ve düşman olacağını dillendirmiş. Ortadoğu’nun bizim kadar önemli ve çok haysiyetli bir devleti olan İran duruyorken, bizim kalkıp Ortadoğu’nun lideri oluyoruz pozisyonunu açıkça dillendirmemiz politik nezakete de, stratejik davranışa da sığmaz. Böyle bir hedef saptanıyor olabilir, ancak açıkça dillendirmeden o hedefe doğru tutarlı adımlarla ilerlenir. Politikada davul zurna önde gitmez!
İsrail meselesine gelince, politik mücadelenin politik dille yapılması gerektiğini artık anlamamız gerekiyor. İktisat alanında geçerli olan oyun teorisi kuralına göre, ben nasıl davranırsam, karşımdaki nasıl tepki verir gibi bir strateji belirlenir. Oyun teorisinin en can alıcı noktası hamlelerde birkaç adım ötesini görebilme zekâsıdır. Politikacıların bu zekasının olmadığı durumda oyun ters dönmektedir. İran’ın nükleer konusunda ve İsrail konusunda ulusal gururrumuz rencide edilmemelidir.
Ufak bir tablo sunmak istiyorum.Başbakan Davos’da İsrail Devlet Başkanı’na çatarken ilk cümlesi, sesinin yüksek çıktığı ve bu durumun suçluluk belirtisi olduğunu şeklinde idi. Mavi Marmara garipliği sonrasında Dışişleri Bakanı’nın Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi konuşması ile aynı oturumda diğer ilgilerin konuşmalarını bir hatırlayalım. Kim parmağını kaldırarak, sesini yükselterek ve kızgın ses tonu ile heyetlere sunum yapıyordu, bir hatırlayalım! Bu görüntü Türkiye’nin olamaz, olmamalıdır! Önce haklı olmak lâzım;hakkı ise edeple korumak lâzım! Yaratıcı başlangıç yıkıcı sonucun öncülü olmamalıdır!
Küreselleşme ile ekonomik çözümlemeler geri plana atıldı siyasal ve kimlik sorunları ön safa çekildi. Oysa, küreselleşme, oluşumu itibariyle de, sonuçları itibariyle de tam bir ekonomik olaydır; küreselleşmeyi tetikleyen olgu ekonomidir. Kapitalizmin sömürgesiz emperyalizm dönemi olarak anılan küreselleşme aşamasında ekonomiden konuşmamak, sömürüyü perdelemeye yönelik olduğu gibi, Türkiye’de de siyasal olayların bu derece öne çıkarılması içerideki operasyonların perdelenmesi işlevi görmektedir. Ekonomik olarak yaşanan sorunlar, özelleştirmelerle günü kurtarmalar ve emperyalizme uygun bir yönetsel yapı oluşturma çabaları tartışılarak halledilebilecek meseleler değildir. O nedenle, hukuk alanına saldırılırken, silahlı kuvvetlere saldırılırken, tüm bu saldırıları demokratik atılım olarak nitelerken, aynı zamanda da tartışma alanı dışında tutmak gerekmektedir. Hukuk alanında da silahlı kuvvetler alanında da usulsüzlük ya da suç işleyen olabilir, ancak münferit olayları kurumlara mal ederek kurumu yıpratmak, demokratıkleşme olarak değil, kurumları yıpratma politikası olarak görülmelidir. Ziraat Bankası başta olmak üzere güçlü kamu bankaları özelleştirilirken, Ziraat Bankasına bağlı bor yatakları ABD’ye yok pahasına özelleştirilirken, bunların kamuoyundan gizlenmesi gerekmektedir. Bazen insan düşünüyor; acaba dışa karşı babalanmak danışıklı döğüş mü, diye!
Devletler ve hükûmetler halkının ve ülkenin yararını düşünmek ve kollamak için vardır. Şöyle bir şey olabilir mi; hükümet bir icraatte bulunsun, halk ise çıkarını korumak için mücadele etsin. Ormanlık bölgelerin yağmalanmasından, güzide kuruluşların yok pahasına yabancılara satılmasına, ülkenin hukuk ve güvenlik sisteminin niteliğinin değiştirilmesine ve hemen tüm idarî yapının dönüştürülmesine hükûmetler çabalasın, halk ise bunları önlemek için durmadan mücadele etsin! Herhalde bu da demokrasidir, ancak böylesi, emperyalizme hizmet demokrasisi olarak nitelenebilir!

1595430cookie-checkYıkıcı yaratıcılık

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.