Zirveler sonuçsuz, çabalar başarısız… Peki neden?

Elbette bu zirve sonrasında aralarında Türkiye’nin de olduğu bölge ülkeleri diplomatik girişimlerini sürdürdü. Mekik diplomasileri yürütüldü, ikili-üçlü temaslar yapıldı. Ancak bütün bu girişimler yine sonuçsuz kaldı.

Bölgenin önde gelen ülkelerinden Suudi Arabistan Mısır’ın ardından bir Gazze zirvesine ev sahipliği yaptı. Bu zirveye Erdoğan’dan Esad’a bölgeden birçok lider ya da üst düzey temsilci katıldı. Zirvenin ardından bir bildiri de yayımlandı ancak bu girişim de Gazze’deki trajediyi durdurmaya yetmedi.

Peki bölge ülkelerinin girişimleri neden sonuçsuz kalıyor?

Bu sorunun birçok cevabı olmakla birlikte genel olarak Batı dünyası ile bölge ülkeleri arasındaki çatlakların benzerlerinin bölge ülkeleri arasında da olduğu söylenebilir. Ya da en iyisi biz yine madde madde ilerleyelim.

– HAMAS’a bakış açısı farkları: Bölge ülkelerinin bir kısmı mesela bölgenin önde gelen ülkelerinden Mısır, Suudi Arabistan ve hatta Suriye HAMAS’a pek olumlayarak bakmıyor. HAMAS’ın Müslüman Kardeşler’in Gazze kolu olarak kurulması, örgütün hâlâ Müslüman Kardeşler ile olan bağları bu ülkeleri tedirgin ediyor. Müslüman Kardeşler’den rahatsız olan hatta örgütü terör örgütü olarak nitelendiren bölge ülkelerinin bir kısmı açıkça HAMAS’ı sahiplenmek istemiyor.

– 7 Ekim saldırıları: Bölge basınında yavaş yavaş 7 Ekim’de HAMAS’ın İsrail’e yönelik saldırısını irdeleyen analizler yer almaya başladı. Genel kanı saldırının HAMAS’ın silahlı kanadı olan Kassam Tugayları tarafından hazırlanıp düzenlendiği yönünde. Buna göre bu saldırıdan bölge ülkelerinin ve hatta HAMAS’ın siyasi kanadının bile haberi yoktu. Ancak saldırı bölge ülkelerinin kucağına pimi çekilmiş bir bomba bırakmış oldu. Bölge basınında işte bu noktaya dikkat çekiliyor ve Kassam’ın bilerek İsrail savaşına bölge ülkelerini çekmeye çalıştığı ya da “İsrail’in Gazze saldırısı başlar ve bölge ülkeleri sürece dahil olmak zorunda kalır” şeklinde bir hesap hatası yaptığı öne sürülüyor. Açıkçası bölgenin önde gelen ülkelerinin tavırlarına bakıldığında Gazze’ye yönelik şiddetli saldırılardan son derece rahatsız olsalar da 7 Ekim sonrası İsrail ile bir çatışmaya hatta ilişkilerini bozmaya bile yanaşmadıkları söylenebilir.

– Filistin meselesi mi HAMAS’ın savaşı mı? İsrail, Gazze’ye yönelik şiddetli saldırılarının gerekçesini HAMAS ile savaş olduğunu iddia ediyor. Kassam Tugaylarının 7 Ekim’deki saldırısına Gazze’de bulunan çok sayıda silahlı grubun katıldığı biliniyor. Ancak Kassam Tugayları ve bölge ülkeleri yaşananların bir savaş değil, İsrail’in Gazze’ye ardı arkası gelmeyen saldırıları olduğunu savunurken Batı dünyası İsrail’in söylemini kabul etmeyi tercih ediyor.

– Bölünmüş durumdaki Filistinliler: İsrail’in Gazze’ye yönelik saldırıları başladıktan sonra Filistinliler arasındaki çatlaklar büyük ölçüde rafa kaldırıldı. HAMAS’ı onaylamayan, farklı fraksiyonlara mensup Filistinliler bile “HAMAS ile kardeşiz” demeye başladı. Ancak bu durum Filistinlilerin bölünmüş ve dağınık olduğu gerçeğini değiştirmiyor. Bölge ülkeleri açısından bir tarafta Mahmud Abbas idaresindeki Filistin yönetimi diğer tarafta HAMAS liderliğinde Gazze’deki yapılar var. HAMAS’ın Müslüman Kardeşler ile bağı, Batı dünyasının büyük kısmının terör listesinde oluşu gibi faktörler bölge ülkelerinin de elini bağlıyor.

Mesela, muhataplık sorunu var. Evet, rehine takası gibi niyetlerle yapılan girişimlerde ara bulucu ülkeler elbette HAMAS’ı muhatap alıyor ancak Gazze’deki trajedinin durdurulması için devreye girecek bölgeden veya uluslararası toplumdan ülkelerin, yapıların kimle muhatap olacağı muamma. Kaldı ki İsrail, Gazze’de HAMAS’ı çökertmeyi hedeflediğini ve bu hedefi gerçekleştirdikten sonra Gazze’den çekileceğini, oluşacak boşluğun Mahmud Abbas idaresindeki Filistin Yönetimi’ne devredileceğini söylüyor ancak Gazzeliler Filistin Yönetimi’ni kabul eder mi gibi Filistinliler arası bölünmeyi gün yüzüne çıkaran pek çok soru da cevapsız.

– Yol haritasının olmaması. Bölge ülkelerinin elini kolunu bağlayan bir diğer önemli faktör Filistinliler arası bölünmüşlüğe bağlı olarak bir yol haritasının hazırlanamaması gerçeği. Evet, resmi açıklamalarda bölgeden veya Batıdan neredeyse bütün ülkeler iki devletli çözümden bahsediyor ancak bu modelin ortaya atıldığı günden bugüne demografinin ve nüfus dengesinin Filistinliler aleyhine büyük ölçüde değiştiği de bir gerçek.

– Kısa vadeli taleplerle sınırlı kalınması: Yukarıda genel başlıklar sebebiyle bölge ülkelerinin Gazze konusunda kısa vadeli taleplerle öne çıktıkları söylenebilir. Bu çerçevede Gazze’ye yönelik İsrail saldırılarının durdurulması ve Gazze’ye insani yardımın sağlanması isteniyor. Peki sonra ne olacak? Mesela HAMAS konusunda bölge ülkeleri ne yapacak? Düşman mı belleyecekler HAMAS’ı, yoksa Batı dünyasının terör listesinden çıkarmaya mı çalışacaklar? Filistin meselesinin seyri nasıl olacak? İki devletli çözüm gerçekçi bir yol haritası haline getirilebilecek mi? İsrail’i masaya oturmaya kim, nasıl ikna edecek?

Cevapsız sorular listesi uzun…

Velhasıl bölge ülkelerinin çıkışlarının sözlü çıkışlardan ibaret olduğu aşikar. Ne İsrail ile ticari ilişkisini kesmeye yanaşan ülke var ne de İsrail’e yönelik Batı dünyasından ciddi bir baskı oluşturabilecek petrol ambargosu uygulamayı düşünen…

2732460cookie-checkZirveler sonuçsuz, çabalar başarısız… Peki neden?

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.