Her yıl 14 Şubat, birçok ülkede Sevgililer Günü. Sevgililerin hediyelerle kutladıkları bu gün, Hıristiyan referanslı ve kapitalizmin tüketimi körükleme projesi. Rivayete göre 270 yılında Hıristiyanlığı seçen ve bu inancından vazgeçmeyen Romalı Aziz Valentine’nin katledilme günü 14 Şubat “Sevgililer Günü” olarak kutlanmaya başlanmış.
Şimdi siz “Eee ‘sevgililer’ bunun neresinde? ‘İnanç Özgürlük Günü’, daha çok yakışırdı” diye soracaksınız biliyorum, “Ama o zaman kim kime hediye alırdı ki?” Hikaye bu ya bir süre sonra “Şubat 14” sevgililerin aşk mesajları yolladığı bir gün haline gelir. Aziz Valentine de sevenlerin koruyucu azizi haline… Mr Valentine mezardan çıkıp gelse, kendisine yüklenen misyonunu görse ne derdi acaba? Büyük olasılıkla satıştan pay isterdi hazret.
Hani “kanser” ya da “AIDS”le mücadele ya da “Engelliler Günü” gibi farkındalık yaratma günleri vardır ya bu anneler, babalar ya da sevgililer günü farklı birşey. Hediye için garip bir mahalle baskısı kuruluyor üzerinize. Eşinizin ya da sevgilinizin hayıflanması şöyle dursun en yakın arkadaşı “Valla bizimkisi bana büyük sürpriz yaptı” ile başlayıp, “Yahu seninki de ayıp etmiş. Bir çiçeği bile esirgemiş” dediğinde “Kapitalizmin bir mağduru olarak sizi ancak devrim kurtarır” diyebilirim. Bir de bu 3 özel günde annesi, babası ve sevgilisi olmayanlar, pek kimsenin umurunda olmuyor.
Bu kapitalistler çok uyanık. Bu üç özel gün gelmeden hediye beklentisini reklamlarla öyle bir şişiriyorlar ki “aman gaza gelmeyeyim” diyen potansiyel hediye alıcılarının bile direnişini kırıyorlar. Sosyal medya da kapitalizmin ekmeğine yağ sürüyor haliyle. Face’de “Tayyip’in Ortadoğu’da alevlerle dansı” yazı ve görselinin hemen altında “Sevgililer Günü” yemeğinden bir paylaşım: Fotoğraftaki çift “Allah nazardan saklasın” pek mutlu. Masaya kırmızı gül yaprakları serpiştirilmiş, ortada kocaman bir meyve tabağı, o da “Ortadoğu misali” alevler içinde…
Ben geçmişte çiçeklik de yaptım ama şu sevgiliye kırmızı gül muhabbeti var ya, tüylerimi diken diken edecek kadar bayağı geldi hep. Neyse dostlar ne zaman 1 Mayıs İşçi ve Emekçilerin Bayramı’nda patronlar, cümlesiyle çalışanlarına hediye alırsa ben de (kırmızı gül dışında) bu günlerdeki hediyelere karşı çıkmayacağım. Öyle ya işçilerin başı kel mi?
Aslında ben de tarihine henüz karar veremedim ama “SevgiSİZler Günü”nü yaratmak istiyorum. Bu günde sevgiden yoksun olanların, mesajla sevgiye davet edilmesini istiyorum. Örneğin sizi sevmeyen kuzene “Sevgisizler Günü’nü kutlar gözlerinden öpmem” diye mesaj atıp, face’de teşhir etmek ne güzel olur di mi? Bizimkisi hem dış algıyı öğrenir, hem de bir sonraki yıl bu körolası mesajı almamak için kendisine çeki düzen verebilir.
Patronlara da “Siz parayı bizden çok seviyorsunuz. Oysa bizden de işi, paradan çok sevmemizi istiyorsunuz. Bu bağlamda ‘Sevgisizler Günü’nüzü kutlarım” diye bir mesaj yakışır. Hatta parti başkanları, başbakan ve cumhurbaşkanlarına da kutlama mesajları atılabilir. “Sayın cumhurbaşkanı siz halkı değil, yalnızca kendi partinizi seviyorsunuz. Sevgisizler Günü’nüz kutlu olsun” gibi…
Tabii benim de Aziz Valentine gibi bir günün yaratıcısı olmak çoook hoşuma gider ama bizim özel gün, Türkiye’de yaşayanlar için epey risk içeriyor. Hani bir gözünüz morarır, işsiz kalır ya da “devlet büyüğüne hakaretten” hakkınızda dava açılırsa, beni yine de iyi yâd etmenizi rica edeceğim. Gerçi ben de “Sevgisizler Günü”nü yaratmaktan dolayı damda, otomobillere çArşı logolu nazarlık örüyor olacağım ya…